Dünya genelinde ekonomik krizin de etkisiyle sağ popülizm büyük sıçrama kaydedip birer birer seçimleri kazanırken

Dünya genelinde ekonomik krizin de etkisiyle sağ popülizm büyük sıçrama kaydedip birer birer seçimleri kazanırken, Latin Amerika'da rüzgar tersinden yani soldan esmeye devam ediyor. Latin Amerika'nın solcu lider kuşağına son olarak eski Marksist bir şehir gerillası daha eklenmek üzere. Brezilya'da yapılan başkanlık seçimlerinin ilk turunu eski bir Marksist gerilla lideri olan Dilma Rousseff rahat bir şekilde kazandı.

Seçimin ikinci turu bir ay sonra ve eğer büyük bir sürpriz yaşanmazsa Nikaragua ve Uruguay'ın ardından Brezilya da bir şehir gerillası tarafından yönetilecek. Nikaragua’da Sandinista Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin (FSLN) lideri Daniel Ortega, Uruguay’da ise yetmişli yılların efsanevi örgütlerinden Tupamaroların liderlerinden Mujica devletin en tepesinde bulunuyor. Bunlara son olarak Brezilya’da Palmares Silahlı Devrimci Öncü Kuvvetleri’nin önemli isimlerinden Dilma Rousseff’in eklenmesine ramak kaldı.

*****
Brezilya’ya sığınmak zorunda kalan Bulgaristan Komünist Partili bir babanın çocuğu olan Dilma Rousseff  devlet başkanlığı seçiminin ilk turunu açık farkla önde bitirdi. Bir ay sonraki ikinci tur seçimlerde seçilmesine kesin gözüyle bakılıyor. Rousseff'in seçilmesi halinde ülke tarihinin ilk kadın, Latin Amerika’nın ise üçüncü gerilla lideri olacak.

1964-85 yılları arasında hüküm süren askeri diktatörlüğe karşı verilen direnişin liderlerinden biri olan Rousseff biriydi. 63 yaşındaki Rousseff, 16 yaşında başladığı siyasal mücadelenin her aşamasında yer aldı. Askeri diktatörlüğün baskıcı rejimine karşı silahlı mücadele yürüten Palmares Silahlı Devrimci Öncü Kuvvetleri saflarına katıldı. Cunta döneminde hapse atıldı, işkenceler gördü hücrelerde yattı. Diktatörlüğün yıkılmasıyla diğer birçok mücadele arkadaşı gibi mücadelesine bu sefer de yer altında değil yerüstünde parlamenter saflarda yürüttü.

Önce Maliye Bakanı sonrasında ise Enerji Bakanı oldu. İki binli yıllarda yolu selefi Lula da Silva ile kesişti. Kendisi de bir sendikacı olan Lula’nın İşçi Partisi'ne katıldı, burada da bakanlıklarda bulundu. Şimdi ise en yükseğe çıkmasına ramak kaldı. Rousseff sadece iki yüz milyonluk bir ülkenin değil, dünyanın en güçlü kadın lideri olacak.

*****
Gerilla başkanlar furyasını bundan dört yıl önce Sandinistler Nikaragua'da başlatmıştı. 1979’da 45 yıllık Somoza diktatörlüğünü devirerek Sandinist Devrimi gerçekleştiren Sandinista Ulusal Kurtuluş Cephesi (FSLN) ve Daniel Ortega devrimle ele geçirdiği iktidarı 11 yıl sonra 1990’da sandık başında kaybetti. Sandinistler ve Ortega 16 yıl aradan sonra 2006’da yeniden devletin en tepesine çıktı. Sandinistler, Ortega liderliğinde yeniden ama bir farkla bu kez silahla değil sandık yoluyla iktidarı ele geçirdi.

Sandinistlerin açtığı kapıdan ilk yürüyen ise Uruguay’da Tupamarolar ve Jose Mujica oldu. Yetmişli yılların efsanevi örgütlerinden Tupamaroların (Movimiento de Liberación Nacional-Ulusal Kurtuluş Örgütü) lideri 76 yaşındaki José Alberto Mujica Cordano yani namı diğer "Pepe" Uruguay'da devletin bir numarası olmayı başardı. Ulusal Kurtuluş Hareketi’nin lideri olan Pepe Uruguay solunu Frente Amplio (Geniş Cephe) adı altında bir araya getirerek,  ilerleyen yaşına rağmen kendisini ve Frente Amplio'yu iktidara taşıdı.

Bir Latin klasiği olsa gerek. Her üç lider de yetmişlerdeki askeri diktatörlüklere karşı silahlı mücadele verdi. Her üçü de bulundukları örgütlerde en tepe noktaya ulaştı, her üçü de cunta tarafından tutuklandı, hapis yattı, işkencelere maruz kaldı. Her üçü de faşist diktatörlüğün her türlü şiddetine maruz kaldı.

Her üç lider de geçmişte yaptıklarından dolayı gurur duyuyor. Her üç isim de bizdeki eski solcu yeni liberal kalemşorlar gibi geçmişine küfretmiyor, o yılları "cinnet yılları" olarak tanımlamıyor aksine o yılları daha bir sahipleniyorlar. Dilma da Mujica gibi mazisinden utanmıyor ve o zamanlar dünyayı değiştirmek istediğini gururla söylüyor.

Latin Amerika’nın solcu liderler kuşağı Rousseff ile birlikte daha da şenlenecek. Venezuela'da Hugo Chavez, Bolivya'da ilk yerli kökenli isim Evo Morales, Ekvator'da Rafael Correa, Paraguay'da eski bir Katolik Kilisesi piskoposu olan Fernando Lugo, Arjantin'de ise Cristina Fernández de Kirchner tüm farklılıklarına rağmen dünya genelinde ve özellikle de Avrupa’da yükselen sağcı dalgaya inat solun bayrağını dalgalandırıyor. Sömürgeci güçler tarafından "arka bahçe" olarak addedilen Güney Amerika'da şu an için bir tek Kolombiya ve Şili sağın elinde bulunuyor.

Latin solu başlı başına özel olarak bir inceleme ve araştırmayı hakediyor. Ve kuşkusuz Latin solundan çıkarılacak çok dersler de bulunuyor.