Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

“Döneklik”, tüm dünyada yaygınlaşıyor… 

Sovyetler Birliği’nin çözülüşü bu süreci hızlandırdı.

Önce utangaç biçimde “solda liberalleşme” olarak başladı, sonra tüm siyasal akımları içine aldı.

Sosyalizm bir zamanlar ülkemizde de yükselen değerken döneklik çok ayıp sayılırdı. Şimdilerde kanıksandı, hatta sıradanlaştı… 

İnanmak çok güç ama partisinin Cumhurbaşkanı adayına oy vermediğini açıklayan milletvekilleri gördük bu dönemde!

“Ergenekon” kumpasından hapis yatıp sonra o kumpasın “savcısına” teslim olanlar mı ararsınız, “Stockholm sendromu” yaşayıp celladına âşık olanlar mı?

Her soydan ve her boydan dönek üreten bir toplum yapımız var sanki.

Medyada yer alan nitelemelere baktığımızda, böylesi çark etmeleri tanımlamak için “90 derece”den “360 derece”ye değin farklı anlatımlar görüyoruz.

O yüzden de kimin kaç derece döndüğünü anlamak güçleşiyor.

Peki, bu dönüşün hızı ve çapı gerçekte ne kadardır? 

Bir görüşten karşı görüşe sıçrayanları nitelerken hangi deyimi kullanmalıyız?

İzmir’den yazan ve bu konudaki söylem kirliliğinden yakınan Çağdaş Güneş Gündüz diyor ki:

“Günümüz modasıdır aniden ters yöne dönmek, şaşırma duygumuzu yok eden... Attila Aşut, Feyza Hepçilingirler varken haddimi aşmak istemem ama lütfen bir konu hakkında tam ters yönde radikal bir biçimde görüş değiştirilmesini ifade ederken 90, 360 vs. yerine sadece ‘180 derece dönmek’ deyimini kullanın.”

Değerli okurumuz uyarısında çok haklı. Çünkü insan kendi çevresinde 360 derece dönerse başladığı noktaya gelir. Buna da siyasal anlamda “dönme” denmez. Ters yöndeki radikal dönüşü, çark edişi belirleyen doğru açı, “180 derece”dir. O nedenle, daha önceki düşüncesinin tam tersini savunanlar için Türkçede “yüz seksen derece dönmek” deyimi kullanılır.

“ERKAN” DEĞİL “ERKÂN”!

Selin Sabit’in Halk TV’deki hafta sonu izlencesinde Ali Yağız Baltacı, Anıtkabir önünden canlı yayın yapıyor ve törenlerden söz ederken sürekli “devlet erkanı” diyor. Ben muhabirin yanlış söylemine takılmışken bir de gördüm ki sunucu Selin Hanım da aynı yanlışı yineliyor!

Haberci ve sunucu arkadaşların diksiyon eğitiminden geçirilmeden ekranlara çıkarılması hiç uygun düşmüyor. 

Yeni ve tam donanımlı stüdyolar, çağdaş tasarımlı yönetim binaları için yatırım yapan medya patronlarının biraz da gazetecilerin eğitimine kaynak ayırması gerekmiyor mu? 

Ekranlarda “erkan” sözünü her duyduğumda, mahalle arkadaşlarımdan birinden söz ediliyor duygusuna kapılıyorum!

Bu yanlış seslendirmenin sorumluluğu biraz da “şapkalar kalktı” yalanını yayanlara aittir.

Genç sunuculara anımsatalım: “Devlet büyükleri” anlamındaki Arapça kökenli “erkân” sözcüğünün son hecesi ince okunur.

***

HAFTANIN NOTU

Zorbalığa boyun eğmeyeceğiz!

“Çözüm süreci”nde Abdullah Öcalan için söyledikleri övücü sözleri unutan AKP yandaşı kimi rüzgârgülleri, terör konusundaki tutumu dünden bugüne çok iyi bilinen Merdan Yanardağ’a “terör sevicisi” diyerek çamur atmaya kalkıyor! Kendileri bellek yitimine uğramış olabilir ama bu aymazların daha önce yazıp söyledikleri orta yerde duruyor. Ne denli çabalasalar da yok edemezler onları. Çünkü arşiv unutmuyor ve kalemle yazılanlar baltayla bile sökülemiyor! 

Bağımsız ve eleştirel medyanın, şimdi bu fırdöndülerin ikiyüzlülüğünü belgelerle sergilemek gibi önemli bir görevi var. Hem de hiç aksatmadan, ara vermeden, savsaklamadan…

AKP kadroları, geçmişte yurtseverlere karşı birlikte kumpas kurdukları Fethullah Gülen çetesinden çok şey öğrenmişe benziyor. Çünkü yeni cemaat ve tarikat ortaklarıyla bugün de muhalif kesimlere benzer yöntemleri uyguluyorlar. Saldırıların özneleri de hiç değişmiyor. Örneğin Ahmet Şık, Müyesser Yıldız ve Barış’lar (Pehlivan ve Terkoğlu) gibi araştırmacı gazeteciler her dönem bu kumpasların hedefi ve gedikli tutukluları oluyor… 

Merdan Yanardağ, on yıl önce “Ergenekon” kumpasıyla Muğla Cezaevi’ne böyle götürülmüştü. 

 Merdan Yanardağ’ın durumu ise daha da çarpıcı. 12 Eylül’de “devrimcilik”ten hapis yatmıştı bu arkadaşımız. On yıl önce AKP iktidarında “Ergenekon” kumpasıyla tutuklandı. Şimdi aynı iktidar döneminde “terörü övmek” gibi akla ziyan bir suçlamayla yeniden hapse atılmış bulunuyor... 

Merdan Yanardağ’ı ve Tele1’i susturma çabaları yeni değildir. İslamcı faşizme karşı açık tavır alan Yanardağ’ın uzun süredir AKP iktidarının hedefinde olduğu biliniyor. 

RTÜK eliyle sürekli uygulanan para cezaları ve ekran karartmalar sonuç vermeyince bu kez işi kökten çözmeye karar vermiş görünüyorlar. Amaçları Tele1’i tümden kapatmak…

Gerici iktidarlar, her dönemin koşullarına ve isterlerine uygun biçimde “düşman” yaratıp yeni suçlar üretmekte hayli başarılı sayılır. 

Onların gözünde bazen “Ergenekoncu”dur muhalifler, bazen “terör sevicisi” ve “FETÖ’cü”

Unutmayalım ki hukuku ayaklar altına alan Saray güdümündeki yargı kurumu eliyle yapılıyor bütün bunlar. 

Ama zorbalığa boyun eğecek değiliz. Devrimci dayanışmayla boşa çıkaracağız tüm saldırıları…

Bu bağlamda Tele1’e ve Merdan Yanardağ’a sahip çıkmak, demokrasiye sahip çıkmaktır.

***

Hukuk Cinayeti!

TİP Hatay Milletvekili Av. Can Atalay, Anayasa ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun sayısız kararına karşın inatla içeride tutuluyor. Bu bir hukuk cinayetidir! Depremzede Hatay halkının istenci, Saray rejimi tarafından yok sayılmıştır. Bu adaletsizliğe daha fazla göz yumulamaz. Anayasayı açıkça çiğneyenlere karşı tüm siyasal partiler birlikte tavır almalı; demokratik muhalefetin sesi, bu hukuk darbesi karşısında daha gür çıkmalıdır…