Hem futbol takımlarının hem de o takımların birer "dişli"si olan futbolcular için birçok "kırılma anı" yaşandı ligin ilk devresinde; tıpkı her maçın içinde olduğu gibi...

Hem futbol takımlarının hem de o takımların birer "dişli"si olan futbolcular için birçok "kırılma anı" yaşandı ligin ilk devresinde; tıpkı her maçın içinde olduğu gibi...

"Maçın kırılma anı" lafını ilk kim futbol literatürüne soktu, bilemiyorum, ama Cihan Demirci'nin icat ettiği (!) "geyik muhabbeti" kadar tuttu bu "kırılma anı" deyimi. Her maçın "kırılma anı" olduğunu söyledim ama esasen futbol romantikleri için onlarca "an" vardır "kırılma" kabilinden sayılan.

Misal; kaçan her gol "kırılma anı"dır bir taraftar için, maç 5-0 da olsa. Hakemin vermediği penaltı da, yanlış kullanılan taç atışı da. Ve-lakin gerçek "kırılma anı" maçın bitiş düdüğünde yaşanır şayet takım mağlup ayrılmışsa sahadan. Bu tür "kırılma anı", "an"ın dar alanlarını aşıp bir "kırılma haftası"na dönüşür. Ve bir galibiyet alınıncaya; yani "barışma anı"na kadar da sürer bu "hal". Hal diyorum çünkü sözünü ettiğim durum aslında bir "kırgınlıktır...

Aklımda kalan "kırılma anları"ndan bir seçki yapayım bari. Lider Sivasspor için "kırılma anı" belki de daha ligin ilk maçında yaşandı. 1-0 kaybetmek üzereyken seyircilerin sahaya girmesiyle Trabzonspor maçı Sivasspor lehine "3-0 hükmen galibeyet" olarak tescil edildi. Trabzonspor, 5 maç seyircisiz oynama cezası alarak adeta "kırıldı".

Galatasaray için ise "kırılma anı" 5 maçlık seyircisiz oynama cezasının sona ermesi oldu sanki. Puan kayıpları daha çok seyircili maçlarda yaşandı zira.

"Kırılma anı" bir tarafın aleyhine diğer, tarafın ise lehine bir dönüm noktasıdır. İnter'i Kadıköy'de ezerek yenip Şampiyonlar Ligi'ne başlaması, Fenerbahçe için "kırılma anf'dır. Özgüven tavan yaptı ve sarı-lacivertliler yürü-yedurdu !

Ya futbolcuların "kırılma an"ları... Kadroya girememek o "kırgınlık" türünden bir "kırılma anı"na tekabül eder her futbolcu için. Ha keza "talihsiz" denilen sakatlıklar, kırmızı kartlar. Son dönemde moda alan bir "kırılma anı" daha var futbolcular için. Erken sayılabilecek veya maçın "kopma anları"nda oyundan alınan futbolcunun hocasının elini sıkmaması veya gidip yedek kulübesine tekme atması da artık bir "kırılma anı"dır. Öyle ya, teknik direktör o hareketlerin faturası olarak futbolcuyu kadro dışı bırakabilir. Ekmek davasında olumsuz bir "kırılma anı"dır bu.

Veyahut 16 yaşında bir futbolcu son dakikalarda oyuna girer ve uzatmalarda bir gol atıp takımına "altın değerinde" 3 puan kazandırır. Ama sonra bir derbide pas verse gol olacakken, kendisi atmaya kalkışır; "Gol atarsan kralsın abicim" diyerek üstelik. İşte bu da geleceği parlak denilen bir çocuğun "kırılma anf'dır. Ve Batuhan'ın büyüklerini kırdığı andır aynı zamanda.

Beşiktaşlı Higuain'in "kırılma anı": Fenerbahçe'ye attığı güzelim gol sayılmadı; kimse duymasa da hakem düdük çalmış öncesinde çünkü! Bugün Higuain'in siyah-beyaz macerası kapanmak üzere. Ya o gol iptal edilmeseydi bugün Higuain'in vaziyeti ne olurdu acaba? Ha keza Beşiktaş'ın. 6 yıldır kaybetmediği Kadıköy'de son saniyede gelen beraberlik golüyle nasıl uçardı Kara Kartal değil mi ? Ama öyle olmadı. Kartal'ın Kadıköy'de kanatları kırılınca gidip üstüne bir de Liverpool'dan 8 tane yedi.

Burada da işte taraftarın "kırılma anı" yaşandı. "Kendilerinden saydıkları" Liverpo-ol'un bir "Bush iştahıyla" saldırıp 8 tane atmasını yadırgadı romantik taraftarlar. Liverpo-ol'un 8-10 tane atıp kendisinden daha mütevazı bir takımı yok etmesi değil, bir yerden sonra "top çevirmesi" yaraşırdı şanlı tarihine. Hani Robbie Fowler'm centilmenliği değil miydi işçi takımına (!) sempatimizin biraz daha artmasının nedeni. 8-0 boğazlarda düğüm olmadı da bunu Liverpool'un yaşatması yutkundurdu esas... Bay Gerard'ın aklına, Hırvatistan onları Wembley'de 3-2 yenip Avrupa Şampiyonası hayallerini yıktığında Beşiktaş'a yaptıkları acımasızlık geldi mi acaba...

Bu yazının da "kırılma anı" geldi: 2008'de "kırılmamak" umuduyla, "topa basan taraf" biz olalım !