Ne çok slogan attık; “Bir, iki, üç daha fazla...” diye. Daha fazlasının ancak öncekilerin fedakârlıkları, alın terleri, çabalarıyla mümkün olduğunu biliyorduk. “Bir”in “iki” için ilham, moral, enerji olduğunu da.

Daha önemlisi, “iki” “bir”in hatalarından öğrenip ders aldığımızda, “üç” ve “daha fazla”sı ancak önceki hataları tekrarlamadığımızda mümkün olabilirdi.

Bir”i 31 Mart sayarsak “iki” de Van’dır bence!

31 Mart’ta CHP’nin tarihi başarısını getiren tabanda sağlanan toplumsal birlikti. Genç yaşlı, kadın erkek, Doğu’dan Batı’dan, Kuzey’den ve Güney’den “tehlikenin farkında” insanlar karşı çıkışlarının en net somutlanacağı adreste toplandılar.

Sadece iktidara değil, güya bir tehdide (tek adam rejimi) karşı birleştikleri halde itişip kakışan, birbirlerine çelme takan, toplumsal “en önemli”nin önüne kendi grup/parti “önemli”lerini koyanlara da ağır bir ders verdiler.

Van’ın öğrettiği ile 31 Mart’ın öğrettiği aynıdır. Birlik olduğunuzda, hep birlikte hareket ettiğinizde, kime karşı yapıldığına bakmaksızın haksızlığa ve adaletsizliğe omuz omuza karşı çıktığınızda kazanıyorsunuz!

Sokaklarda “Şeriat isteriz” diye sloganların atıldığı, başta emekliler olmak üzere toplumun büyük çoğunluğunun açlık sınırlarının altına itildiği koşullarda gidilen bir seçimde demokrasi, özgürlük, laiklik ve adalet isteyenlerle açlığa mahkûm edilmelerine isyan edenlerin refleksleri birleşti.

Bu, CHP’nin büyük seçim başarısındaki rolünü küçümsemek değil. CHP yönetimi seçim sonrası değerlendirmeleri ve çıkışları ile de “başarılı”! “İki”yi “üç” yapabilecek ve “daha fazla”nı kazandıracak bir söylem ve Van’da da sergilediği gibi ona uygun bir eylem çizgisi izliyor.

Genel Başkan Özel, başarıyı yalnızca kendi hanelerine yazmayıp bir toplumsal ittifakın sonucu olduğunu vurguluyor, kutuplaşmayı aşmayı ve kucaklaşmayı hedefleyen bir dil kullanıyor, rakip partilerle ilişkiyi de bu dille sürdürmeye özen gösteriyor.

“İki”yi “üç”e ve partisini iktidara taşımanın yolunun “belediyelerde yanlışlar yapmayıp başarılı olmaktan”, “ne oldum delisi olmamak ve kibre kapılmamaktan”, “ihtiraslara esir olmamak ve birbirlerine düşmemekten” geçtiğini söylüyor.

Bunlar son derece doğru ve “daha fazla” başarıyı getirebilecek saptamalar.

Umarım genel olarak sol “bir”den ve “iki”den en doğru dersleri çıkarır ve ona uygun bir çizgide ilerler.

Bir, iki, üç belediye sosyalist partiler için büyük bir başarı sayılamazsa da “daha fazla”ına giden yolda önemli bir adım. “Daha fazla”sı da ancak bu süreçten doğru dersleri çıkarmakla mümkün.

31 Mart’a gelinen süreçte, önceki seçimde önemli moral bozukluğu yaşamış olsa da, bir toplumsal muhalefet dalgası hep kendisini hissettirdi. Adeta toplanacağı adresi arayan bir toplumsal dalga… O dalganın tüm muhalif siyasal öznelerden beklentisi kendilerini bir adım geriye çekerek onlara hayatı zindan eden iktidara karşı birleşmeleriydi.

Bu toplumsal talep en somut biçimiyle Hatay’da sosyalistlerin karşısına da çıkarıldı. Ama olmadı, arayış içindeki halkın bu en net talebine yanıt verilemedi. Skor peşinde koşan, grup ihtiraslarını önceleyerek birbiriyle yarışan, dayanışmayı ve birleşik mücadeleyi değil şöhretlerle skor elde etmeyi hedefleyen bir çizgi izlendi.

Sonuç sosyalistler için bir başarı değil. Yine de “bir, iki, üç” oldu ama… Şimdi “daha fazla” için, bu “bir, iki, üç”te dayanışmayla ve halk için halka beraber sorunları çözerek sosyalist belediyeciliğin başarı hikâyelerini yazmak gerekiyor. 31 Mart’ın, Van’ın öğrettikleriyle de, arayış içinde olan toplumsal muhalefete adres olabilecek birlikte mücadeleyi örgütlemek…