Eğitim Sen uyardı: İktidarın hızla gerekli önlemleri alması artık kaçınılmaz hale geldi

Eğitim Sen Gaziantep Şubesi, okullarda yüz yüze eğitimin genişlemeye devam ettiği bir süreçte önlem alınmamasını eleştirdiklerini belirtti. Yapılan açıklamada, "Bu konuda sorumluluğu olan tüm kamu kurumlarının ve başta siyasi iktidarın hızla gerekli önlemleri alması artık kaçınılmaz hale gelmiştir" denildi.

Eğitim Sen Gaziantep Şubesi, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Salgının hızla ve korkutucu şekilde arttığı bir dönemden geçildiği belirtilen açıklamada, "Açıklanan hasta sayıları kaygılarımızı artırırken, açıklanmayan vaka sayılarının tahmin edilen oranlarının yüksekliği önümüzdeki birkaç ayın bizler açısından oldukça zor olacağına işaret ediyor. Salgında yeni bir aşamaya gelindiğini biliyoruz. Ancak siyasi iktidarın ve ilgili kamu kurumlarının salgınla mücadelede halen geçerli ve etkili önlemler almaktan imtina ediyor olması da kaygılarımızı artırmaktadır. Okullarda yüz yüze eğitimin genişlemeye devam ettiği bir süreçte, dönemin hassasiyetine uygun önlem alınmamasını da sıklıkla eleştiriyoruz. Bu konuda sorumluluğu olan tüm kamu kurumlarının ve başta siyasi iktidarın hızla gerekli önlemleri alması artık kaçınılmaz hale gelmiştir" denildi.

"TBMM’ye sunulan 2021 Yılı Mali Bütçe Kanunu Tasarısı’nı hem hazırlanma biçimi hem de içeriği açısından kabul etmiyoruz" denilen açıklamada, "Mali bütçeler bir ülkede kaynakları kimden toplayacağınız ve bütçeyi kimlere, nerelere harcayacağınızı belirlediğiniz en politik metinlerdir. Bu anlamda bütçenin üzerinde tüm toplumsal kesimlerin mutabık kaldığı metinler olması gerekir. Ayrıca salgın koşullarında bütçenin, sosyal devlet olma gereği nedeniyle kaynaklı, gereksinimi olan tüm toplumsal kesimlerin ihtiyaçlarını gözeterek hazırlanması gerekmektedir. Bu dönemde kaynakların, ihtiyaç olan oranda, sağlık ve eğitim için ayrılması gerekmektedir. Önümüzdeki günler “sosyal, kamusal, katılımcı, toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeten ve demokratik bütçe” mücadelesini yükselttiğimiz bir dönem olacaktır" ifadelerini kullanıldı.

"MADENCİLERİN ENGELLENMESİNİ KABUL ETMİYORUZ"

Açıklama, şöyle devam etti: "Aylardır maaşlarını alamayan, insanca çalışma koşullarına sahip olmayan maden işçilerinin, hakları için Soma ve Ermenek’ten Ankara’ya yapmak istediği yürüyüş engellenmeye devam ediyor. Maden patronlarına karşı tek bir yaptırımları olamayanların madencileri engellemesini kabul etmiyoruz. Maden işçilerinin en demokratik hakları olan yürüyüşün önündeki engeller kaldırılmalıdır."

Eğitim Sen'in açıklamasında şu ifadeler kullanıldı:

>> MEB, 5. ve 9. Sınıfların da 2 Kasım 2020 tarihinde seyreltilmiş şekilde yüz yüze eğitime başlamasına dair bir karar aldı. Daha önce yüz yüze eğitime başlayan sınıflarda vaka sayısı ve okullarda yüz yüze eğitimin başlamasının salgına etkilerine dair bilimsel bir çalışmanın olmaması ve kamuoyuna dönük bilgilendirme yapılmaması bu konuda değerlendirme yapmayı güçleştirmektedir. Vaka görülen sınıfları karantinaya alarak ve kimi zaman okulları kapatarak eğitim hizmetinin sağlıklı verilmesinin mümkün olmadığı açık. Öğrencilerin kendi sınıf seviyelerine ait tüm kazanımlardan sorumlu olacağı düşünüldüğünde parçalı okul kapatma veya sınıf karantinasının farklı eşitsizlikler oluşturması güçlü bir olasılıktır. Ayrıca bu yöntemin salgınla mücadelede etkili olup olmadığı da tartışmalıdır. MEB, bu konuda hızlıca sorundan etkilenen tüm kesimlerin temsilcileri ve bilim insanlarıyla bir araya gelmeli ve alınacak önlemlerle bundan sonra izlenecek yol haritasını birlikte belirlemelidir.

"YARATILIŞ KONGRESİ BİLİMİN YOK SAYILMASI ANLAMINA GELİYOR"

>> Kütahya Dumlupınar Üniversitesi’nin ev sahipliğinde düzenlenen 4. Uluslararası Bilimler Işığında Yaratılış Kongresi adeta bilimin yok sayılması anlamına gelmektedir. Tarikatlar ve cemaatlerle ilişkili pek çok kuruluşla birlikte gerçekleştirilen bu etkinlik üniversitenin insan, doğa ve toplum yararına bilim üretmek yerine siyasi iktidarın gereksinimlerini karşılamak için kullanılmasına dönük önemli bir örnek olmuştur. Halkın vergileri ile finanse edilen bir üniversitede kamu kaynakları kullanılarak böyle bir etkinliğin düzenlenmiş olmasını kabul etmek mümkün değil. Salgın koşullarında bilime olan gereksinimi her gün yeniden deneyimlerken gerçekleştirilen bu etkinlik, inşa edilmeye çalışılan yeni rejimde üniversitelerin nasıl olacağını da göstermektedir. Tüm bu yaşananlara karşı üniversitelere sahip çıkmaya devam edeceğiz.

"EĞİTİMDE EŞİTLİK YOKSA EĞİTİM HAK OLMAKTAN ÇIKAR"

>> MEB, tüm sınavların okullarda yüz yüze yapılacağını açıkladı ve ayrıca çalışma takvimini de yayınladı. 1. ara tatilin 16 Kasım’da başlayacak olması nedeniyle de özellikle ortaöğretim kurumları sınav takvimleri ile ilgili hazırlıklarına başladı. Ara tatil dikkate alınarak sınav takvimleri hazırlandığı için liselerin büyük bir bölümünde sınavlar 2 Kasım 2020 tarihinde başlayacaktı. Ancak kimi ilçe milli eğitim müdürleri, geçtiğimiz hafta okul müdürlerine attıkları mesajla ölçme ve değerlendirme ile ilgili hazırlıklar devam ettiği için sınav konusunda acele edilmemesini istediler. Bu erteleme isteğinin nedeni liselerde sınavların merkezileştirilmesi ise bunun kabul edilebilir bir tarafının olmadığını belirtmemiz gerekmektedir. Merkezileşmiş ve standartlaşmış sınavların yoksullar başta olmak üzere dezavantajlı gruplar açısından eşitsizlik yarattığı açıktır. MEB erteleme isteğinin nedenini ve yapılan hazırlıkları, kamuoyuyla paylaşmak zorundadır. Eğitimde eşitlik yoksa eğitim hak olmaktan çıkar ayrıcalık haline gelir.

"MEB'İN GÖREVİ KAMUSAL EĞİTİM SAĞLAMAK OLMALI"

>> Milli Eğitim Bakanı, MEB ve TOBB arasında yapılan iş birliğiyle okulların açılması hakkında yeni bir düzenleme yaptıklarını ve artık fabrikaların içerisine de okul açılabileceğini basına açıkladı. Bakan yaptığı açıklamada, Türkiye’nin gittikleri her bölgesinde sanayicilerin ve iş insanlarının kalifiye eleman bulmakta sıkıntılarını ifade ettiklerini ve MEB’in de bu durumun çözümü için fabrikaların içine okul açılması için gerekli hazırlıkları yaptığını ifade etti. Bu açıklamayı da fabrikaların içerisine okul açılmasını da kabul etmediğimizi ifade etmemiz gerekmektedir. MEB’in görevi tüm öğrencilerin kamusal eğitim almasını sağlamak olmalıdır, çocuk işçiliğini yaygınlaştırmak değil. MEB, sermayenin gereksinimlerini karşılamak yerine her öğrencinin eğitim aracılığı ile yaşamını belirleme hakkını gerçekleştirmelidir. Bu konunun takipçisi olacağımızı kamuoyunun bilgisine sunarız.

>> Ekim ayı başında MEB tarafından ihtiyacı olan 500 bin öğrenciye ücretsiz tablet dağıtımı yapılacağı açıklanmıştı. Yapılan açıklamalarda kullanılan ifadeler sanki bu tabletlerin MEB tarafından kamu kaynakları ile sağlanacağı ve öğrencilere dağıtılacağı şeklindeydi. Ancak Milli Eğitim Bakanı’nın yaptığı açıklamalardan tablet tedarikinin de yine bir yardım kampanyası şeklinde sürdüğünü öğrenmiş olduk. Öğrencilerin eğitim hakkı ve gereksinimleri kurumların ve kişilerin yardımlarına bırakılamaz. Bu faaliyeti dayanışma olarak görmemiz mümkün değildir. Dayanışma ezilenlerin, yoksulların gönüllü birlikteliğidir. MEB gereksinimi olan öğrencilerin ihtiyaçlarını kamu kaynakları ile karşılamalıdır.

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
Mersin'de seyyar satıcılara tek tip zorunluluğu Görevden alınan Doç. Dr. Ali İhsan Ökten: Bunca yıl verilen emeğin karşılığı bu olmamalıydı Erzincan'da yurtta kalan 20 öğrenci, gıda zehirlenmesi şüphesi ile hastaneye kaldırıldı SOL Parti'nin Adana vekil adayları açıklandı Kıyıkışlacık’ta ikinci liman mümkün değil