SPK bu hafta iki önemli değişiklik yaptı. Artık standart emeklilik fonları topladıkları kaynakların %10’unu borsaya, para piyasası fonları ise en az %25’ini devlet iç borçlanma senetlerine yatırmak zorunda. Bireysel emeklilik fonları kişilerin emeklilik dönemi geldiğinde onlara finansal destek sağlamak amacıyla oluşturulmuştur. Beklenti odur ki bireylerin uzun vadede yapılacak küçük tasarrufların emeklilik döneminde belli bir finansal […]

SPK bu hafta iki önemli değişiklik yaptı. Artık standart emeklilik fonları topladıkları kaynakların %10’unu borsaya, para piyasası fonları ise en az %25’ini devlet iç borçlanma senetlerine yatırmak zorunda.

Bireysel emeklilik fonları kişilerin emeklilik dönemi geldiğinde onlara finansal destek sağlamak amacıyla oluşturulmuştur. Beklenti odur ki bireylerin uzun vadede yapılacak küçük tasarrufların emeklilik döneminde belli bir finansal destek sağlasın.

Bu değişikliğe neden ihtiyaç duyuldu? Dikkat ederseniz Borsa İstanbul 2018 yılı başından beri düşüyor. 120 bin seviyesinde olan BIST 100 endeksi 85 bin seviyesine kadar geriledi. Bu yaklaşık %30’luk bir kayıp demektir. Bu dönem içinde gerçekleşen enflasyonu da dikkate aldığımızda borsada 2018 yılı başından beri %50’ye yakın reel kayıp yaşanmıştır. Beklentiler yakın zamanda borsanın yükseleceğini de göstermiyor. Benzer bir durum Hazine faizlerinde de gözleniyor. Hazine artık daha yüksek faiz oranından borç bulabiliyor. Para piyasası fonlarını kısa vadeli piyasaya yönlendirerek kısa vadeli faizleri düşürmek istiyorlar.

Şimdi emeklilik fonlarında bulunan paranın belli oranının borsaya ve devlet tahvillerine yatırması zorunlu kılınarak bu piyasalara “destek” olunmak isteniyor. İki piyasaya da kalıcı kaynak aktarımı yapılıyor.

Bu açıdan baktığımızda bu kararın iki piyasa açısından kısa vadede çok önemli bir etki yapmayacağını düşünüyorum. Ancak yapılan düzenlemenin uzun vadeli etkilerinin ve verdiği “sinyalin” çok riskli olduğu açık.

Çünkü bu karar açıkça gösteriyor ki iktidar sahipleri istedikleri zaman mevzuatta değişiklik yaparak piyasaları etkilemeye çalışacaklardır. Artık hiçbir düzenlemenin, yönetmeliğin uzun vadeli bağlayıcılığı yoktur. İktidar sahipleri günün ihtiyaçlarına göre mevzuatta değişiklik yapacaklar. Bu değişiklikler de fonlarda tasarrufları bulunanların menfaatinden ziyade piyasaların kısa vadeli ihtiyaçları dikkate alınarak yapılacaktır. Bir sonraki dönemde iktidar nerede sorun görürse bu fonları o piyasalara yönlendirilmek için mevzuatı değiştirecektir.

Belki biliyorsunuz. Enerji ve inşaat şirketlerinin batık kredilerinin bir fonda toplanması ve bunun üzerinden satılması planlanıyor. O zaman soralım: SPK bir değişiklik daha yaparak BES fonlarının batık kredilerden pay almasını zorunlu kılabilir mi? Böyle bir değişiklik yapılmasını önleyecek bir mekanizma var mı?

Kısaca söylemek gerekirse artık emeklilik fonları yatırımcılarına uzun vadeli finansal destek sunan yapılar olarak değil, iktidarın kısa vadeli politika amaçlarına yönelik kullanılacak finansal enstrüman olarak görülüyor. Kişilerin tasarruflarında oluşan kaynakların politika aracı olarak kullanılması yanlıştır.

Borcun vergisi

Eğer bankaya borcunuz var ise bu borç karşılığında vergi ödüyorsunuz. Evet, yanlış okumadınız, devlet borçlu vatandaşları borçları yüzünden vergilendiriyor. Kaynak kullanımı destekleme fonu(KKDF) adı altında, bankaya ödediğiniz faizin %15 kadar da, devlete vergi ödüyorsunuz. Konut kredileri hariç bireysel kredilerin toplamı 322 milyar lira. Ortalama aylık faizi %2 varsayarsak bu borç karşılığında vatandaşlar bankalara aylık yaklaşık 6,45 milyar lira faiz ödüyor. Ama ödeme bununla sınırlı değil. Bir de ödedikleri faizin %15’i kadar, yaklaşık aylık bir milyar lira devlete de vergi ödüyorlar.

Kredi kartı, ihtiyaç kredisi gibi araçlar üzerinden borçlanarak temel ihtiyaçlarını karşılamaya çalışanların KKDF adı altında vergilendirilmesi insafsız bir uygulamadır. Dünyada benzeri yoktur. Derhal kaldırılması gerekir.