Yarın yerel seçim var. Ne var ki, seçim sonucunu henüz bilmeden bile 1 Nisan ve sonrası için söz söylemek için erken değil. Ülkemizde erkek şiddeti yaşamımızı tehdit ediyor, her gün onlarca kadın kocası, sevgilisi, ya da babası tarafından öldürülüyor, ancak kadınların can güvenliğini sağlayacak, kadınları şiddetsiz bir yaşama hazırlayacak kadın sığınaklarını açan belediyelerin sayısı oldukça az. Ülke genelinde kreşler, çocuk ve yaşlı bakım merkezleri yok. Bu konuda belediyeler ne üzerine düşeni yapıyor, ne de toplumsal cinsiyet eşitliğini göz önüne alan bütçeleme hazırlıyor. Neyse ki iyi bir örnek var; İBB’nin 2019’dan bu zamana kadar açmış olduğu 100 kreş; kadınların, çocukların hayatını olumlu anlamda değiştirdi. Tabii projenin geliştirilmesi gereken başlıkları da var; örneğin kreşin yanında oyun grupları ve 12 yaşına kadar farklı yaş grubundaki çocuklar için farklı saatlerde bakım destekleri sunarak çocuklar için bakım alternatifleri üretmeli. Bu haliyle de ‘Yuvamız İstanbul’ projesi ülkedeki tüm belediyeler tarafından örnek alınması gereken bir proje. Seçimlere dair taleplerimizi sıralarken esasen imkansızı istemiyoruz. Sokaklarında günün her saati gezebildiğimiz, taciz, tecavüz, can güvenliği endişesi taşımadığımız, erkek şiddetine uğramadığımız, temel hizmetlere kolayca erişebildiğimiz, bakım hizmetlerinden tek başımıza sorumlu tutulmadığımız bir kentte yaşamak istiyoruz.

∗∗∗

Bu seçimlerde de böyle bir kent hayalimizi gerçekleştirebilmek için oy kullanıyoruz. 31 Mart 2024 yerel seçimleri öncesinde kadınlar olarak belediyelere yönelik taleplerimiz var. Kadınların, erkek şiddetiyle mücadeleye dair taleplerin dikkate alınması elzem ve ülkedeki tüm yerel yönetimler tarafından hayata geçirilmesi öncelikle kadınların, çocukların, LGBT+’ların ve tüm ülkenin kazancı olur. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlama ve kadına yönelik şiddetle mücadelede, merkezi yönetim kurumlarının yanı sıra belediyelere büyük sorumluluk düşmekte. Yerel yönetimlerde yapılacak toplu sözleşmelerde kadına yönelik şiddet uygulayan çalışanlara yaptırım içeren hükümlerin yer almasının öneminin altını çizmek gerekir. Diğer önemli bir husus; belediyelerin toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme yapması, kadınların yönetime katılımının sağlaması ve kadın örgütlerinin karar süreçlerine dâhil edilmesidir. Kadına yönelik erkek şiddeti özelinde ise belediyelerin, kadınların erkek şiddetinden uzaklaşmak için ihtiyaç duydukları özellikli hizmetleri kadınların ihtiyaçlarını merkeze alarak tasarlayıp sunmaları gerekmekte. Pek çok belediyenin kadın sığınağı, kadın danışma merkezi yok, kreş imkânının bulunmaması ve sosyal yardım imkânlarının kısıtlı olması toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme yapılmadığının da göstergesi. Pazar günü yerel seçim var. Nüfusun yarısını oluşturan kadınların ihtiyaçlarını yok sayan bir belediyecilik anlayışına rızamız yok. Türkiye genelinde yapılan araştırmalar kadınların yaklaşık yarısının erkek şiddetine maruz kaldığını göstermekte. Buna rağmen yerel yönetimler şiddete maruz kalan kadınların gerektiğinde çocuklarıyla birlikte ulaşabilecekleri danışma merkezlerini ve sığınakları açmıyor. Ancak kaldırım taşlarını sürekli değiştiren belediyeler kadına yönelik şiddetin önlenmesi için hiçbir zaman yeterli kaynak bulamıyorlar.

∗∗∗

Var olan sığınakların büyük çoğunluğu kadınları güçlendirme, destekleme anlayışından uzak bir şekilde, adeta yarı açık cezaevi gibi yürütülmekte. Sığınak çalışması barınma ihtiyacına indirgeniyor, her gün gazetelerin sayfalarına yansıyan kadın cinayetlerine, taciz ve tecavüz haberlerine rağmen, yerel yönetimler hala kadına yönelik şiddete karşı üç maymunu oynamaya devam ediyor. Oysa Belediye Yasası m.14.’e göre büyükşehir belediyeleri ve nüfusu 100 binin üzerindeki belediyelerin kadın sığınağı açması, diğer belediyelerin ise hizmet önceliklerini gözeterek bu hizmetleri sunmayı önüne alması gerekmekte. Türkiye’deki güncel duruma baktığımızda ise nüfusu 100 binin üzerinde olan 215 belediye varken, belediyelere bağlı sığınak sayısının yalnızca 33 olduğunu görüyoruz.

30 büyükşehir belediyesinden ise yalnızca 13’ünün kadın danışma merkezi, 10’unun sığınağı ve 17’sinin ise kreş hizmeti bulunuyor. Bu durum, hem belediyelerin kadınlara karşı temel sorumluluklarını ve kanun gerekliliğini yerine getirmediklerinin hem de bu yükümlülük yerine getirilmediğinde herhangi bir yaptırımla karşılaşmadıklarının göstergesi. Kadına yönelik erkek şiddetinin açığa çıkartılması için yıllardır mücadele veren feministler olarak, şiddetin kader, şiddetsiz bir hayatın ise hayal olmadığını biliyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nden imzayı çekmekle adeta sözleşmeden kurtulduğu için sevinç naraları atanlara inat, belediyeler İstanbul Sözleşmesi’nin vermiş olduğu ödevleri hayata geçirebilir. Örneğin; tüm belediyeler, toplumsal cinsiyet eşitliğinde farkındalığı artırmak için bilgilendirme çalışmaları, okullarda ve toplum merkezlerinde etkinlikler düzenleyebilir, cinsel şiddet kriz merkezleri açabilir, cinsel şiddet ve cinsel istismarın azalması ve önlenmesi doğrultusunda çalışmalar yürütebilir. Yazacak çook şey var ama yer az. Ezcümle net olan husus şu ki; toplumsal cinsiyet eşitliğinin örülmesinin, korunmasının ve kalıcılaştırılmasının yerinden yönetim ilkesiyle birlikte inşasının gerekmekte olduğudur.