Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

“Bileşik sözcükler” konusu, daha önce de belirttiğimiz gibi, Türkçenin en sıkıntılı başlıklarından biri. Dilcisi de aydını da tereyağından kıl çeker gibi çıkamıyor içinden. Çünkü karmaşık tanımlar, çelişkili yaklaşımlar var bu konuda. TDK, neredeyse tüm bileşik sözcükleri ayırarak köktenci bir yaklaşımla çözmüş sorunu! Dil Derneği ise mantıksal olarak ayrı yazılması gerektiğini düşündüğümüz pek çok sözcüğü birleştirme yolunu seçmiş. Yani iki karşıt eğilimle baş başayız. Dolayısıyla birkaç köşeyazısıyla çözebileceğimiz bir sorun değil “Çok Sözcüklü Öğeler” konusu. “Hangisi Bitişik, Hangisi Ayrı?” başlıklı yazımıza okurlarımızdan gelen yanıtlar da konunun karmaşıklığını gösteriyor zaten…

Yerimiz dar olduğundan, bize ulaşan görüşlerden yalnızca birini paylaşabileceğim bugün. Türk dili üstüne yazılarıyla da tanıdığımız değerli Yazın Öğretmeni Gökhan Adalı, konuya yaklaşımını şöyle açıklamış:

“Sayın Aşut,

Sözcüklerin en azından biri temel anlamından kaymışsa ve birlikte tek kavramı karşılıyorsa o iki sözcük birleşik yazılır.

Bu, sorunu çözücü bir yöntemdi. Hasan Eren’in İmlâ Kılavuzu bu yazım yöntemini çorbaya çevirdi. Yazımda resmî TDK kılavuz alınmamalı.

Sözlükler, yaşayan dilin gerisinden gelir. Bu nedenle ‘anaakım’ sözcüğü Dil Derneği’nin Yazım Kılavuzu’nda yer almamış olabilir.

Dileğim, yukarıda sözünü ettiğim eski kuralımızın Dil Derneği Yazım Kılavuzu’nda yer alması.

Saygılarımla.”

Gökhan Bey’in önerisi, bu konudaki kafa karışıklığını gidermek açısından yararlı olabilir. Sözgelimi “ağırbaşlı” (olgun insan), “açıkgöz” (uyanık, kurnaz) sözcükleri bu tanıma uygun yapılar olduğundan, bitişik yazılmaları kimseyi yadırgatmaz.

Ancak Dil Derneği’nin Yazım Kılavuzu’nda bu ölçüte uymayan çok sayıda bileşik sözcük de var. Örneğin “siyamkedisi” ve “çakıltaşı”nı ele alalım. Dil Derneği’nin Türkçe Sözlük’ünde “Uzakdoğuya özgü mavi gözlü bir kedi ırkı” diye tanımlanan “siyamkedisi”, bitişik yazılıyor. Oysa bu tamlamadaki iki sözcük de gerçek anlamını koruyor. Öyleyse bitişik yazılmasının mantığı nedir?

“Çakıltaşı”nda da durum farklı değil. “Çakıl” ve “taş” sözcüklerinden oluşan bu söz biriminde tamlayan ve tamlanan sözcükler temel anlamlarından bir şey yetirmiş değil. Böyle olunca, bileşik sözcükler için getirilen ölçüt, “siyamkedisi”nde olduğu gibi, bu örnekte de havada kalmıyor mu? Dil Derneği’nin Yazım Kılavuzu’ndan buna benzer daha pek çok örnek gösterilebilir.

Neresinden bakarsak bakalım, karmaşık bir konuyla karşı karşıya olduğumuz açık. Türkçede yazım birliğini sağlayamadığımız için herkes kendi kavrayışına göre bir “imla” kullanıyor. Ölçünlü dilde olmaması gereken bir durum bu. 

Çok geniş bir kesimi bocalatan “bileşik sözcükler” konusunun dilbilimciler arasında enine boyuna tartışılarak kesin bir çözüme kavuşturulması gerekiyor…

“Kİ” EKİ VE BAĞLACI

Türkçede “bağlaç” ve “ilgi eki” olarak kullanılan iki ayrı “ki” vardır.  Yazılışlarındaki benzerlikten dolayı bu iki sözcük çoğu zaman birbiriyle karıştırılmaktadır. 

İlgi eki olan “-ki”, sözcüklere bitişik yazılır ve eklendiği sözcüğe “ait olma” anlamı katar. Örnek: benimki, seninki, onunki… 

Bağlaç olan “ki”ler ise kendisinden sonra gelen tümceleri, söz öbeklerini birbirine bağlar. Örnek tümce: Onu öylesine sevdim ki hiç ayrılamadım

Bağlaç olan ve ayrı yazılan “ki”lerle oluşmuş deyişlerden de birkaç örnek verelim:

-demek ki, -kaldı ki, nasıl ki, -gel gör ki, -unutma ki, -ne ki, -ne var ki, -neyse ki, -öyle ki…

“Ki” bağlacının bir de zaman içinde kimi sözcüklerle birleşip kalıplaşmış olanları vardır ki onlar kuraldışı olarak bitişik yazılır:

-halbuki, -mademki, -meğerki, -oysaki vb.

Görüldüğü gibi, insanların bitişik mi ayrı mı yazacakları konusunda duraksama geçirdikleri başlık yalnızca “bileşik sözcükler” değil. Bir de “de”, “da” ve “ki” sözcükleri var. Şu kuralı usumuzda tutabilirsek kendimizi yanlıştan koruyabiliriz:

Bağlaçlar her zaman ayrı yazılır. Bitişik yazılan “-de” ve “-da”lar durum ekidir. Bitişik yazılması gereken “-ki”ler ise ilgi ekidir.

HAFTANIN NOTU

Şu Haber Sunucuları!

Seçimlerden sonra televizyonlara bakmak bile gelmiyor içimden! Hele o çokbilmiş, zevzek sunucular yok mu, onlara fena halde sinir oluyorum! Adamlar haber sunmak yerine, ekrandan siyaseti biçimlendirmeye çalışıyorlar! Çok meraklıysanız, hariçten gazel okuyacağınıza girin bir partiye, çalışın! Ama hayır, hem bol maaşlı konforlarından vazgeçmeyecek hem de karşımıza geçip böyle akıl verecekler! 

Ekranlar, egoları şişkin sunucuların uluorta konuşarak kendilerini tatmin edecekleri yerler değildir! Yaptıkları işin kamu hizmeti olduğunu birileri anlatmalı onlara. Özellikle de “enkırmenlik” meraklısı kimi "ana haber" sunucularının evrensel habercilik kuralları eğitiminden geçirilmesi gerekiyor. Yoksa ciddi tiraj yitimine uğrayacak muhalif kanallar. Nitekim daha şimdiden izlenme oranlarında önemli düşüşler olduğu gözleniyor...

Siyasal partilerde "değişim"den fazlaca söz edilen şu günlerde, bana kalırsa muhalif kanallarda da köklü bir değişim gerekiyor. Artık bıkkınlık veren alışılagelmiş gazeteci izlenceleri yerine, her konuda uzman görüşlerini önceleyen yayınlara gereksinim var.

***

Can Atalay, İntikam İçin Tutuluyor!

TİP Hatay Milletvekili Av. Can Atalay’ın iki aydır cezaevinde rehin tutulması hukuk cinayetidir! Yargıtay’ın, Anayasa Mahkemesi ve kendi içtihatlarına da aykırı olarak tahliye istemini reddetmesi kabul edilemez. Bu adaletsizliğe karşı daha etkin bir direniş örgütlemeliyiz.