“Yeni bir dünya düzeninin doğum sancılarını yaşıyoruz. Bu ağrılar, dünya düzeninin yapısında bir değişikliğe işaret ediyor, ancak şu anda bu düzenin nasıl olacağını öngörmek zor" diyor eski Lübnan Kültür Bakanı Ghassan Salame.

Salame, majalla.com’daki söyleşisinde esasında uzunca bir süredir tartışılan durumu özetlerken mevcut politik eko sistemi anlamak açısından söyledikleri dikkat çekici.

Kuşku yok ki, Ukrayna’daki savaşın da, Nijer’deki darbenin de, Hint-Pasifik’teki yığınağın ve NATO’nun pro aktif genişleme hamlelerinin de perde arkasında bu “yeni doğum sancıları” var.

KAPİTALİZMİN KRİZİ

İkinci Dünya Savaşı sonrasında Amerikan emperyalizminin liderliğinde inşa edilen uluslararası sistem büyük bir kriz içerisinde. Yaşanan esasında kapitalizmin krizi. 1990’lı ve 2000’li yıllara damgasını vuran neoliberal paradigmanın cilası döküldü.

Sistem sorunlar ürettikçe, yeni gerilim noktaları oluşuyor. Rusya ve Çin ile ABD öncülüğündeki Batı ittifakı arasında yaşanan gerilim ve çatışmalar bu sancının fiili sonuçları. Rusya ile Ukrayna üzerinden tehlikeli bir “vekalet savaşı”na girişilirken Çin ile de bir benzerinin yaşanması uzak ihtimal değil. Son dönemlerde Pasifik hattına yapılan yığınak, yaklaşmakta olan tehlikenin habercisi.

Tehlike sanılandan da büyük. Rusya ile Batı ittifakı arasında karşılıklı olarak süregelen “nükleer silah” restleşmeleri, olmaz denileni “olur” kılacak boyutta. Putin’in, "Gerekirse karşılık olarak seyreltilmiş uranyum içeren silahlar kullanacağız" sözleri sıradan bir blöften daha ötesi.

KÜÇÜK SPARTALILAR

1945’ten itibaren neredeyse tek başına uluslararası sistemi ekonomik ve politik olarak dizayn eden ABD’nin yolunu açtığı uluslararası zorbalık Rusya, Çin, İsrail gibi pek çok ülkeye referans oldu.

Salame’nin dediği gibi 'Büyük Sparta'nın –ABD- yasaları çiğnemesi -Irak, Afganistan işgalleri, Libya, Somali müdahaleleri vs- 'Diğer Spartalılar'a sirayet etti. Rusya, Çin, İsrail, Çad gibi “Büyük/Küçük Spartalılar” ABD’nin açtığı yoldan ilerledi. Son yirmi yılda yerkürenin farklı noktalarında pervasızca güç kullanıldığını gördük.

Ukrayna Savaşı tüm bu güç kullanımının zirvesini oluşturdu. Ve buradaki küçük bir gelişme dahi dalga dalga dünyanın geri kalan bölgelerini de vuruyor. Savaşla birlikte nükseden gıda ve enerji krizi en çarpıcı örneklerden.

SOL İÇİN FIRSATLAR

Dünya karmaşık zorluklarla ve aynı zamanda yeni fırsatlarla karşı karşıya. Kapitalist-emperyalist sistemin yaşadığı krizin derinleşmesi solun-sosyalistlerin yükselmesi için muazzam fırsatlar sunuyor. Ancak görünen tabloda şimdilik sağın-aşırı sağın ve otoriter liderlerin bu durumu fırsata çevirdiği yönünde. Tekçi, otoriter yapılar, iktidarını sürdürmek için her zamankinde de fazla şekilde savaşları, çatışmaları, şovenizme yükleniyor.

Savaşın siyasal, askeri etkilerinin en fazla hissedildiği Avrupa'da yaşanan kriz, enerji sorunu, aşırı sağın yükselişi ve askeri harcamalar gibi pek çok dinamik kıtanın yeni bir yöne doğru gidiyor olabileceğini hissettiriyor.

DEVRİMCİ BAHAR

Harold James project-syndicate.org’daki yazısında tarihçi Christopher Clark'ın “Devrimci Bahar: Yeni Bir Dünya İçin Savaşmak, 1848-1849”a kitabına değinir. ve şu alıntıyı yapar: “Kontrol edilemez gibi görünen çevresel, jeopolitik ve ekonomik krizlerin olduğu bir dönemde, 1848'de Avrupa'yı kasıp kavuran devrimci dalganın bize öğreteceği çok şey var. Aynı zamanda birbirine bağlı bir dünyanın kaotik potansiyelini, yönetimin sınırlarını ve daha yönetilebilir bir geleceğe giden yolu ortaya çıkardı.”

James’e göre kitap, uzak tarihsel dönemlerin bazen günümüze nasıl aciliyetle seslenebileceğinin ustaca bir göstergesidir. Gerçekten de uzak geçmiş, güncel olayların en bilgili analizlerinden bile daha iyi bir rehber olabilir.

Ve şöyle belirtir: “Clark'ın belirttiğine göre, o zaman da şimdi olduğu gibi, birden fazla kriz aynı anda patlak vermiş ve birbirine bağlı bir dünyanın kaotik potansiyelini ortaya çıkarmıştır. O dönemde de 'demokratik koşullar altında uyumun kaybolması, diyaloğun başarısızlığı, tartışmaya kapalı ortodoksilerin katılaşması, temel hedeflerin önceliklendirilememesi ve bunların peşinden gitmek için bir araya gelinememesi' söz konusuydu. İnsanlar ne yöne gideceklerine dair yerleşik bir duygu olmaksızın çalkantı ve değişim içindeydi.”

***

Kriz, savaş, çatışma ikliminde yeni bir dünyanın doğum sancıları yaşanırken 1848'de Avrupa'yı kasıp kavuran devrimci dalganın dünya halklarına öğreteceği çok şey var.