Yargıtay-Anayasa Mahkemesi çatışması ardından, sağdan sola muhalefetin tüm kesimlerinin “otoriter bir tek adam rejimi” saptamasına “darbe”yi de eklediği memlekette, önümüzdeki seçimler bir yerel seçimden öte anlamlar taşıyor.

Anayasayı değiştirip 50+1’e de gerek kalmadan “hep başkan” kalma peşindeki iktidar da meclis muhalefeti de bunun “farkında” görünüyor. Kimi muhaliflerin “farkındalık”la bağdaşmayan halleri olsa da ana muhalefet partisi doğru adımlar atıyor.

Otoriter rejimlere karşı nasıl başarılı olunabileceğine dair dersler, bu doğrultuda kritik bir eşik olan önümüzdeki yerel seçimler için de geçerli.

Yerelde başarı için de; geniş ittifaklar kurmak, ortak bir aday üzerinde anlaşmak, aktif yurttaş katılımını sağlanmak, tüm muhalefeti heyecanlandırıp hareketlendirecek ortak semboller ve sloganlar bulmak, her eve girerek her yurttaşa dokunmak ve mutlaka sokakta da görünür olmak gerekecek.

Kuşkusuz, yerel seçimlerin yerel sorunlara ve çözümüne odaklanmak, sevilen sayılan yerel önderleri aday yapabilmek gibi kendine özgü yönleri var.

Artık parti merkezleri ittifaklar peşinde koşmayı bırakıp, genel bir çerçeve çizdikten sonra konuyu yerele bırakmalı. Zaten yukarısı nasıl zorlarsa zorlansın yerelin gerçekleri ona uygun pratikleri dayatacaktır. İYİ Parti’den adaylık düşünen biri, lideri ne derse desin, ilçesinde CHP’nin kapısını çalacaktır!

Masa etrafında kurulan ittifakın en önemli sorunu ittifak partilerinin, özellikle de motor güç CHP’nin, kendileri olmaktan vazgeçerek birbirlerine benzemeye yarışmalarıydı. Masadan bir samimiyet ve gerçeklik duygusu yayılmadı!

İttifak ya da iş birliği “aynılar” arasında olmaz, kendisi olmaktan vazgeçerek yan yana duranların yaptığına da ittifak denemez. Şimdi yerelde iş birliği yapacak olanların, hangi ortak amaçta anlaştıklarını tüm netliğiyle ortaya koyarken, kendileri olmaktan vazgeçmediklerini de göstermeleri gerek.

Yerel seçimler, geride bıraktığımız süreçte muhalefetin tek adam rejimine karşı başarısı için büyük sorumlulukla davranan sosyalistler için de önemli.

Hem otoriter rejimi geriletmek ve ona karşı toplumsal umudu besleyen sonuçlar almak hem de bir başka dünyanın mümkün olduğunu anlatıp bunu somut olarak gösterebilecekleri başarılar kazanmak gerek.

Sosyalistler sürekli dışarıya bakıp bir yerde sol kazandığında moral yelkenleri şişirip, kaybettiğinde (işte Arjantin) indiremezler. Kendi memleketimizde kazanmak yalnızca mümkün değil, zorunlu da!

Başlıktaki Sawant en olmaz denilen yerlerde kazanılabildiğine dair örneklerden biri.

Kshama Sawant Mumbai’de doğmuş bir Hint-Amerikan. Sosyalist Alternatif üyesi ve ilk kez 2013’te “sosyalizm” sözcüğünün bile kullanılamadığı ABD’nin Seattle’ında kazandığı belediye meclisi üyeliğini, üç kez üst üste seçilip 10 yıl sürdürdükten sonra bu yıl başında bıraktı. Şimdi ulusal düzeyde bir hareketin zamanı diyerek…

ABD genelinde örgütlü Sosyalist Alternatif’ten bir kamu görevine seçilebilen tek kişiydi. Dev şirketlerin seçilmesin diye milyon dolarlar akıttıkları rakiplerinin kampanyalarını aşarak yaptı bunu! O şirketlere ek vergiler konması, saatlik en düşük ücretin 15 dolara çıkarılması ve kiracıların kazanımları için mücadele etti. Başarılı da oldu.

Sawant’ın 2013’te ABD’de bir sosyalist olarak seçilmesi en etkileyici yerel seçim başarılarından sayılır. Seattle’da bir sosyalistin sosyalist olarak kazanabileceğine hiç ihtimal verilmediğinden…

Böyle çok örnek var aslında, kimileri bize ait… O halde onları da anımsamak ve “Sawant kazanabiliyorsa…” deyip yollara düşmek gerek. Gecikmeden!