Ekonomi iflasta. Gün aşırı zam yağıyor. Hayat pahalılığının, yüksek enflasyonun halkın belini büktüğü, paranın değerinin tarihin en düşük seviyelerine gerilediği, bütçe açığının devasa boyuta ulaştığı bir dönemde Saray rejimi dört bir koldan ekonomik ve politik destek arayışında. Seçimin ardından hem Batı’dan hem de Doğu’dan para arayışına giren Saray rejimi, bu kapsamda peş peşe adımlar atıyor.

YENİ OSMANLICILAR KÖRFEZ’DE NE ARIYOR?

Küresel finans çevrelerinden ve Ortadoğu’nun petrodolar zengini monarşilerinden para dilenen Erdoğan yönetimi, Mehmet Şimşek’i bu kapsamda yollara düşürürken “sultan” da üç gün sürecek Körfez turu için Arap Yarımadası’nda. Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki çok yönlü trafiğin nedeni para musluklarının açılması.

Körfez turu sırasında milyarlarca dolarlık yatırım anlaşmaları yapmayı planlayan rejimin gündeminde devlet varlıklarının özelleştirilmesinden doğrudan yatırımlara kadar pek çok plan var.

Erdoğan yönetimi iki farklı strateji izliyor: Ekonomik varlıkların ve jeopolitiğin satışı.

1) Batı’ya jeopolitiğin satışı

Küresel güçler arasındaki kapışma, artan hegemonya çatışması, Ukrayna Savaşı, Ortadoğu’daki gelişmeler ve Avrasya hattındaki planlar jeopolitiği hiç olmadığı kadar değerli hale getirdi. Türkiye de Batı ve Doğu cepheleri arasındaki “köprü” konumu dolayısıyla paha biçilmez önemde. Seçimin ardından Batı’ya yönelme izlenimi veren tek adam rejimi de bunun pekâlâ farkında ve haliyle jeopolitik satıyor. Bu satışa Litvanya’daki NATO Zirvesi’nde bir kez daha tanık olduk.

NATO’nun güney ucundaki ileri karakol olmanın gereklerini yerine getiren iktidar, İsveç’in üyeliğine onay vererek karşılığında "meşruiyet" satın aldı. Batı dünyası ile ilişkileri yeniden kuran Erdoğan, uluslararası politik arenada da kendisine yer buldu.

2) Körfez’e varlıkların satışı

Jeopolitiğin yanında ekonomik bir satış da söz konusu. Saray rejiminin yoğunlaşan Körfez çıkarmasının arka planında para arayışı söz konusu. Kısa bir süre önce Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan Körfez ülkelerine sefer düzenlemişti. Erdoğan’ın hafta başındaki Körfez Monarşilerine -Katar, BAE ve Suudi Arabistan- yaptığı çıkarma da finansman amaçlı.

Körfez ziyaretinden beklentiler yüksek. Siyasal İslamcı rejim Körfez Arap ülkelerinden gelecek petrodolarlar sayesinde kısmen de olsa nefes almanın peşinde.

Yetkililerin, yaklaşık 10 milyar dolar değerindeki doğrudan yatırımların kısa süre içinde gelmesinin önemine vurgu yapması bu tabloyu tamamlıyor.

PETRODOLARLAR NE KARŞILIĞI GELECEK?

Arap Yarımadası’ndan gelmesi planlanan petrodolarların ne karşılığında geleceği ise muamma. Arap monarşilerinin kasadaki paraları öylesine vermeyecekleri aşikâr. Erdoğan giderken “Kazan kazan anlayışı ile neler yapabileceğimizi değerlendireceğiz” sözleriyle toplu çıkarmanın niyetini ortaya sermişti.

Limanlardan doğa harikası varlıklara, Devlet Demir Yolları’ndan savunma sanayiinde ortaklıklara ve Varlık Fonu şirketlerine pek çok şeyin satışının çantada olduğu rivayetleri ortalıkta dolanıyor. Erdoğan “biz neyin satılması gerektiğini iyi biliriz” sözleriyle bunu pek de gizlemiyor.

Hayri Kozanoğlu Hoca dün belirtmişti: Döviz kurlarında bir istikrar sağlanması, faizlerin kademeli artışının sürmesi sonucu sonunda Londra’dan sıcak paranın sökün etmesi planlanıyor.

VILNIUS’TAN KÖRFEZ’E FATURA AĞIR OLACAK

Vilnius’tan Körfez’e yaşanan gelişmeler bir bütünlük içerisinde değerlendirilmeli. Erdoğan yönetiminin Batı ve Ortadoğu ile ilişkileri normalleşme sürecinde yollar oldukça engebeli. Yana yakıla para arayan Erdoğan’ın günübirlik gelgitlerinin ülkeye faturası hem askeri hem de ekonomik olarak ağır olacak. Körfez Arap Monarşilerinin petrodolarları ve Batı emperyalizminin “politik ambargoyu kaldırma” karşılığında neler aldığı, milyonların geleceğiyle doğrudan orantılı. Nelerin ipotek edildiği kısa süre içinde ortaya çıkacak.