Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Sözcükler bir dilin yapıtaşlarıdır. Tümceleri sözcüklerle oluşturur; sözlü ve yazılı anlatımı onlarla sağlarız. Sözcükler olmasa, bizi yüksek sanatla buluşturan şiirler, öyküler, romanlar da olmazdı kuşkusuz!

Bir tümcenin “özne” ve “yüklem” dediğimiz -olmazsa olmaz- iki temel öğesi; bir de anlamı genişletip zenginleştiren yardımcı öğeleri vardır. Bu öğelerin genel adı ise “tümleç”tir.

Türkçe açısından söylemek gerekirse, kurallı tümcelerde özne başta, yüklem sonda, tümleçler ortada olur. Kuralsız, yani devrik tümcelerde ise tümleçlerin yeri, vurgulamak istediğimiz sözcük öbeğine göre değişir.

Sözcükler tümcede gelişigüzel yer almaz. Her dilin tümce yapısına ilişkin ilkeleri ve kuralları vardır. Sözcüklerin tümce içindeki dizilimine Türkçede “sözdizimi” diyoruz. Bir tümceyi oluşturan sözcüklerden her birinin ötekilere göre nerelerde yer alacağını ve birbirine ne biçimde bağlanacağını bize söz dizimi bilgisi öğretir.

Doğru iletişim için anlatımın da doğru olması gerekir. Bu bağlamda söz diziminin önemi ortaya çıkıyor. Tümcedeki tümleçlerin sıralaması ne denli doğru olursa anlatım da o ölçüde doğru ve etkili olur. Özensiz sözcük dizilimi, bazen tümcenin iletisinin yanlış algılanmasına yol açar.

ANLAM KAYMASI

“Tümce” ve “tümleç” konusunda bu açıklamaları yapmam boşuna değil. Sözü, BirGün’deki bir haber üzerinden tümleç kullanımının önemine getirmek istiyorum.

Nobel Barış Ödülü bu yıl, halen cezaevinde bulunan İranlı insan hakları savunucusu Nergis Muhammedi’ye verildi. Ödül haberinin yer aldığı 7 Ekim 2023 tarihli BirGün’deki haberde şöyle bir ifade vardı:

“Kadın hakları ve idam cezasının kaldırılması için kampanya yürüten Muhammedi, İran’ın önde gelen insan hakları savunucuları arasına yer alıyor.”

Bu tümcedeki sözcük dizilimine bakıldığında, Nergis Muhammedi’nin, İran’da “idam cezasının kaldırılması” yanında “kadın hakları”nın kaldırılması için de kampanya yürüttüğü gibi bir anlam çıkıyor. Oysa sözdizimi şöyle yapılsaydı iletide anlam kayması olmayacaktı:

“Kadın haklarını savunan ve idam cezasının kaldırılması için kampanya yürüten Muhammedi, İran’ın önde gelen insan hakları savunucuları arasına yer alıyor.”

∗∗∗

“DALGA KONUSU” DEĞİL, “ALAY KONUSU”

23 Eylül 2023 tarihli gazetemizin birinci sayfasında yer alan “Renklerin hiçbirine tahammülü yok” başlıklı haberin sunuşunda şöyle bir ifade vardı:

“AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM Genel Kurulu için gittiği ABD’de yine dünyaya dalga konusu oldu.”

“Dalga” sözcüğünün dilimizde pek çok kullanım biçimi var ama “dalga konusu olmak” diye bir söz kalıbımız yok.

Belli ki “alay konusu oldu” demek istemiş arkadaşlar. Ama “dalga” sözcüğünü böyle yanlış bir kalıba sokarsanız amaçladığınız anlama ulaşamaz, ayrıca da Türkçeyi doğru kullanmamış olursunuz.

∗∗∗

HAFTANIN NOTU

PTT’NİN T’Sİ GİDİNCE…

181 yıllık geçmişi olan PTT’nin açılımı eskiden “Posta, Telefon ve Telgraf” idi. Bir dönemin “ABD’den ithal” Başbakanı Tansu Çiller, “son sosyalist devlet”i de yıkma hevesine kapılınca PTT’nin T’lerinden biri olan Telefon’u özelleştirdi. Tabeladan düşen harfin yerine daha sonra bir başka “T” eklendi ve işletmenin adı “Posta ve Telgraf Teşkilatı” yapıldı. Böylece Telefon birimi Türk Telekom’a dönüştürülürken kurumun tarihsel simgesi ve kısaltması olan “PTT” de görünüşte korunmuş oldu. Oysa PTT şimdi başında Erdoğan’ın bulunduğu Türkiye Varlık Fonu’na bağlı bir anonim şirkettir.

Gerçek “T”sini yitirmiş PTT, günümüzde özel şirket mantığıyla yönetilen ve “kamu kurumu” niteliğini büyük ölçüde yitirmiş bir ticari işletmedir. Artık bankacılıktan sanal ağ operatörlüğüne, kargo taşımacılığından HGS satışına kadar birçok alanda at oynatıyor. Piyasa kurallarına göre en yüksek kârı amaçladığından, uyguladığı fiyat politikası da dudak uçuklatıcıdır. Artık yurtdışına bırakın kitap ve dergi göndermeyi, mektup bile gönderemez oldu insanlarımız! Özellikle kargo bedellerindeki anormal artışlar, yayıncıları çok güç duruma soktu. Bir derginin yurtiçinde 40 liraya taşındığı günleri yaşıyoruz artık!

PTT’ye yönelik yakınmaların başında, ölçüsüz fiyat ayarlamaları, gönderilerin zamanında ulaştırılmaması, mahkeme bildirimlerinin bile geciktirilmesi, posta kutularındaki gönderilerin bekleme süresinin üç günle sınırlandırılması, geri dönen kargolar için gönderi sahiplerinden para istenmesi gibi eleştiriler yer alıyor.

En taze örneği, 12 Ekim 2023 tarihli BirGün’de okuduk. Mustafa Bildircin arkadaşımız, ayrıntılı haberinde, mahkeme bildirimlerinin ilgililere yargılama tarihinden çok sonra ulaştırıldığını; Kamu Denetçiliği Kurumu’nun da yaptığı incelemeler sonunda dağıtım hizmetine yönelik aksaklıkları belirleyerek PTT yÖnetimini uyardığını yazdı.

Bu olumsuzluklardan birini de geçen hafta biz yaşadık. 4 Ekim’de Tunceli’nden PTT Kargo ile gönderilen bir koli, tam 6 gün sonra 10 Eylül günü teslim edildi bize. Çağ atladık diye övünülen ülkemizde PTT’nin çağdaş hizmet anlayışı bu mu?