Tıbbi direnişe selam

14 Mart Tıp Haftası’nın içindeyiz. Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) çağrısıyla bugün İstanbul’da büyük bir buluşma gerçekleştirilecek. Hekimler ve sağlık çalışanları şiddetten arındırılmış güvenli çalışma ortamından sosyal ve mesleki haklara kadar 14 acil talebi dillendirmek için saat 14.00’te Haydarpaşa Numune’de buluşup Kadıköy İskele Meydanı’na yürüyecek.

Bugün Türkiye’de doktor olmak her zamankinden daha zor. Elbette hasta olmak da öyle… Çünkü sağlık sistemi topyekun bir çöküş yaşıyor. Eurostat’ın verilerine göre Türkiye, kişi başına düşen doktor sayısında Avrupa sonuncusu. Komşumuz Yunanistan’da 100 bin kişiye 629, Norveç’te 516, Almanya’da 453, Malta’da 434, Romanya’da 351, Slovenya’da 334, Karadağ’da 281 doktor düşerken, bizde sadece 218 doktor düşüyor.

Bu da yetmezmiş gibi 100 bin kişiye düşen hekim sayısında bizi ikiye katlayan Almanya’ya her sene yüzlerce doktor gönderiyoruz. Sanki bizim değil, onların doktora ihtiyacı var. Türkiye’deki olumsuz çalışma koşulları, her geçen gün daha da kötüye giden sosyal ve ekonomik koşullar nedeniyle yetiştirdiğimiz doktorları başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerine yolcu ediyoruz.

TTB’nin verilerine göre, yurtdışına gitmek için TTB’den “iyi hal belgesi” almak isteyen doktorların sayısı 2023’te 3 bin 25’e yükselmiş. 2016’da 245 olan toplam sayı, neredeyse geçen yılın Aralık ayındaki sayıya eşit. Türkiye’de 91’i devlet 37’si özel üniversitelerde olmak üzere toplam 123 tıp fakültesi bulunuyor. Yani 2023’te tıp fakültesi başına 25 doktor ülkeden ayrılmak istemiş. Çok ama çok vahim bir tablo.

Devleti yöneten akıl ise bu baş aşağı gidişi siyasi hamaset için kullanma gayretinde. Ülkenin cumhurbaşkanı, “Giderlerse gitsinler, biz de yeni yetişen hekimlerle, asistanlarla götürürüz” diyor. Götürürüz götürmesine de yurtdışına giden doktorları yetiştirmek için bu ülkenin harcadığı kaynakları kim yerine koyacak? Bizim yetiştirdiğimiz doktorların Avrupa’da şifa dağıtmasının hesabını kim verecek?

Avrupa “Göçmenleri tut, doktorları gönder” diyor, iktidar da harfiyen bu plana sadık kalıyor. Oysa tıp, eğitimi en maliyetli meslek. Ülke büyük bedellerle doktor yetiştiriyor ama iktidarın politik hatalarının ortaya çıkardığı koşullar nedeniyle o doktorların bir kısmı bu halka değil, daha müreffeh bir hayat süren Avrupa toplumlarına hizmet vermek için çalışıyor. Batı’ya seslenirken mangalda kül bırakmayanlar, memleketin sağlık alanında bile sömürülmesinin baş sorumlusu oldukları gerçeğini doktorlara efelenerek örtebileceklerini sanıyor.

Türkiye yine de şanslı bir ülke. Çünkü her şeye rağmen “Hiçbir yere gitmiyoruz, burada kalacağız” diyen nice hekime sahip. “Bütün renklerin ayni hızla kirlendiği” bir zamanda, beyaz önlüğe leke bulaşmasın diye çırpınan hekimlerin verdiği mücadele, ülkenin varoluş mücadelesinin de ayrılmaz bir parçası. Desteklenmeli, sahiplenilmeli ve büyütülmeli.