KESK'ten Erdoğan'ın 'bağış' kampanyasına tepki
KESK, koronavirüs salgını ve alınan tedbirlere yönelik bir basın açıklaması yayınladı. Açıklamada alınacak önlemler, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başlattığı bağış kampanyası ve işçi sendikalarının taleplerine yönelik değerlendirmelere yer verildi
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), bir basın açıklaması yayınlayarak koronavirüs salgınının hızla yayılmaya devam ettiğine ve Türkiye’yi de ciddi boyutlarda tehdit ettiğine dikkat çekti.
‘Tehlike gittikçe büyüyor. Dünyanın pek çok ülkesine hızla yayılması engellenemeyen, bugüne kadar dünyada 800 binden fazla insanın yakalandığı, yaklaşık 40 bin insanın yaşamına mal olan Covid-19 salgını ülkemizi de ciddi boyutlarda tehdit eder noktaya gelmiş bulunuyor’ ifadelerine yer verilen açıklamada, test sayısı sonuçlarının tehlikenin her geçen dakika büyüdüğünü gösterdiği kaydedildi.
Teste tabi tutulan her yedi kişiden birinin virüse yakalandığına dikkat çekilen açıklamada, hükümete de kalıcı-gerçek önlemlerin alınması için çağrıda bulunuldu.
Basın açıklamasında AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başlattığı ‘Milli Dayanışma Kampanyasına’ da ciddiyetten yoksun bir tutum ortaya konulduğu belirtilerek tepki gösterildi.
Açıklamada ayrıca, DİSK, TÜRK-İŞ, HAK-İŞ tarafından açıklanan salgın sürecinde çalışmak zorunda bırakılan işçilerin temel taleplerine de destek verildi.
KESK tarafından yapılan basın açıklamasının tamamı şu şekilde:
"Her dakika büyüyen, hiçbir şekilde küçümsenemeyecek ciddi bir tehlike ile karşı karşıyayız.
Dün Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan verilere göre; 10 Mart tarihinde 1 olan Covid-19 testi pozitif çıkan vatandaşların sayısı dün itibari ile 13 bin 531’e, 17 Mart’ta 1 olan ölüm sayısı ise dün hayatını kaybeden 46 kişi ile birlikte toplam 214’e ulaşmış bulunuyor. Ayrıca dün açıklanan verilere göre yoğun bakamında yatan hasta sayısı 847’ye solunum cihazına bağlı hasta sayısı ise 622’ye ulaşmış bulunmaktadır.
Son bir, iki gündür 10 binlerin üzerine çıksa da hala çok yetersiz olan test sayısı sonuçları da tehlikenin her geçen dakika büyüdüğünü göstermektedir. Nitekim bugüne kadar 21 gün içinde yapılan toplam 92 bin 403 testten 13 bin 531’i pozitif çıkmıştır. Yani teste tabi tutulan her yedi kişiden birinin virüse yakalandığı tespit edilmiştir.
KESK olarak en başından beri Covid-19 salgınına karşı etkin bir mücadele için hükümete, kamu idaresine çağrılarda bulunuyoruz. Gittikçe büyüyen tehdidin önüne geçmenin tek yolunun paliyatif değil, kalıcı-gerçek önlemlerin alınmasından geçtiğini vurguluyoruz.
Sürecin şeffaf ve katılımcı bir şekilde yürütülmesinin, bunun için TBMM ile birlikte başta konunun uzmanı bilim insanlarının, sağlık meslek örgütlerinin, işçi ve kamu emekçisi sendikalarının-konfederasyonlarının ve yerel yönetimler olmak üzere milyonlarca çalışanı-emekçiyi, halkı temsil eden tüm kesimlerin ortak bir çalışma yürütmesinin şart olduğunun altını çiziyoruz.
Bunlar yetmezmiş gibi halk can derdine iken
Tüm bunlara rağmen önceki gün Cumhurbaşkanı tarafından açıklanan, merkezine ‘Milli Dayanışma Kampanyası’ adı verilen bağış kampanyasının konulduğu ‘yeni’ tedbirler iktidar cephesinin tüm uyarılara, çağrılara rağmen her dakika büyüyen salgın tehdidine ilişkin ciddiyetten yoksun tutumunu sürdürdüğünü ortaya koymaktadır.
Kaldı ki Cumhurbaşkanı tarafından başlatılan “Milli Dayanışma Kampanyasına” katkıda bulunanların bu bağış tutarlarını yarın ödeyecekleri vergiden düşmesi şaşırtıcı olmayacaktır. Nitekim mevcut 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu (89.madde, 10. Bent) Cumhurbaşkanınca başlatılan yardım kampanyalarına makbuz karşılığı yapılan ayni ve nakdî bağışların tamamının gelir vergisi beyannamesinde bildirilecek gelirlerden düşülmesine imkan tanımaktadır.
Buna karşın kampanya vergi indirimi avantajı sağlanan iş insanları ile sınırlanmamış, ekonomik kriz ve salgın koşullarında emekçilerin, işçilerin elinde kalan son üç beş kuruşa da göz dikilmiştir.
Konfederasyonumuza ulaşan bilgiler BOTAŞ, Orman Genel Müdürlüğü, MEB, Adalet Bakanlığı, Yargıtay gibi pek çok kurumun genel müdürü, başkanı kurumlarına bağlı birimlere, müdürlüklere gönderdikleri yazılarla, mesajlarla ‘Milli Dayanışma Kampanyası’na kurumsal olarak katılma kararı aldıklarını bildirmiştir. Gönderilen yazı ve mesajlarda kurum personelinin kampanyaya yapacağı bağış tutarı konusunda belli limitler getirildiği, söz konusu limitlerin kamu personelinin maaşlarından kesilerek kampanya hesaplarına aktarılacağı, dekontların kurum merkezine gönderileceği ifade edilmektedir.
Kısacası katılımı gönüllü olması gereken kampanya yüz binlerce kamu personeli için, limitleri bile yöneticiler tarafından belirlenerek, zorunlu hale getirilmek istenmektedir.
Öte yandan İçişleri Bakanlığı tarafından dün apar topar yayımlanan genelge ile İstanbul, Ankara ve İzmir Büyükşehir belediyelerinin koronavirüs nedeniyle ekonomik güçlük çeken yurttaşlara destek için başlattığı yardım kampanyalarının engellenmeye çalışılması ise siyasal iktidarın böylesine zor bir dönemde bile yardıma ihtiyaç duyan insanları yok sayma pahasına ayrımcılığı, partizanlığı sürdürdüğünü ortaya koymuştur.
Tekrar, tekrar altını çiziyoruz. Siyasetin, kısır çekişmelerin dolgu malzemesi haline getirilmeyecek, ciddi bir tablo ile karşı karşıyayız.
Salgın tehdidinin her geçen dakika büyümesine rağmen fabrikalarda, atölyelerde ve tarlalarda çalışmak zorunda bırakılan milyonlarca işçinin, emekçinin dar gelirlinin görmezden gelindiği koşuklarda:
Konfederasyonumuza sendikalarımızın genel merkezlerinden, sendikalarımızın şubelerinden ulaştırılan bilgiler de bu durumu teyit etmektedir.
Önümüzdeki günlerde İl Salgın İzleme Kurullarımızın ve Merkezi Salgın İzleme Kurulumuzun raporları, açıklamaları ile daha detaylı paylaşacağımız bilgiler her gün iktidara yakın televizyonların ekranlarında ballandırılarak anlatılan tedbirlerin başta Hastaneler, PTT, SGK, İŞKUR, Vergi Dairleri gibi vatandaşlarla daha fazla temas halinde bulunulan yerler olmak üzere hemen hemen tün kamu alanında hayata geçirilmesinde ciddi aksaklıklar yaşandığını, dolayısıyla genelgelerle, yasal düzenlemelerle alındığı açıklanan tedbirlerin önemli bir kısmının kağıt üzerinde kaldığını ortaya koymaktadır.
ETKİLİ-AKILCI-GERÇEK ÇÖZÜME GİDEN YOLUN KAPISININ AÇILMASI İÇİN:
İşçilerin Temel Talepleri Karşılanmalıdır
Dün üç işçi konfederasyonu (DİSK, TÜRK-İŞ,HAK-İŞ) tarafından yapılan ortak açıklama ile salgın sürecinde çalışmak zorunda bırakılan işçilerin temel talepleri kamuoyu ile paylaşılmıştır. Bu talepler iktidarların çizdiği sınırlar içinde kalan bir “memur” örgütü değil, işçi sınıfının bir parçası olan kamu emekçilerinin mücadele örgütü olarak, KESK olarak bizim de altına imzamızı attığımız taleplerdir.
Sadece işçileri değil, tüm toplumu salgına karşı korumayı hedefleyen; işten çıkarmaların yasaklanması, zorunlu ve acil mal ve hizmet üretimi dışındaki bütün işlerin en az 15 gün süreyle durdurulması,işçilerin bugüne kadar yaşanan işten çıkarmalar ve işlerin durdurulması sonucu yaşayacağı gelir kaybının giderilmesi temel talepleri hiç vakit kaybetmeksizin karşılanmalıdır
Tüm Kamu Kurumlarını Kapsayan Bir Acil Eylem Planı (Aep) Hayata Geçirilmelidir
Söz konusu AEP kapsamında:
Sağlık Çalışanlarına Alkış Yetmez.
Sağlık Çalışanlarının Omuzlarına Yıkılan Yükü Hafifletmek İçin:
Alt Gelir Gruplarını Koruyucu Önlemlere Hızla Hayata Geçirilmelidir.
Bunun için salgın süresince:
Bunlara Ek Olarak:
Yukarıda sıraladığımız tedbirler salgına karşı mücadelede Etkili-Akılcı-Gerçek Çözümü kapısını aralayacak tedbirlerdir. Bütün bu tedbirler için kaynak vardır. Yeter ki tüm vatandaşların sağlığını, işini, gelirini korumakla yükümlü sosyal devlet olmanın gerekleri yerine getirilsin.
Her geçen gün aramızdan daha fazla can koparan bir salgın karşısında sosyal devlet olmanın gereklerini yerine getirmenin yolu ise kar, zarar, maliyet hesapları yapmaktan, tüm kamu kaynaklarının patronlar ve sermayeye değil halkın sağlığını işini, gelirini korumaya seferber edilmesinden geçmektedir.
Milyonlarca insanı gittikçe büyüyen salgın tehdidine karşı korumaya yetecek gerekli kaynak için; sermayeden patronlardan alınacak “servet vergisinin” hayata geçirilmesinden, hasta garantili şehir hastaneleri ve araç garantili köprü ve yol ödemeleri için müteahhitlere-şirketlere hazineden yani halkın cebinden yapılan ödemlerin durdurulmasına, üzerinde toplumsal uzlaşma sağlanmamış, doğanın tahribatına yol açacak Kanal İstanbul gibi çılgın projelere ayrılacak kaynakların sağlık alanına aktarılmasına, bugün salgınla mücadele eden pek çok ülkenin yaptığı gibi Merkez Bankası avanslarına başvurmaya kadar onlarca yol vardır.
Yeter ki halkın sağlığını, çalışanların işini ve hanelerin gelirini korumak için köklü ve kapsamlı bir sosyal devlet programını açıklamaya ve uygulamaya karar verilsin
Yaşadığımız krizden en az hasarla çıkmanın tek yolunun toplumsal dayanışmayı yükseltmekten, başta sağlık emekçileri olmak üzere tüm çalışanları ve halkı koruyucu önlemlerin hiç vakit kaybetmeksizin hayata geçirilmesinden geçtiğinin altını tekrar çiziyoruz.
KESK olarak korona virüs tehdidine karşı kaderine terk edilen milyonların sesi olmaya devam edeceğimizin bilinmesini istiyoruz. "
Günün Manşetleri için tıklayın