Sarayın TBMM’ye gönderdiği ve Pazartesi komisyona inecek olan “Öğretmenlik Meslek Kanun Teklifi” muhtemelen birkaç ekleme çıkarmayla kabul edilecek. Kabul edilmesi öğretmenlerin bir kanuna kavuştuğu anlamına gelmeyecek. Bu öyle bir meslek kanunu ki ilgili olduğu mesleğin statüsünü, ekonomik, sosyal hak ve yükümlülüklerini yani öğretmenliğin tarifini başka kanunlara bırakıyor.

13 maddeden ibaret kanun taslağının sözleşmeli öğretmenliği kalıcı hale getiren maddesi ile 3600 ek gösterge çizelgesi haricindeki maddeleri aynı cümlelerle zaten 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nda mevcut. 1739’un 43 ve 45. maddesinin paragraflarını sayısallaştırıp kanun diye göndermek hem Meclise hem öğretmenlere yapılmış büyük bir saygısızlıktır. O nedenle şu olmalı, bu olmamalı, kanun öyle değil böyle yazılmalı gibi taslağa saygınlık kazandıracak eleştirilerden kaçınmak gerekir.

İktidar, öğretmenlik mesleğini stajyer öğretmen, öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen olarak dört kariyer basamağına ayıran 2005 düzenlemesine işlerlik kazandırmayı amaçlıyor. Asıl amaç bu; bunu kazanım olarak görenleri bir kez daha uyarmak isteriz: Özellikle öğretmenlerin aynı işi, aynı araç ve yöntemlerle aynı amaca ulaşmak için yapanlar arasında üstünlük sıralaması yapılmayacağını bilmesi gerekir. Aynı müfredat ve yöntemlerle işlenen ve öğrenci başarısı merkezi sınavla ölçülen her hangi bir dersi aynı yaş ve sınıf seviyesine veren öğretmenlerden her birinin stajyer, düz öğretmen, uzman öğretmen, başöğretmen olmasının amacın gerçekleşmesine katkısı ne olabilir?

Diyelim ki kariyer basamaklarının her biri, ona sahip olan kişinin mesleki yeterliliğini tam ve doğru olarak ifade ediyor olsun; bu durumda başöğretmeni uzmandan, uzmanı düz öğretmenden, düz öğretmeni stajyerden daha yetkin saymak kaçınılmazdır. Her bir kariyer basamağı öğretmenin yetkinlik derecesine karşılık geliyorsa düz öğretmenin dersine girdiği 3/A şubesi, başöğretmenden ders alan 3/B şubesine göre dezavantajlı sayılmaz mı? Ya da uzman biyoloji öğretmenin sınıfı düz biyoloji öğretmenin sınıfına göre avantajlı olmayacak mı?

Anayasalar, her yurttaşın kamu hizmetinden eşit yararlanmasından söz eder. Bizim Anayasa’da da var böyle maddeler. “Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar” der Anayasa’nın 10. maddesi. Kariyer basamaklarından birini diğerinden üstün görürseniz, sadece Anayasa’ya değil temel insan haklarından eşitlik ilkesine de uygun davranmamış olursunuz. Yok, eğer kariyer basamakları öğretmenler arasındaki nitelik farkının karşılığı değil diyorsanız, kariyer basamakları uygulamasını kaldırıldığı raftan neden indiriyorsunuz?

Uzmanlık gerektiren bilgi ve beceri kazandırma işi yüksek öğrenimde gerçekleşir. Kimse üniversitede neden akademik kadro ve unvanlar var demez. Çünkü uzmanlık alanı ve uzmanlık derecesi üniversitenin icat edip verdiği ve aynı zamanda oradan edinilen bir statüdür. Temel eğitimin amacı ise öğrenciyi uzmanlaştırmak değil, aksine onları ortaklaşacakları değerler etrafında birleştirmek ve doğru bilgi edinme yollarını göstermektir. İşi, farklılıkları yurttaşlık gibi tek bir kariyer etrafında birleştirmek olan eğitimcileri (nasıl yapıldığı, yapılacağı malum) sınavla kariyer basamaklarına ayırmak eğitimin bu evrensel amacıyla da çelişmektedir. Bireyi işbölümüne hazırlamayan temel eğitimin kadrosunu akademik (veya teknik) unvanlara ayırmak, temel eğitimin bütünlüğüne vurulacak en büyük darbedir.