Bir tuhaflık vardı. Hekimler, “Bizim gördüğümüz Covid-19 vakalarıyla Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı koronavirüs tablosundaki veriler örtüşmüyor” diyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, salgınla mücadele sürecinin çok başarılı yönetildiğiyle ilgili açıklamalar yaparken, Sağlık Bakanlığı’nın turkuaz tablosunda ‘vaka’ sayısının yerini ‘hasta’ sayısı almış ve hekimlerin bu anlam veremediği ayrım Covid-19 pozitif sayılarıyla ilgili şaibeye sebep olmuştu. Türkiye’de hasta diye açıklanan sayılar, koronavirüs verilerini takip eden Dünya Sağlık Örgütü’nde vaka olarak kayda geçiyordu. 

*** 

Sağlık Bakanlığı’nın vaka sayısını halktan gizlediğini ve gerçek rakamın bunun 20 katı olduğunu söyleyen CHP’li Murat Emir’in ortaya çıkardığı belge hekimlerin şüphesini haklı çıkardı. Bakan Fahrettin Koca, günlük açıklanan tabloda hasta sayısının vaka sayısı olmadığını, sadece belirti gösteren hastaları yansıttığını açıkladı. Dünyayı etkisi altına alan ölümcül bir virüsle mücadele ederken, salgını büyütebilecek koronavirüs taşıyıcısı binlerce insan halktan gizlenmişti. Bunun bir benzeri de Rusya’da yaşanmış, Rusya Doktorlar Birliği Sendika Yöneticisi Anastasiya Vasilyeva, Covid-19 salgınının gerçek boyutunun gizlendiğini, vakaların kayıtlara zatürre olarak geçirildiğini söylediği için ‘yalan bilgi yaydığı’ iddiasıyla gözaltına alınmıştı. 

*** 

Sağlık meslek örgütlerinin, doğru bilimsel analizler yapılabilmesi ve salgının yayılmasını engellemek için sürecin ısrarla şeffaf yürütülmesini talep ettiği Bakan Koca, verilerin saklanmasının ‘ulusal çıkarları koruma’ amacıyla yapıldığını söyledi. Halk sağlığının dışarıda bırakıldı bir ulusal çıkar tanımı normalde bakanın istifasını gerektirirdi ama kendisi hala görevde. Onun yerine, AKP iktidarı ve ortağı MHP’nin hedefinde, koronavirüs nedeniyle (Mart 2020-Şubat 2022) 512 üye ve meslektaşını kaybeden hekimler ve sağlık örgütleri vardı. 

*** 

Pandemiyle mücadelede bilimsel uyarıları dikkate almadığı için eleştirdikleri iktidara karşı ‘yönetemiyorsunuz, ölüyoruz, tükeniyoruz’ eylemi başlatan Türk Tabipleri Birliği’ne (TTB) ilk tepki MHP lideri Devlet Bahçeli’den gelmişti. Bahçeli’ye göre birlik derhal kapatılmalıydı. Siyasi parti, yüksek mahkeme, meslek örgütü derken bir demokraside olmazsa olmaz her kurum için ‘kapatılsın’ çağrısı yapan Bahçeli’ye göre TTB’nin bu eylemi haince bir tertipti. Bahçeli ayrıca, ölen meslektaşlarını anmak isteyen ve bilimsel verilere dayanan uyarı ve önlemlerini, evrensel meslek ilkeleri gereği halkla paylaşmayı görev bilen hekimleri koronavirüs kadar tehlikeli ilan etti. 

*** 

Benzer şekilde salgın sebebiyle meydana gelen ölümlerle ilgili de TÜİK ve Sağlık Bakanlığı verileri birbiriyle çelişiyordu. TTB, salgının başladığı Mart 2020 ile 2022 sonuna kadar 290 bin fazladan ölüm olduğunu açıkladı. Gerek vaka gerek ölüm sayılarının gizlendiğini, mesleki ve yasal sorumluluğu gereği halka açıklayan TTB işte bu şekilde ‘ulusal çıkarlara’ zarar veriyordu. Adım adım takibe alınan, Bahçeli’nin “kapatılsın”, Erdoğan’ın “seçim usulleri yeniden belirlensin” diyerek gündeme taşıdığı meslek örgütlerinden, tıpkı çoklu baro sistemiyle bölünmeye çalışılan Türkiye Barolar Birliği (TBB) gibi güçlü ve etkili olan TTB’nin başkan ve yöneticileri mahkeme kararıyla görevden alındı. 

***

Seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyım atanması gibi şimdi de kamu görevi yürüten meslek örgütlerinin demokratik işleyişine müdahale edilmek isteniyor. Türkiye’den her gün, Erdoğan’ın ‘giderlerse gitsinler’ Bahçeli’nin ‘virüs kadar tehlikeli’ dediği doktorlar Avrupa ülkelerine göç ediyor ya da henüz öğrenciyken uzmanlık sınavına hazırlanmak yerine dil okullarını tercih ediyor. Apartman üniversitelerinin başına, adlarına rica minnet titr ekletenler getiriliyor. İleriki yıllarda nitelikli hekim, öğretmen, mühendis bulabilecek miyiz koca bir muamma. Demokratik seçimin her alanda göstermelik kılındığı bir ülkede ne umut kalır ne gelecek. Bundan daha ‘zehirli ve zillet’ bir komplo olamaz.