Fen bilimleri, fiziki risklere karşı koruma becerisi kazandırırken sosyal bilimler insanı sosyal riskler karşısında savunmasız bırakıyor. Mesela okul, devre deneyinde çocuklara elektriğe çarpılmamalarını öğretir fakat din dersi dolandırıcılara çarpılmamanın yollarını göstermez. Lafa gelince adamı gözünden tanırım diyen milletimiz, bir insanın cıva kadar zehirli olabileceğini parasını kaptırdığı internet sitesi (Thodex.com) administratorunun Tiran'a uçtuğunu öğrendiğinde anladı. Hâlbuki bu insanlara kısa yoldan para kazanma yolları kadar insan davranışını yorumlama becerileri öğretilseydi paraları da ruh sağlıkları da yerinde kalacaktı. Nüfusun büyük çoğunluğunun bu yetenekten yoksun bırakılması doğru siyasi tercihte bulunmalarına da engel oluyor. 128 milyar dolarımızı da bu nedenle kaybettik.

Kavun değil ki koklayasın, elektirik değil ki tornavida tutasın nereden bileceksin denebilir mi? Hayır denemez, çünkü sosyal bilimlerin de insanölçer araçları vardır: Ahlak, felsefe, mantık, sosyoloji, psikoloji insanın insanölçer araçlarıdır. Eğer bu araçlardan yoksunsanız yine de çaresiz sayılmazsınız, deneyimleriniz size yol gösterecektir. Deneyimlerinizi de kullanmıyorsanız tedavi gerektiren bir arızanız var demektir. Kombassan, Yimpaş, Deniz Feneri Derneği, Gülen Cemaati, Jet Fadıl, Rıza Zarraf yeterince öğretici deneyimler değilse Çiftlik Bankta (Tosuncuk) 511 milyonunu çaldıran 77 bin 843 kişiden de mi birşey öğrenemez insan!

Sosyolog mu olacağım yasalar beni korur diye düşünüyorsanız geçmiş olsun! Kapkaççıların tümü, yasayı yapan ve uygulayanların gözetiminde soydu bizi. Hukuk, insanı insana karşı korumak için insan tarafından icat edildi, fakat vekil tayin ettiğin uygulayıcıları denetlemezsen o hukuk seni korumaz. Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan 9 milyon liramızı alıp götürürken hukuk neden devreye girmedi sanıyorsunuz!

Aslında kalpazanı tespit etmek kabloda elektrik akımı olup olmadığını tespit etmekten kolay. Alet gerekmez; biraz bilgi, bilgiyi işleyecek az bir akıl, herkese her yerde lazım olacak eleştirel yöntem kâfi. Tabi bunlar parayla para kazanma peşindeki kişilerde olsa bile eşgüdümlü çalışmıyor. Sonunda kurnazlık aklı teslim alıyor, onlara ne desen boş. Akıllı biri için yeterince şüpheli bir durumu akılsız referans olarak yorumlar. Akıllı insan, bakanla aynı karede gördüğü yatırımcısının üçkâğıtçı olduğunu hemen anlar. Hele bu bakanlardan biri içimize diğeri dışımıza bakıyorsa iflah olmanız mümkün değil.

Bilgiye erişimin sınırlı olduğu herkesin kendini bilgiç saymadığı dönemlerde toplum entelektüeline kulak kabartır, onun sözünü dinler, ondan kendisine yol göstermesini beklerdi. Artık entelektüele kulak asan yok. Herkes entelektüel, herkes her şeyi biliyor! Peki neden bu kadar çok kolay aldatılabiliyor ya da aldanabiliyor insanlar? Çünkü bildiği, bildiğini sandığı şey yanlış... Daha da kötüsü doğru bilgiyi kavrayamıyor, analiz edemiyor. Peki okullar ne işe yarıyor diyeceksiniz; kalpazanlar okulları da ele geçirmiş. Dünya ekonomisinin yüzde 80'i nasıl ki çalışmayan yüzde 20'nin elinde, bilginin yüzde seksenini de bilgi üretmeyen ama paraya sahip o yüzde 20 kontrolü ediyor. Böylece toplumun iyi ile kötüyü ayırt edebilmesini engelleyebiliyorlar. Geleceğin meslekleri, geleceğin becerileri, 21. yüzyılın insanı diye diye bize satmaya çalıştıkları neden hep bedenimizi kullanmamızı gerektiren beceriler oluyor biliyor musunuz; zihinsel becerilerimiz gelişmesin, çakalları, çakallıkları tanımayalım diye…

Eğitim sistemi bizi bilim, teknoloji, mühendislik ve matematiğin kısaltması olan STEM eğitimine yönlendiriyor. Yoksuluyla zenginiyle herkes, çocuğunun, istihdam alanı olarak gördüğü, ekonomik karşılığı olduğunu düşündüğü STEM eğitiminden geçmesini istiyor. Çünkü zenginler öyle diyor! İnsan ya da toplum nasıl düşünür, nasıl davranır, kararlarını neye göre verir; düşünürken veya bir eylemde bulunurken, karar verirken hangi bilgi ve becerileri kullanması gerektiği ile ilgilenen yok. Oysa toplumların kendi içinde, diğer toplumlarla, doğayla ve insanın kendisiyle yaşadığı gerginliğe baktığımızda ihtiyacımızın muhakeme yeteneğimizi geliştirecek, sosyal meseleleri anlamamızı sağlayacak, hırlı ile hırsızı ayırmamızda bize yol gösterecek mantık, felsefe, psikoloji, tarih, sosyoloji, sanat ve etik bilgisinin gerekli olduğu kolaylıkla anlaşılacaktır. Sosyal yeteneği olmayanın fen becerisi olsa ne yazar. Gördük işte, hinliğin yollarını öğrettiğimiz Z kuşağından bir hinoğluhin çıktı ve kendini kuşağını soyup soğana çevirdi!