Suç duyuruları üzerine ifademi verdikten sonra TÜRGEV başkanı itiraf etti; kaynağı ve menşei belirsiz 99 milyon 999 bin 999 dolar Suudi Kralından gelmiş

Suç duyuruları üzerine ifademi verdikten sonra TÜRGEV başkanı itiraf etti; kaynağı ve menşei belirsiz 99 milyon 999 bin 999 dolar Suudi Kralından gelmiş. Suudi Kralı, 100 milyon dolardan bir dolar eksik bu parayı 26 Nisan 2012’de Başbakan ve cumhurbaşkanı adayı R. T. Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın hesabına geçmiş. Bilal, (muhtemelen babasıyla görüştükten sonra) hesabına aktarılan parayı birkaç dakika içinde TÜRGEV hesabına nakletmiş. Suudi Kralına ait Sevda Tepesi’nin söz konusu para yatırıldıktan iki ay sonra imara açılması olağan bir işlem olarak görülmüyor. Şu anda TÜRGEV hesabında olan paranın bu işlemin rüşveti olduğu söyleniyor. TÜRGEV, güya bu ve benzeri işlerde kullanılan rüşvet çarkının dişlilerinden biriymiş.

Suudi Kralı adına işlerini takip eden Royal Protocol, Bilal’in hesap numarasını nereden bilir? Para neden doğrudan vakıf hesabına değil de Bilal’in hesabına yatırıldı? Parayı yatıran bu durumu belgelemek istemiş olabilir mi? En üst düzeyden siyasetçiler Kemal Kılıçdaroğlu, Haluk Koç, Sezgin Tanrıkulu, Atilla Kart bu paranın bir hak ediş karşılığı olduğunu düşünüyor ve “Vakıfla ilgili olarak ortaya çıkan bulgulara göre; TÜRGEV vasıtasıyla iş ve ihale takibi yapmak suretiyle, işadamlarından bağış adı altında rüşvet alındığı ve kamuya ait arazilerin ayrıca bedelsiz olarak TÜRGEV’e bağışlanmasının sağlandığı yönünde ciddi olgular ortaya çıkmıştır” diyorlar.

İddiaların doğruluğu tartışma götürmez derecede gerçek. Olay ilk ortaya çıktığında (4 Nisan 2014), TÜRGEV’in eğitim kavramını kullanan aracı bir kurum olduğunu yazmıştım. TÜRGEV’ciler, “Eğitim kavramı da kirlendi” başlıklı bu yazımda, aslı olmayan iddialarla kendilerine hakaret ettiğim gerekçesiyle benden davacı olmuşlar. Aslı olmayan haber, benim ‘kaynağı belirsiz’ dediğim TÜRGEV hesabına yatan 100 milyon dolar; hakaret de bunu rüşvet olarak yorumlamam olmalı. Yazıişleri müdürümüz Barış İnce’nin dikkatli okumasıyla haberdar oldum ki (bir gün sonra TÜRGEV başkanının açıklamasını Sözcü de manşet yaptı) TÜRGEV başkanı parayı, paranın kim tarafından yatırıldığını; Sevda Tepesi’ne imar izni verilmesinin ardından gerçekleştiğini Star’a itiraf etmiş. Barış’tan öğrendim ki müşteki suç duyurusunda bulunduğu kişi lehine ifade vermiş!

TÜRGEV’ciler, ‘Erdoğan’ın vakfı’ dememe gücenip bu yakıştırmayı da suç duyurusuna eklemişler. Aile vakfı değiliz demek istiyorlar. TÜRGEV yönetimine bakın: Bilal Erdoğan (R.T. Erdoğan’ın oğlu), Esra Albayrak (R.T. Erdoğan’ın kızı), Serhat Albayrak ( R.T. Erdoğan’ın damadının kardeşi), Reyhan Uzuner (R.T. Erdoğan’ın oğlu Bilal’in kayınvalidesi), Ziya İlgen (R.T. Erdoğan’ın Eniştesi), Şule Albayrak (R.T. Erdoğan’ın kızı Esra’nın eltisi); yönetim kurulunun diğer üyeleri ise R.T. Erdoğan’ın milletvekili veya belediye başkanı olarak atadığı zevattan ibaret… Hadi siz karar verin vakfın sahibi kim? Eğer bu yapısı ile TÜRGEV aile vakfı değilse, Atilla Kart’ın dediği gibi bir aile şirketidir.

• • •

Başka vakıf görmesek TÜRGEV’i vakıf sanacağız... TAKSAV aklıma geliyor; Eylül’ün yaklaşması TAKSAV (Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat Vakfı) yöneticilerinin uykusunu kaçtırıyor olmalı: Gelenekselleştirdikleri Uluslararası Tiyatro Festivaline ayıracakları paraları var mı? Sponsor bulunabilecek mi? Kültür Bakanlığı salonlarını tahsis eder mi? Hepsi maddi daha bir dolu soru TAKSAV’ı zorlarken bildiğim kadarıyla TÜRGEV’in hesabında 150 milyon TL. 99 milyon 999 bin 999 dolar öylesine duruyor! Suudi Kralına duyurulur diyeceğim fakat milyar dolar da gönderse TAKSAV’cılar tenezzül etmez ki…