O yaşlı ve yorgun dağlarda, kıştan çıkılıp bahara giderken –Mart’ın on üçünden sonra- Qerê Çarseme Marti adı verilen bir gün gelir, birdenbire yoksulların kapısını çalardı. O gün -adı gibi- karaydı, az sabredin, anlatacağım.

Qerê Çarseme, Mart ayının ortalarına denk gelirdi. Eski ve Yeni Ahit’i bırak, Kuran’da da yazdıklarına göre, tanrı dünyayı ben diyeyim altı, siz deyin yedi günde yaratmış. Bizim o kitap bilmez dağlardaki gizli inanca göre, yüce Oli dünyayı yedi günde yaratmış, sekizinci gün oturmuş dinlenmiş koca Oli. Kırdım’dan Khaloğlulardan bizim Kadir Doğan, Çayırlı’dan Kureyşanlı Sey İvraim Ağbaba’dan, Tasniye’den Babamansurlu Bawa Duzgın’den kulaklarıyla dinlemiş.

Pazartesi gökleri, Salı yeri, Perşembe yıldızları, Cuma denizleri, Cumartesi tabiatı, Pazar kuşu, kurdu, ağacı, böceği ve tüm mahlukatı yaratan yüce Oli -ah o kökü gelesi- kötülükleri ise -işte o talihsiz Çarşamba- var etmiş. Kötülük olmadan iyilik olur mu hiç, el mecbur.

İşte o Çarşamba, bizim sabah daha güneş doğmadan hayatın başladığı köylerde hiçbir işe başlanmaz, kirli çamaşırlar yıkanmaz, -Hızır korusun- uzun yola çıkılmaz, saç, sakal tıraş edilmez, koca baltayla tek el daresi bir yana, bıçak, çakı, çatallar bile saklanırmış.

Qerê Çarseme’de, eğer huzurda hazırsa Pir, o yoksa ailenin büyüğü şilandan bir halka yapar ve ailenin küçük çocuklarını -kötülükten korunmaları için- yüksek sesli dualar eşliğinde üç kez bu halkadan geçirirmiş. Şilan yine dualar eşliğinde tüm aile fertleri tarafından içilir; niyaz pişirilerek komşulara dağıtılırmış.

Adına dewres denilen saçı sakalı birbirinden ayrılmaz bir adam, elinde kızıl ve beyaz iplerle gelir, aile fertlerinin etrafını bağlarmış. Bu, aileyi kötülüklerden korumak içinmiş. Dewres bir tek -nedense büyük sevgi duyduğu- kızıl kurdun ağzını bağlamazmış; çünkü onun sürüdeki davardan payı olduğuna inanırmış.

Toprak damlı evlerde bacanın etrafına aile fertlerinden herkes için küçük taşlar konulur, hangi taşın altında bir canlı varsa, o yılın o kişi için bereketli geçeceğine inanılırmış. Artık tarlada tohumu onun atması, bostanda fideleri dikmesi, onun sütü mayalaması istenirmiş.

Yedi günde yaratılan dünyadan, esrarlı ve sisli efsanelerden geldik bugüne. Yukarıda Ruslarla Ukraynalılar savaşıyor, aşağıda İsrail –modern dünyanın ve Müslüman ülkelerin desteğiyle- Gazze’yi yok ediyor. Her gün yıkılan binaların, hastanelerin, öldürülen kadınların, çocukların sayısını güncelliyor ajanslar.

Öte tarafta, silah şirketlerinin hisse senetleri tavan yapıyor, Rheinmetall, Hensoldt, Lockheed Martin DL, BAE Systems bu işte başı çekiyor. Milyarlarca avroluk silah satışları ile ciroları patlıyor. İsrail ve Ukrayna’ya silah gönderilmesi için çalışan siyasetçiler, danışmanlar, şirketler yoğun mesai yapıyor. Putin, Amerika’nın, Almanya’nın, NATO’nun tutumu karşısında art arda nükleer silah kullanmaktan söz ediyor. Dünya –tıpkı efsanede yedi günde yaratıldığı gibi- nükleer bir savaşla birkaç günde yok olabilir. Efsane –tersinden- gerçek olabilir. 

Ama bitmedi, umut hep var. Qerê Çarseme, kötülükten korunma, solan umudu yeşertme seremonisiydi. Savaş, göç, açlık ile umudun gitgide azaldığı, toprak, tüm tabiat ve havanın, canlı yaşamının sürekli zedelendiği şu dünyada, yeni bir Qere Çarseme Mart’a ihtiyacımız var. Tohumu atmak, fideleri dikmek, sütü sağmak ve mayalamak, yaşamı yeniden kurmak için.