Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Eleştirmem Mehmet H. Doğan’ın, 1974 yılında Türk Dil Kurumu Ödülü de almış Tekrarın Tekrarı adlı bir deneme kitabı vardır. “Dilin Kemiği”nde kimi konulara yeniden yeniden değinme gereğini duyduğumda nedense hep bu kitabın adını anımsarım.

“Tekrar” yararlıdır, bilgiyi kökleştirir. Ama “tekrarın tekrarı” bıktırıcıdır. Bir çember içinde sürekli döner durursunuz! Kıbrıslı Türklerin “ostiyiro” dedikleri bu olsa gerek. Bir tür kısırdöngü yani. Doğru olan, insanın hep aynı döngü içinde kendini yinelemesi değil, çemberin dışına çıkıp yenilenmesidir. Çünkü nitelikli bir yenilenme, gelişme ve ilerleme belirtisidir.

Dil yanlışlarının basın yayın ortamında sürekli yinelenmesini de bu bağlamda değerlendiriyorum. Durmadan sürüp giden özensizlikler, çoğu zaman “tekrarın tekrarı”na zorluyor bizi.

Değerli eğitimci, yazar ve ozan Adil İzci de Türkçe konusunda bencileyin titizlenen bir kalem emekçisidir. Basın yayın organlarında gördüğü dil yanlışlarını sık sık eleştirmekten geri durmaz. Bazen Facebook sayfasında paylaşır görüşlerimi, bazen bana iletir. Geçenlerde yine Türkçe üstüne eleştirel değiniler yazmıştı. Adil İzci’nin değindiği konuların hemen hepsini daha önce “Dilin Kemiği”nde mercek altına almış, irdelemiştik. Ama değişik yayın organlarında aynı yanlışların yinelendiğini görünce, değerli arkadaşımızın incelikli eleştirilerini bu hafta köşemize taşımak istedim. “Tekrarın tekrarı” gibi de olsa da, belki bir başka yazarın kaleminden aktarılan bu eleştiriler önemsenir ve olumlu sonuç verir diye umuyorum.

HEP AYNI YANLIŞLAR!

Şimdi Adil İzci’nin yazdıklarını okuyalım:

“Değerli Dost,

Son günlerde aldığım birkaç notu ilginize sunuyorum:

1) Özellikle TV sunucularında sık rastlıyorum: ‘Geçmiş olsun demek istiyorum’, ‘Konuklarımıza hoş geldiniz demek istiyorum’ vb. Ben de bu tür sözleri her duyduğumda sağa sola bir bakıyorum. Acaba bu sunucuları doğrudan ‘Geçmiş olsun’, ‘Hoş geldiniz’ demekten alıkoyan birileri mi var diye!

2) TV yayınlarındaki hava durumu haberlerinde İstanbul’dan sürekli ‘mega kent’ diye söz ediliyor. Nedendir bu ‘mega’ hayranlığımız? ‘Büyük’ sözcüğünün suyu mu çıktı?

3) En son Cumhuriyet gazetesinin önemli ve değerli bir yazarında gördüm ‘yazılı basın’ sözünü. Hanidir gazetelerden ve dergilerden ‘yazılı basın’; televizyonlardan ‘görüntülü basın’, ‘görsel basın’; radyolardan da ‘sözel basın’ diye söz ediliyor. Oysa gazete ve dergilerden kısaca ‘basın’; televizyon ve radyolardan ‘yayın’ diye söz etmemiz gerekiyor. Gazeteler ve dergiler aynı zamanda yayıldıkları için de yayın organlarıdır doğallıkla. Özetle, gazete ve dergiler ‘basın - yayın’, televizyon ve radyolar ise yalnızca yayın organlarıdır. Hani bir zamanlar Basın Yayın Genel Müdürlüğümüz vardı; eğer ‘basın’ sözcüğü hepsini kapsasaydı ‘yayın’ sözcüğüne gereksinim duyulmazdı.

4) Yaka silktiğim bir sözcük de ‘gerçekleşmek’, ‘gerçekleştirilmek’ vd. Sözgelimi, ‘Türkiye’yi sarsan ve çok konuşulan M. K. cinayeti 3 Mart 2009’da C. G. tarafından gerçekleştirildi.’ Bu ülkede eskiden ‘cinayet işlenirdi’, artık ‘gerçekleştiriliyor’! Daha doğrusu her edim, her eylem ‘gerçekleşiyor’, ‘gerçekleştiriliyor’ vb.

5) ‘Bunu bana satma şansınız var mı?’ Bir satıcıya böyle bir soru sorulur mu? Sorulmaz ama artık soruluyor. İncelik (kibarlık) adına herhalde...

6) Son günlerde sık duyuyorum: ‘Kira fiyatları artışta!’ ‘Fiyat’ sözcüğü; bir mal, bir ürün vb. için kullanılır diye biliyorum. Kısaca, ‘Kiralar artışta’, ‘Kira bedelleri artıyor’ dense daha doğru bir anlatım olur.

Saygılarımla...”

Uzun yıllar Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği yapan, birkaç şiir kitabı da bulunan Adil İzci’nin bu uyarıları, “tekrarın tekrarı”nda direnen özensiz yazarların, gazetecilerin ve sunucuların kulağına küpe olsun!

∗∗∗

KISA KISA

-“Aslında Bodrum’u çok duyup bu şirin küçük cumhuriyete geç ilhak edenler arasındaydım.” (Bedri Baykam, “Bir zamanlar Bodrum... Peki ya şimdi?”, Cumhuriyet, 24 Ağustos 2023)

(“İlhak etmek”, kendine bağlamak, egemenliği altına almak demektir. Bedri Baykam, sanırım “iltihak ettim” demek istiyor. Güzel kardeşim, “oraya geç katılanlar arasındaydım” desen de böyle acıklı durumlar yaratmasan olmaz mı? Herkes de senin Bodrum’u ele geçirdiğini sanacak!)

∗∗∗

“Sporun kendi motivasyonu dışında, toplumsal bir motivasyona sahip olması, kitleleri harekete geçirmesi bakımında birtakım misyonları yüklenmesine maruz kalması kaçınılmaz olmaktadır.” (Müslüm Gülhan, “Filenin Yobazları”, BirGün, 8 Eylül 2023) 

(Gazetemizin spor sayfasındaki karmaşık anlatımlı bu yazıdan bir şey anlamadım! Aktardığım tümce, yalnızca bir örnek. “Birtakım misyonları yüklenmesi kaçınılmaz olmaktadır” demek varken “… yüklenmesine maruz kalması” gibi anlamsız söz öbeklerine ne gerek var?

∗∗∗

-“Atatürk’ün temel amacı, kadın ve erkeğin eşit olduğu çağdaş ve modern bir toplum yaratmaktı.” (Alev Coşkun, “Atatürk’ün Kızları”, Cumhuriyet, 12 Eylül 2023)

(TDK’nin Türkçe Sözlük’ünde “çağdaş” ve “modern” sözcükleri eşanlamı olarak gösteriliyor. Öyleyse “çağdaş” dedikten sonra yanına bir de Fransızca kökenli “modern”i eklemenin ne anlamı var?)

∗∗∗

HAFTANIN NOTU

Meral Akşener’in anlatacak ne çok sırrı varmış meğer!

∗∗∗

Sabahleyin "Yolumuz AB yoludur" diyen Erdoğan’ın, akşamüstü ışık hızıyla "Gerekirse AB ile yolumuzu ayırırız" demesine şaşırmıyoruz artık!

∗∗∗

Halk TV programcıları, HDP’yi konuşmak için bula bula İslamcı Altan Tan’ı mı bulmuş? Buna şaşılır işte!