Sudan egemenler arasında iktidar savaşına sahne olurken Kuzey Afrika ülkesi Tunus’ta siyasal İslamcıların sonbaharı yaşanıyor. Arap Baharı’nın laboratuvarı olan ülkede siyasal İslamcılara yönelik kapsamlı bir operasyon başladı. Müslüman Kardeşler’in Tunus kolu olan En Nahda’nın lideri Raşid El-Gannuşi gözaltına alınarak tutuklandı, parti bürolarına kilit vuruldu.

En Nahda (Uyanış), Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki İhvan hareketinin en “politik” -bunu sinsi olarak da okumak gerek- olanlarındandı. Mısır, Libya ve Suriye İhvanından farklı olarak “uzlaşı” adı altında daha pragmatik davranan, bukalemun gibi renkten renge girmeyi başaran bir hareketti.

***

22 yıl sürgünün ardından 2011’in başında Bin Ali’nin devrilmesi sonrası ülkeye dönen “Tunus’un Humeyni’si” lakaplı El-Gannuşi liderliğindeki En Nahda, kendisini kamufle etmeyi başarmış, sıkışınca iktidar paylaşımına gitmiş, geri adım atmayı yeğlemişti.

Ancak eline her fırsat geçtiğinde gerçek niyetini belli ediyordu. Arap Baharı sonrasında yönetime gelen partinin ilk hamlesi ülkeyi şeriat devletine dönüştürmek olmuştu.

Halkın direnci karşısında bu hamlesi boşa çıkan Gannuşi, Haziran 2016’da artık “siyasal İslam’ı terk edeceklerini” ve kendilerini “Müslüman demokratlar” olarak tanımladıklarını kaydedecekti. “Din artık politikaya rehin olmayacak” diyen Gannuşi’nin bu manevrası nasıl bir politik akla sahip olduklarının işaretiydi.

***

AKP’yi kendisine örnek aldığını her fırsatta dile getiren Gannuşi’nin “Dini faaliyetlerin siyasi faaliyetlerden ayrı olmasını istiyoruz” dese de bu açıklamalar bir aldatmacaydı.

Ellerine her güç geçtiğinde gerçek niyetlerini sergilemekte beis görmediler. Gannuşi'nin tutuklanmasına ve parti faaliyetlerinin yasaklanmasına vesile olan olay da Gannuşi'nin cumartesi günü bir toplantıda sarfettiği, "Nahda'sız, siyasal İslamsız bir Tunus iç savaş provasıdır" sözleri oldu. 

Tunus toplumsal olarak da siyasal olarak da ikiye bölünmüş durumda. Laik seküler güçler İhvan’ın iktidar mekanizmalarından tamamen uzaklaştırılması için esaslı bir yol temizliği yapılmasını savunuyor. İhvancıların yeniden dirilip Mısır senaryosunun tekrarlanmasından endişe ediliyor.

Ülkeyi demir yumukla yöneten muhafazakâr Cumhurbaşkanı Kais Said’in hamlesi Tunus’ta yeni bir dönemin kapılarını açabilir. Gannuşi, “Din artık politikaya rehin olmayacak” dese de Tunuslular için İhvancılar laik, seküler yaşama ciddi bir tehdit.

***

Tunus tekil değil. Bir proje olarak bölge halklarına dayatılan siyasal İslamcılar her yerde kaybetti. 2010’ların başlarında emperyalistlerin, küresel güç merkezlerinin desteğiyle işbaşına gelen ya da politik arenaya çıkan İslamcılar, halkların direnci sayesinde istediklerini elde edemediler.

Ortadoğu halklarının başına bela olan siyasal İslamcılar, ilk Suriye’de kaybetmişlerdi. Emperyalistlerin de desteğiyle ülkeyi kan banyosuna çevirmelerine ve aradan geçen yıllara rağmen istediklerini elde edemediler.

Mısır’da Müslüman Kardeşler iktidarı bir yılın ardından devrildi. NATO-ABD desteğiyle çullandıkları Libya’yı kaos, parçalanmışlık ve şiddet ortamında cehenneme çevirseler de istediklerini alamadılar. Yemen’de, Gazze’de, Fas’ta da benzer akıbete uğradılar.

***

İhvan’ın temsil ettiği siyasal İslam çizgisi, tüm kol ve uzantılarıyla iflas etti. Siyasal İslamcılar, bölge halklarının direncine toslayarak, kendi kabuğuna geri dönmek zorunda kalırken geride onarılmaz tahribatlar yarattılar.

Tunus son numune olarak duruyordu. Şimdi orada da yeni bir döneme geçilmiş oldu. İslamcıların yol açtığı enkazın başına geçen Kays Said, bu bahaneyle kendi otoriter tek adam rejimini tahkim ederken, Mağrip ülkesindeki mücadele bitmiş değil. Mısır, BAE, Suudi Arabistan, Ürdün, Bahreyn, Suriye derken siyasal İslamcıların sonbaharı çoktan başladı. 

***

Paramiliter bumerang

Siyasal İslamcıların kaybettiği bir diğer ülke olan Kuzeydoğu Afrika ülkesi Sudan’da da benzer bir yıkım yaşanıyor. Eli kanlı diktatör Ömer El Beşir’in otuz yıllık saltanatının yıkılmasının ardından ardılları arasında başlayan güç mücadelesi çatışmaya dönüştü.

Askeri cunta arasındaki iktidar savaşı tüm ülkeyi ateşe atmak üzere. Çatışmanın taraflarından birisi Darfur Kasabı olarak bilinen General Mohamed Hamdan Dagalo’nun başında olduğu Hızlı Destek Güçleri (RSF). Hemeti’nin milisleri olarak da bilinen RSF’nin karşısında ise askeri cuntanın başında bulunan Abdulfettah el-Burhan’a bağlı ordu var.

Yıllar yılı beslenen paramiliter güç örgütü, artık bu yapıyı kendisine tehdit olarak gören askeri klike karşı. Paramiliter yapı, kendisini besleyenleri vurmaya başladı. Bumerang gibi sahibine döndü. Ordu ve paramiliter güçler arasındaki gerilimin dış aktörleri de var.

Bugünlerde birbirine giren cunta 1989’dan beri iktidarda bulunan siyasal İslamcı Ömer el-Beşir diktatörlüğüne karşı Aralık 2018’de başlayan halk hareketinin büyümesi üzerine devreye girmiş, Nisan 2019’da El Beşir’i feda ederek rejimi kurtarmıştı. El Beşir devrilip tutuklanırken cuntanın ilk işi halk hareketini boğmak olmuştu.