Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin unutulmaz hocalarından Prof. Dr. Cem Eroğul’un iki büyük aşkının “Marksizm” ve “Öz Türkçe” olduğunu daha önce bu köşede yazmıştım. Sevgili Hocamız altı yıl önce bana gönderdiği mektupta, “Aşağı yukarı kırk yaşlarımda dile karşı dayanılmaz bir ilgi duymaya başladım ve tıpkı yirmi yaşımda kapıldığım Marksizm aşkı gibi, bu da ondan sonra düşündüklerimi ve yazdıklarımı hep derinden etkiledi” demişti.

Benim öz Türkçeye yönelişim ise biraz daha eskiye dayanır. Trabzon’da henüz ortaokul öğrencisiyken Nurullah Ataç’ın yolundan yürümeye başlamıştım. Kompozisyon sınavlarında kullandığım öz Türkçe sözcükler ve devrik tümce yüzünden kimi öğretmenlerimle sıkıntı yaşadığım olmuştu. Sonraki yıllarda Trabzon’da yönettiğim Hâkimiyet gazetesi ise Türk Dil Kurumu’nun dikkatini çekmiş ve iki yıl üst üste “Basın Dil Ödülü”ne değer görülmüştü. Ne var ki çoğu meslektaşımın gözünde ben “aşırı özleşmeci idim!

Yıllar sonra iki Türkçeci ve sosyalist olarak Cem Eroğul Hocamla yollarımız Türkiye İşçi Partisi’nde kesişti. O gün bugündür aynı yolun yolcusuyuz! Ne Türkçe sevdamız küllendi ne sosyalizm aşkımız sönümlendi…

∗∗∗

“İÇİN” YERİNE “ADINA”

Cem Eroğul’un yanlış kullanılmasına hiç katlanamadığı iki sözcük vardır: “Keyfiyet” ve “adına”

 “Keyfiyet”in “keyfilik”le karıştırıldığını, hatta kimi hukukçuların bile bu yanlışa düştüğünü ben de birkaç kez yazmıştım. Cem Eroğul, yeni iletisinde “adına” sözcüğünün kullanımına değinmiş yine. Hem de CHP’nin çiçeği burnunda Genel Başkanı Özgür Özel’in bir konuşmasını eleştirerek:

Attila Yoldaşım,

Son zamanlarda gitgide yayılan bir dil hastalığı, ne yazık ki ana muhalefet partisinin başına yeni geçmiş olan Özgür Özel’e de bulaşmış! Sanırım 12 Kasım günü BirGün’de okuduğum ‘Size Özgürlük Sözüm Var’ başlığını taşıyan kısa demecinde, (doğru saydıysam) tam dört kez, ‘için’ yerine ‘adına’ demiş. Devlet idaresine talip olan bir kişinin ağzından bunu işitmek, bana Konfüçyüs’ün dilin bozulması ile ilgili uyarısını anımsattı. Bu hastalığın daha da yayılmasına karşı ne yapabiliriz? 

Benim aklıma gelen en iyi yol, sana yazmak oldu. Bu konuda senin etkin hepimizinkinden çok. Sana bunun için (adına değil!!!) yazıyorum. Sevgi ve dayanışma duygusuyla.”

∗∗∗

“SOSYAL MEDYA OLMAZ!”

Haftanın ikinci iletisi ise ODTÜ’nün emekli öğretim üyelerinden Raşit Kaya’dan. Siyasal Bilimler ve İletişim Profesörü Raşit Kaya da Cem Eroğul gibi benim eski yoldaşlarımdan. Raşit ile hem tarihsel TİP’te hem sonraki sosyalist oluşumlarda yol arkadaşlığı yaptık. Onun da Türkçenin doğru kullanımı konusunda özel bir duyarlığı vardır. Geçen hafta “sosyal medya” saçmalığı üstüne yazdığım kısa değiniye şu iletiyle destek verdi:

“Yüz yüze ya da kitle iletişim araçları kullanılarak gerçekleşen her türlü iletişim bizatihi (kendiliğinden) sosyal bir fenomendir! Her iletinin mutlaka bir ileteni ve iletileni (muhatabı) vardır. Bir dönem ‘yeni medya ortamı’ denirdi. Uzun bulunmayacaksa ‘kitle iletişim araçlarıyla oluşturulan sanal ortam’ da denebilir. ‘Sosyal’ olmayan bir medya olamayacağını ben de hep yazdım. Belki sana kulak verirler. Selam ve sevgiler.”

Evet, iki değerli hocamızın uyarıları böyle. Bakalım kulak veren çıkacak mı…

∗∗∗

CHP’DE DEĞİŞİM DOĞRU TÜRKÇEYLE BAŞLAMALI!

CHP Kurultayı’nda bir pankart: ‘Asla yanlız yürümeyeceksin’

∗∗∗

HAFTANIN NOTU 

Yoldaşları Talip Öztürk’ü Andı

Talip Öztürk, gömütü başında anıldı.

Devrimci öğretmen hareketinin önderlerinden, TÖB-DER İstanbul Şube Başkanı ve TKP üyesi Talip Öztürk, faşistler tarafından öldürülüşünün 44. yılında törenle anıldı. 16 Kasım’da Topkapı Yenikozlu Gömütlüğü’nde düzenlenen törene, Türkiye sosyalist hareketinin çeşitli bileşenleri katıldı. Etkinlikte konuşan Talip Öztürk’ün yeğeni Akın Öztürk ve emekli öğretmen İlkay Demir; Talip Öztürk’ün kendisini savaşsız ve sömürüsüz bir dünya ülküsüne adadığını belirttiler.

1947 yılında Erzurum’da doğan Talip Öztürk, TKP çizgisindeki Birlik-Dayanışma Grubu’nun önde gelen yöneticilerindendi. Öztürk, öğretmenlik yaptığı okulun kapısında 16 Kasım 1979 tarihinde katledilmişti.

Bu yılki törene ozan Yaşar Miraç ve Cavlı Çulfaz yoldaşımla katıldık. Yaşar Miraç, Talip Öztürk’e adadığı “Taliplerin Ağıtı” kitabından dolayı İstanbul Sıkıyönetim Mahkemesi’nde yargılanmıştı. Çünkü dönemin Tercüman gazetesi, “Teröristi öven şaire ödül verildi” diyerek Yaşar Miraç’ı ve Türk Dil Kurumu’nu askeri yönetime ihbar etmişti.