Faşizme karşı pencere hakkı

Konuk Yazar
Doç. Dr. Özge YÜCEL

Viyana’da, o tarihi kentte beni en çok etkileyen yerlerden biri Hundertwasser evleri oldu. Saraylar, atlar, büyük kapılar, kiliseler… Erişilemez olmanın, iktidarın simgeleri o dev yapılar gözümü doldursa da içimde bir yer kaplamadı. Çünkü onlar geçmişe ait yalnızca, gelecek için bir anlam ifade etmiyor. Ama şehrin bir yerinde Nazilere karşı savaş vermiş Sovyet askerlerinin anısına dikilmiş anıtlar, bir başka yerde Nazi döneminde siyasi sebeplerle tutuklanmış, yaşamını kaybetmiş tıp profesörleri ve öğrencilerinin anısına duvara asılmış bir anıt yalnız geçmiş için değil gelecek için ilham veriyor bize. Hangi değerlerden beslenmek gerektiğine yönelik mütevazı bir simge olan bu anıtlar o şehrin yerleşiklerine her gün kendini göstermese de oradalar… Dönüp bakmak, düşünmek ve faşizme karşı mücadele etmek için…

Hundertwasser bir mimar, insan ve doğa için çalıştığını unutmayan bir mimar. Aynı zamanda Yahudi bir annenin oğlu olduğu için kimliğini gizlemek zorunda kalmış, hayatta kalmak için babasının ailesinin değerlerini görünür kılmış bir insan. Görünürlük, kişilik değerlerine saygı, özgürce ve eşit yaşamak… Bugün sadece siyahilerin değil Alevilerin, Yahudilerin, Kürtlerin, kadınların, transların, eşcinsellerin, intersekslerin, engellilerin de büyük problemi. Kişilik değerleri sonsuzdur ama onun görünmezliğini talep edenler kendini nasıl adlandırırsa adlandırsın faşizmi temsil eder.

***

Nefret söylemi kavramı faşizmin gerçek yüzünü göstermeye yeterli olmaz, nefret söyleminde gri alanlar, belirsizlikler, ifade özgürlüğünün dayandığı liberal hukukun tabiatından kaynaklanır. Oysa bugün cinsiyet kimliğine yönelen faşizm aynı zamanda dilsel çeşitliliğe, davranış ve rol çeşitliliğine de yönelmektedir. Faşizmi besleyen iki temel kaynak olarak ırkçılık ve dincilik kimlik ve yaşam formlarını kendi tekelinde tutarak iktidarını korumayı hedefler. Faşizme karşı en önemli savunma aracı, dayanak oluşturan temel değer laikliktir. Çünkü laiklik akla ve bilime uygun olmayanı dışlar, geleneği, kutsalı, inancı gerekçe gösteren normları ve normatif düzeni reddeder.

***

Hundertwasser kendi yaşamında tanığı olduğu faşizme karşı duruşunu sanat anlayışına yansıtmıştır. Tasarladığı Hundertwasser evlerinde daireler birbirinin aynısı değil, farklı büyüklüklerde ve renklerde, çizgilerde, simetrisi yoktur, uyumu yoktur, o evleri ortak paydada birleştiren doğayla bütünleşik terasları, bahçesi ve doğa hakkına uygun ortamından ibarettir. Asimetrik renk cümbüşü tam da insana ve topluma yaraşır bir özgünlük ve özgürlük sunuyor yaşayanlara. Hatta evlerin konumuna göre aldığı güneş ışığının aynı olmaması sebebiyle pencerelerin büyüklüklerinin de farklı tasarlandığını eklemek gerekir. Hundertwasser evleri insan ve doğa hakkına uygun bir yaşam ortamı sunmayı üstleniyor. Hundertwasser bu evlerde oturanların mülk kendisine ait olsun olmasın “pencere hakkı” olduğunu ilan etmiş ve Hundertwasser evleri için oluşturulan kira sözleşmesine bunun için bir madde eklenmiştir. Buna göre her kiracı kolunun yettiği ölçüde penceresinin dıştan görünümünü yaratıcı biçimde yeniden biçimlendirebilir. Penceresinin önüne çiçek koymaktan ibaret değil bu tasarım, pencerenin boyanmasını, pencerenin çevresini farklı renklerle, şekillerle tasarlamayı kapsayan bir hak tanınmaktadır. Hatta kira sözleşmesinde Hundertwasser tasarımının da değiştirilebileceği, Hundertwasser tasarımının pencere hakkı için bir ön tasarım olduğu belirtilirken tarihi eserlerin korunmasına yönelik olarak değişikliğe izin vermeyen düzenlemelere tabi olmadığı vurgulanmıştır.

***

Pencere hakkının amacını Hundertwasser şöyle açıklamaktadır: “Böylece uzaktan bakıldığında orada bir insanın yaşadığı görülebilsin”. Bir pencere bir yaşamı, bir dünyayı yani insanı temsil eder çünkü. Her insanın biricik olduğunu, ihtiyaçlarının, beklentilerinin, zevklerinin farklılaşabileceğini gözeten, o biricikliğe yaraşır bir çoğulculuğa saygıyı temin eden pencere hakkı faşizme karşı simgesel bir duruş niteliğindedir. Faşizm bazen heteronormatiftir, bazen sağlamcıdır, bazen cinsiyetçidir, bazen ırkçıdır, aslında her zaman hepsidir, ama unuturuz. Neoliberal bireycilik de tek açıdan hak savunuculuğunu destekleyerek faşizmin çok boyutluluğunun göz ardı edilmesine zemin hazırlar. Oysa gerçek bütündür. Emeğin sömürülmediği, çevreyle bütünleşebilen, çoğulcu bir yaşam çeşitliliği laikliğe dayanan sosyalizm ile mümkündür. Konutta değişiklik yapma hakkının sadece ev sahibinde değil oturan herkese, yani insana tanınması mülkiyet değil insan odaklı bir anlayışla mümkündür.

Konut için kira bedeli ödemenin beklendiği bir düzen faşizm ile barışıktır, çünkü emek sömürüsü karşılığında aldığı bedelin büyük kısmını kira olarak ödediğinde yaşamını, konutunu, penceresini biçimlendirebileceği hayalleri, zamanı, neşesi uçmuş olacaktır çoktan. İnsanın penceresinden uzanıp kuşları dinleyebileceği, sarmaşıkları, yere düşen yaprakları izleyebileceği zamanı çalan kapitalizm pencere hakkını da etkisiz kılar. Ancak doğa ve insan hakkına yaraşır sömürünün olmadığı bir yaşamın içinde vardır gökkuşağının renkleriyle bezenmiş pencereler.

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün sınavı: Türkiye birincisi mülakatta elendi Selahattin Demirtaş'tan aylar sonra ilk paylaşım Mülakatı savunan bakanın eşine ‘yürü ya kulum’ denmiş! SGK vurgunundan eski bakanın hastanesi çıktı 4 il için gök gürültülü sağanak uyarısı