Robben adasındaki Mandela'ya dahi ilham veren, Fidel'e “Tiranlar, idealleri için ölebilen insanların varlığı önünde tir tir titrediler” dedirten

Robben adasındaki Mandela'ya dahi ilham veren, Fidel'e “Tiranlar, idealleri için ölebilen insanların varlığı önünde tir tir titrediler” dedirten İrlandalı devrimci Bobby Sands'ı tanımayan yoktur. Hani IRA tutsaklarının siyasi mahkum statülerinin kaldırılmasına ve tek tip elbise giydirilmesine karşı 1981’de Maze cezaevindeki hücresinde bedenini ölüme yatıran IRA militanını.

Pek bilinmese de Sands arkadaşlarıyla ölüm orucunda İngiliz faşizmine meydan okurken aynı zamanda parlamentoya seçilir. Üç hafta sonra, 5 Mayıs günü açlık grevinin 66. gününde yaşamını yitirdiğinde Sands, Westminster Parlamentosu'nun 25 günlük üyesiydi. 27 yaşında ölen bu genç devrimcinin Belfast'taki cenazesine yüz binler katılır.

12 Eylül faşizminin toplumun üzerinden bir silindir gibi geçtiği yıllarda, Mamak’ta, Metris’te Diyarbakır’da “darbenin muhatapları”nın destansılaşan direnişlerinde bir nebze de olsa Sands ve arkadaşlarının direnişlerinin payı yok değil.

Sands, Teatcher faşizmine meydan okurken, arkadaşları ise dışarıda kraliyet yönetimine karşı var güçleriyle savaşıyordu. Bu savaşçılardan biri de bugünün birleşik İrlanda Cumhurbaşkanı adayı olan Martin McGuinness’dir.

Evet, IRA'nın eski generallerinden McGuinness, 27 Ekim'de yeni cumhurbaşkanını seçecek İrlanda cumhuriyetinin başkan adayı.

Şehir gerillacılığından Sinn Fein’in tepesine oradan da Kuzey İrlanda'nın başkan yardımcılığına son olarak da Birleşik İrlanda’nın cumhurbaşkanlığı adaylığına evrilen geçmişi mücadelelerle dolu. Derry doğumlu McGuinness genç yaşında katıldığı IRA’da kısa sürede ikinci komutanlığa yükselir. 72'de ateşkes görüşmeleri için Londra'ya giden IRA heyetinde yer alır, bir yıl sonra yakalanır, çıkarıldığı mahkemede IRA üyesi olmaktan gurur duyduğunu, mahkemeyi tanımadığını haykırır. 6 ay hapis yatar.

1998’deki Kutsal Cuma Anlaşması’nda Sinn Fein’in müzakerecisi olarak çalışır. On yıl sonra ise İrlanda, Britanya ve Kuzey İrlanda'nın dört büyük partisinin yetki devriyle ilgili uzun tartışmalar sonucunda imzalanan St.Andrews anlaşmasının mimarlarından olur. Bu anlaşma ile Britanya, Sinn Féin ve Demokratik Birlik Parti (UDP) yönetimi paylaştı. Anlaşmanın ardından Kuzey İrlanda özerk yönetiminin başkan yardımcısı olur. Halen bu görevi sürdürse de adanın güneyindeki seçimler için bu görevini geçici olarak bırakır.

İngiliz Kraliyeti yanlılarının uykularını kaçırsa "Martin'e oy verin' afişleri ada sokaklarını süslemeye başladı. Yaklaşık bir ay sonraki seçimlerde İrlanda halkı bir sürpriz yapar ve eski bir "terörist"i İrlanda ordusunun başkumandanı yapar mı? Neden olmasın? Şayet seçilirse, Dilma Rousseff’in Brezilya’da, Daniel Ortega’nın Nikaragua’da, Pepe Mujica’nın Uruguay'da Mauricio Funes'in El Salvador'da başardığı gibi yer altından gelerek devletin zirvesine çıkan beşinci isim olacak.

70'li-80'li yılların şehir gerillalarının yeraltından gelerek devletin zirvesine çıkması nereden bakılırsa bakılsın, her açıdan yakından takip edilmesi gereken derslerle dolu!

 ***

Chavez’in hatırlattığı ders

Venezuela’nın solcu lideri Hugo Chavez geçtiğimiz hafta gazetemizde de yayınlanan Birleşmiş Milletler’e sunduğu konuşmasında önemle bir noktanın altını çiziyordu. Chavez konuşmasında İsrail’in işgalci ve militarist devlet politikalarına karşı çıkılırken, antisemitizm düşmanlığına düşülmemesi uyarısında bulunuyordu.

Evet, Chavez'in de bir kez daha hatırlattığı gibi belli çevreler İsrail devletinin faşizan politikalarına karşı çıkar gibi görünürken, özellikle Yahudi düşmanlığı körükleyen, İsrail toplumunu hedef alan politikalar üretmekte ısrar ediyor. Bu tuzağa düşülmemeli. Özellikle sosyalist solun bu ayrıma özellikle dikkat etmesi ve bu ayrıştırıcı dili teşhir etmesi bir elzemdir. Tel Aviv-Ankara ilişkilerinin karşılıklı olarak gerildiği bugünlerde bu noktayı bir kez daha hatırlatmakta yarar var. İsrail'in işgalci, militarist faşizan devlet politikalarına hayır ama Yahudi düşmanlığını üreten halkları birbirine düşmanlaştıran antisemitist söylemlere de hayır!