Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Bileşik sözcükler konusunda çok yaygın bir kafa karışıklığı yaşıyoruz. İçtenlikle söylemem gerekirse, TDK ve Dil Derneği’nin farklı yaklaşımlarından dolayı artık ben de hangi sözcüğün ayrı, hangisinin bitişik yazılacağını ayıramaz durumdayım! O yüzden de elimden yazım kılavuzları düşmüyor!

TDK’nin “bileşik sözcükler” konusundaki tutarsızlığı, daha madde başlığında gösteriyor kendisini: “Ayrı Yazılan Birleşik Kelimeler”!

Ayrı ama birleşik!

İnsan sormadan edemiyor: Bir sözcük ayrı yazılıyorsa nasıl “birleşik” oluyor?

TDK, ayrı yazılması gereken “birleşik kelimeler” için şöyle bir kural oluşturmuş: “Birleşme sırasında kelimelerinden hiçbiri veya ikinci kelimesi anlam değişikliğine uğ­ramayan birleşik kelimeler ayrı yazılır.”

Ardından, kafa karıştıran bir başka anlatım daha: “Birleşik kelimeler belirli kurallar çerçevesinde bitişik veya ayrı olarak yazılır.”

Çık çıkabilirsen işin içinden!

∗∗∗

“ANAAKIM” NASIL YAZILMALI?

BirGün’ün Yazı İşleri Müdürü Mustafa Kömüş de bu konudan yakınan arkadaşlarımızdan biri. Geçenlerde arayıp yazımı konusunda karasızlık geçirdiği “anaakım” sözcüğünün nasıl yazılması gerektiğini sordu bana.

Ne TDK’nin ne Dil Derneği’nin Yazım Kılavuzu’nda yer alıyor bu sözcük. Kılavuz’da yer almayan bir sözcüğün kural olarak ayrı yazılması gerekiyor. Ancak Dil Derneği’nin Yazım Kılavuzu’nda benzer yapıda başka sözcükler var. Sözgelimi "anayol, anabaşlık, anasayfa, anafikir, anadüşünce” vb. bunlar arasında. Öyleyse “anaakım” neden bitişik yazılmasın?

Türkçede iki ünlünün yan yana gelemeyeceği genel kuralından dolayı bu yazım biçimine karşı çıkanlar olabilir. O zaman ben de Dil Derneği’nin Yazım Kılavuzu’nda bitişik yazılan şu sözcükleri örnek gösteririm:

“Çereotu, dereotu, anaokulu, anaatardamar"…

Sonuç olarak "ana" öneki ile başlayan daha bir sürü sözcük bitişik yazılırken "anaakım"ın ayrı yazılması bana mantıklı gelmiyor. O yüzden de ben bu sözcüğü bitişik yazmayı yeğliyorum.

“KIZ KARDEŞ” VE “BAŞKAN VEKİLİ”

Bir de bunun tersi yapılıyor.

Yani ayrı yazılması gereken kimi sözcüklerin inatla bitişik yazıldığını görüyorum.

En çok da “kız kardeş” ve “başkan vekili” yazımlarında yapılıyor bu yanlış.

En son Hüseyin Şimşek’in “Böyle devam ederse yeni Şener’ler gelebilir” başlıklı haberinde gördüm sözcüğün “kızkardeş” biçiminde yazıldığını (BirGün, 17 Haziran 2023, s. 7).

“Erkek kardeş” derken ayrı yazılan bu sözcüğü “kız kardeş”te birleştirmenin tutarlı bir gerekçesi olabilir mi?

Aynı şey “başkan vekili” için de geçerlidir.

“Başkan yardımcısı” diye yazarken birleştirmeyi düşünmediğimiz bir sözcüğü “başkan vekili” derken neden bitişik yazıyoruz?

∗∗∗

MERDAN YANARDAĞ’A BU SUÇLAMA İŞLEMEZ!

Tele1 Genel Yayın Yönetmeni ve gazetemiz yazarı Merdan Yanardağ, bayram öncesinde canlı yayındayken stüdyoya gelen polislerce gözaltına alındı ve ertesi gün tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne gönderildi. Kendisine yöneltilen “terörü ve teröristi övmek” suçlamasının iler tutar yanı yoktu. Onu yakından tanıyanlar, Merdan Yanardağ’ın “terör” olgusuna bir sosyalist olarak kuramsal açıdan da uzak durduğunu çok iyi bilir. Aslında ona bu saçma suçlamayı yöneltenler de farkındadır işin ama kurt kuzuyu yemeye karar vermişse gerisi bahane…

Yanardağ’ın gözaltı ve tutuklama süreci baştan aşağı hukuksuzdur. İktidarın yargı erkini kullanılarak kendi siyasal amaçları doğrultusunda sonuç almaya çalışması, ülkemizde adeta olağanlaşmaya başladı. Bu hukuksuz uygulamaların tetikçi troller üzerinden gerçekleştirilmesi ise daha da kaygı vericidir.

Artık kuruluş amacının ve yetkilerinin dışına çıkarak Saray’ın sopasına dönüşen RTÜK’ün başındaki kişi de çok geçmeden bu koroya katılarak Tele1 hakkında inceleme başlatıldığını muştuladı. Üstelik asgari nezaket kuralına bile uymadan! Yıllarca çeşitli gazetelerde yazarlık ve yayın yönetmenliği yapmış, onlarca değerli kitaba imza atmış, üstüne üstlük akademisyen kimliği de bulunan seçkin bir aydınımızdan, “polis bülteni” ağzıyla, “Merdan Yanardağ denilen şahıs” diye söz etmekte hiçbir sakınca görmedi!

Böyle bir kamu görevlisi olabilir mi? Bürokrasinin tümüyle “tek adam”a bağlandığı Saray rejimimde olur! Bütün kurumlarda benzer çürümeyi görüyoruz. Üst düzey devlet memurları, artık hiçbir çekince taşımadan ana muhalefet partisi başkanıyla bile saygısızca polemiğe girebiliyor!

Merdan Yanardağ’ın bir bayram günü böyle apar topar tutuklanması, Saray rejiminin yeni dönemde tüm muhaliflere karşı girişeceği susturma operasyonlarının habercisidir. Yani konu, yalnızca Merdan Yanardağ’la sınırlı değildir. Önümüzdeki günlerde eleştirel medyaya ve muhalif siyasetçilere olmadık bahanelerle başka operasyonlar çekilmesi kimseyi şaşırtmayacaktır.

Tayyip Erdoğan, 21 yıl önce, “özgürlükleri genişletme” sözü vererek yola çıkmış; bu sözlere inanan liberal aydınlarımızı da peşine takıp “demokrasi tramvayı”na bindirmeyi başarmıştı! Ama o tren raydan çıkalı çok oldu! Siyasal İslamcı bir siyasetçiden “devrimci önder” çıkarmayı umanlar, “RTE” markalı “ileri demokrasi”de “vesayet”in ne mene bir şey olduğunu deneyimleyerek öğrenmiş oldular!

Artık “Eski Türkiye” yok! Meclis’in işlevsizleştirildiği, kurumların içinin boşaltıldığı, Anayasa’nın rafa kaldırıldığı, hukukun araçsallaştırıldığı, laikliğin buharlaştığı, eğitimin imamlara teslim edildiği, akademinin dibe vurduğu, medyanın dönüştürüldüğü ve devletin tek kişiye bağlandığı bir Türkiye var karşımızda bugün.

Ne yazık ki ülkemiz bu durumdayken muhalefetin görünümü de pek iç açıcı değil.

Bir an önce derlenip toparlanma zamanıdır. Yarın çok geç olabilir!