Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Uzun bir aradan sonra yeniden merhaba…

Kısa bir süre için izin istemiştim sizden. Elde olmayan nedenlere hayli uzadı bu süre. 

Oysa ben on yıl boyunca hiç aksatmadan, kesintisiz sürdürmüştüm BirGün’deki “Dilin Kemiği” yazılarını.

Her sorumluluk alanı gibi “yazmak” da disiplin gerektiriyor.

Hele de belirli aralıklarla sürekli yazmak zorundaysanız, bu sıkıdüzen olmadan işinizi başarıyla yürütemezsiniz.

Yazma disiplininiz bir kez bozuldu mu, o ritmi yakalayıp yeniden başlamanız güç oluyor.

Bu süreçte anladım ki “ara vermek” iyi bir şey değil.

Umarım bundan sonra böyle zorunlu kesintiler yaşamadan sürdürürüz birlikteliğimizi…

***

Gazete yazarlığının “trajik” diyebileceğim bir yazgısı vardır:

Vitrinde göründüğünüz sürece okurlar sizinledir!

Ama sahneden çekildiğinizde hemen unutulursunuz!

Yani gazetenin günlük ömrü kadardır köşeyazarının da ömrü!

Ama BirGün okurları çok vefalıymış gerçekten!

Onlar değerbilir tutumlarıyla köşeyazarlığının “makûs (kötü) talihi”ni de değiştirdiler! Yazamadığımız dönemde, bu köşenin okurları hiç eksik etmediler ilgilerini. Mektuplarıyla, iletileriyle, gönül alıcı ve yüreklendirici sözleriyle bizi yeniden yazmaya özendirdiler. Hepsine yürekten teşekkür ediyorum.

***

Doğaldır ki yazamadığımız günlerde de okuyup izleyerek notlarımızı almayı sürdürdük. Yeri geldikçe bu notlar üzerinden de kimi eleştirilerimiz olacak.

Türkçe konusunda hatır gönül tanımayan dobra tutumumuz biliniyor. Çizgimiz ve eleştirel bakışımız bundan sonra da değişmeyecek.

Amacımız kimseyi kırmak, incitmek değil.

Anadilimizin doğru ve güzel kullanılmasını istiyoruz yalnızca.

Biz sokaktaki insanın dilini değil, aydın kimliği taşıyanların Türkçesini eleştiriyoruz.

Birileri “yazar”, “yorumcu” ya da “sunucu” kimliği ile kamuoyunun karşısına çıkıyorsa bu eleştirilere katlamak zorundadırlar.

***

“EŞGÜDÜM KOORDİNASYONU”!

Türkçeye özen gösterdiğini düşündüğüm Prof. Dr. Emre Kongar’ın 10 Şubat 2023 tarihli Cumhuriyet’teki yazısının başlığı beni hayli şaşırttı:

“Eşgüdümü koordine etmek”

Başlıktaki bu anlatım biçimi, yazı içinde de yinelenmişti:

“Sevgili okurlarım, felaket zamanlarında bir ülkedeki ‘eşgüdümü koordine etmek’ hiç de kolay bir iş değildir. Ben Okyanusya devletindeki ‘eşgüdümü koordine etmek’ hizmetlerini inceledim ve Orwell’in bile bilmediği birtakım ilkelere, uygulamalara ulaştım.”

Ben Emre Hoca’nın eşanlamlı iki sözcüğü (koordinasyon ve eşgüdüm) yan yana kullanmasındaki anlamsızlığı konu etmeye hazırlanırken, yıllardır Fransa’da yaşayan ozan ve çevirmen dostum Aytekin Karaçoban’ın aynı konuya değinen mektubu düştü posta kutuma. İyisi mi ben aradan çekileyim, “dil gurbeti”nde bile Türkçe duyarlığını yitirmeyen arkadaşım konuşsun:

“Sevgili Ağabey,

Emre Kongar’ın 10 Şubat 2023 tarihli ‘Eşgüdümü Koordine Etmek’ yazısının başlığını görür görmez gülümsedim. Kongar’ın böyle bir başlığı, birileriyle alay etmek için bile bile kullandığını düşündüm önce. Bu söz birilerince söylenmiş olmalı ki onu tırnak içine almıştı. Yazının tümünü okuyunca hiç de öyle olmadığını gördüm. Üstelik Kongar, yazısının sonunda eşgüdüm ve koordinasyon sözcüklerinin ilk hecelerini kullanarak EŞKO adlı bir örgütlenmeden söz ediyordu.

‘Eşgüdüm’ sözcüğü Fransızca ‘coordination’ sözcüğünün dilimizdeki karşılığıdır. Bu başlık bana bir ara herkesin diline dolanan ‘organize suç örgütü’nü düşündürdü. Emre Kongar gibi bir kalemin böyle bir yanlışa nasıl düştüğünü kendime sormadan edemiyorum. Şimdi de dilimize EŞKO saçmalığı dolanacak. Bunun adı EŞKO değil, EŞEŞ saçmalığı olmalı. Çünkü ‘Eşgüdüm Koordinasyonu’nun Türkçesi ‘Eşgüdüm eşgüdümü’ saçmalığıdır. Tamam, dilin kemiği yok, anladık da köşeyazarları kullandıkları yabancı sözcüklerin asıl anlamlarına biraz daha ilgi gösterseler çok iyi olacak. Yoksa yalnızca çamlar değil, dil de devriliyor.

Selamlar, sevgiler.”

***

TÜRKÇENİN “K” SORUNU!

Seçim yenilgisinin ardından CHP Merkez Yönetim Kurulu’nda (MYK) vitrin değişikliğine gidildi. O yüzden de “MYK” kısaltması çok sık geçmeye başladı basında. Ama neredeyse tüm muhabirler ve haber sunucuları ağızbirliği etmişçesine ekranlarda hep MeYeKa diye seslendirdiler bu kısaltmayı.

“K” harfiyle uzun zamandır başımız dertte! Ne denli yazıp söylesek de bu harfin “ka” değil, “ke” diye seslendirilmesi gerektiğini anlatamıyoruz kimseye!

Yetkili dil kurumlarının bu soruna artık ivedilikle el atması gerekiyor.

Onlar sessiz kaldıkça yanlış söylemler yaygınlaşıyor.

Türk Dil Kurumu ve Dil Derneği bu konuda ne düşünüyor?

“K” harfinin yanlış seslendirilmesini bir türlü önleyemediğimize göre, bu durumu “galatımeşhur” sayıp “Türk Abecesi’nde ünsüz harfler, önüne /e/ ünlüsü konarak okunur” kuralını artık rafa mı kaldıracağız?

***

“GEZİ TUTSAKLARI”NI UNUTMADIK, UNUTTURMAYACAĞIZ! ONLAR ÖZGÜRLÜKLERİNE KAVUŞUNCAYA DEK, ÇAĞRIMIZI HER HAFTA YİNELEYECEĞİZ!