Metin, emeğin ve sokağın gazetecisi

Metin, sadece Evrensel’in değil herkesin gazetecisi olmuştu. Ocak ayı neredeyse öldürülen gazetecilerin ayı oldu. Baskılar bugün de yoğun şekilde sürüyor. Her şeye rağmen iyi ki hâlâ Metin Göktepe gazeteciliği var.

Meryem Göktepe*

Metin’in katledilmesinin üzerinden 27 yıl geçti. Acısı dün gibi, hasreti bir ömürlük. Çok özlüyoruz, çok büyük hayallerimiz vardı, yarım kaldı. Bugün bütün çabamız hiç kimse ecelsiz, bir başkasının eliyle sevdiklerinden koparılmasın. Metin’in katledilmesi 90’lı yılların sürecinin bir sonucu gibi. Çünkü o zamanlar faili meçhullerin çok fazla yaşandığı bir dönemdi. 1909’da Hasan Fehmi’den beri onlarca gazetecinin öldürüldüğü bu topraklarda Metin de göz göre göre gazetecilik yaptığı için, gerçekleri halka ulaştırmak istediği için katledildi. Metin aynı zamanda Cumartesi Anneleri’ni, işçileri izleyen bir sokak gazetecisiydi. Fatih Polat bir ifade kullanmıştı Metin için, ben de benimsedim: “Haber barikatın arkasındaysa onu gerçek sahibine ulaştıran bir gazeteciydi.” Metin’i anarken hep benim içimi acıtan bir durum var, katledilmesine giden süreci ıskalamamak gerek. Cezaevinde tutuklu bulunan 4 mahkûmun öldürülmesi. Bu da korkunç bir şeydi. Metin de o mahkûmların ikisinin cenazesini izlemek üzere Alibeyköy’de bulunuyordu. Ülkeye karabasan gibi çöken anlayışın temsilcilerinden biri İstanbul Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar, “İstanbul’a kelle kopartmaya geliyorum” demişti. Bu söz olumlanarak gazete sayfalarına düşmüştü. O zaman okuduğumda da tüylerim diken diken olmuştu. Ve sonucunu da gördük. Metin mahkûmlar öldürüldükten sonra da haber yapmıştı. Böyle sancılı dönemlerde gazetecilik yapan Metin, hevesle “Mutlaka izlemeliyim” diyerek gittiği bir haberde, kendi haberini yaptı aslında. Kendisine de yapılan bu muamelenin ardından “Benim adım Metin Göktepe Evrensel gazetesi muhabiriyim” diye bağırması da kendi haberini yaptırmamak içindi.


Israrla ve inatla sahiplenildi

O günkü dayanışma çok önemliydi. 25 kilometrelik yolun, her kilometresinde giderek artan bir sayıyla uğurladık Metin’i. İlk günler gözaltına alındığı bile kabul edilmemişti. Daha ilk günden aslında bu davanın zorlu bir dava olacağı anlaşılıyordu. Dava önce dönemin Adalet Bakanı Mehmet Ağar tarafından Aydın’a sürüldü. Aydın’daki ilk dava mahkeme salonuna sığmadığı için spor salonuna alındı. Çok ciddi bir sahiplenme olmuştu. Metin, Evrensel’in değil herkesin gazetecisi olmuştu. Metin emeğin de sokağın da gazetecisiydi. Oradaki sahiplenmeden rahatsız olan Ağar’dan sonraki Adalet Bakanı Şevket Kazan bu kez davayı Afyon’a sürdü. Orada da ilgi hiç azalmadı. 3 yıl boyunca biz her ayın son cuması mahkemeye giderdik. Her ilden otobüslerle gelinirdi, her anlayıştan insan orada olurdu. Bu ısrarlı ve inatçı sahiplenme sonucu Metin’in katilleri göreceli de olsa yargılandı, ceza aldı. Esasen ‘kasten öldürmek’ten yargılanmaları gerekirken ‘kastı aşan müessir fiil’den yargılandılar. 7,5 yıl ceza aldılar. Rahşan Ecevit affıyla 1,5 yıl yatıp çıktılar. Ceza tabii ki tatmin edici değildi ama bu sonucun dayanışmayla olması kıymetliydi. Aile açısından bu yargılama bitmiş değil. Metin’in katledilmesinin asıl sorumluları o ortamı hazırlayanlardı. Sadece işkence edenler değil. Asıl o ortamı hazırlayan Orhan Taşanlar, delilleri karartan Tansu Çiller, Mehmet Ağar, Teoman Ünsan, Eyüp Cumhuriyet Başsavcısı Erol Canözkan gibi isimler hem delil karartarak, hem de katillere sahip çıkarak suçlulardı, ceza almadılar. O zamanlardaki gazeteci dayanışmasını çok önemsiyorum. Ana akım medyada şüpheli ölüm denilmesi, orada çalışan genç gazetecilerin eylemlilikleri sonrasında canlı yayın araçlarıyla izlenmeye başlandı. O faşizan ortama rağmen böyle bir dayanışma sağlandı.

Ocak ayı, öldürülen gazetecilerin ayı

Metin’den sonra da maalesef gazeteciler öldürüldü. Metin haberini çok sahiplenirdi. Şimdi artık ellerinden meslekleri alınıp cezaevine giriyor gazeteciler. Öldürürken de gerçekler halka ulaşmasın diye öldürüyorlar. Şimdi başka bir yöntemini bulup cezaevine koyuyorlar, para cezasıyla susturmaya çalışıyorlar. Metin’i 4 duvar arasında öldürdüler, şimdi ise her toplumsal olayda gazetecilere saldırdıklarında benim çok canım yanıyor. Şiddet bu noktaya geldi. Bir kıyaslama yapacaksak bugün daha kötü. Metin’in gözaltına alınmadığını söylediler, sonra tanıklar çıktı gözaltına alındığına dair. 17 yaşında bir genç işkenceye uğradı ama tanıklık yaptı. Orada esnaf lokantası çalıştıran bir genç adam her gün ceza yağmasına rağmen tanıklık etti. Mızrak çuvala sığmadı. Dönemin İçişleri bakanı, Cumhurbaşkanı bizim için kıymetli olmasa da özür dilediler. Bugün 14 yaşında bir çocuk öldürüldüğünde “Emri ben verdim” diyen bir irade var. O günden bugüne her şey daha zorlaştı. Ocak ayı öldürülen gazeteciler ayı neredeyse. Muammer Aksoy, Onat Kutlar, Hrant Dink, Uğur Mumcu, Metin Göktepe. Onların hepsini saygıyla, minnetle anıyorum.
Her şeye rağmen iyi ki bu dünyadan bir Metin Göktepe geçti. İyi ki hâlâ Metin Göktepe gazeteciliği var.

*Metin Göktepe’nin kardeşi

***

GÖKTEPE'Yİ UNUTTURMAYACAĞIZ

İstanbul’da 1996 yılında haber takibi yaptığı sırada gözaltına alınan ve polis tarafından darbedilerek katledilen Evrensel Muhabiri Metin Göktepe ölümünün 27. Yılında mezarı başında anılacak. Göktepe için bugün saat 11.00’de İstanbul Esenler Atışalanı Kemer Mezarlığı’nda anma töreni düzenlenecek. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu’nun Göktepe için yayımladığı mesajda şu ifadeler yer aldı: "Her yıl Ocak ayı geldiğinde 28 yaşında polis şiddetine kurban giden Metin Göktepe’yi, anıyoruz. Metin Göktepe’nin ölümünden 27 yıl sonra bugün de gazetecilere yapılan saldırıların, iktidar tarafından görmezden gelindiğini görüyoruz. Saldırıları gerçekleştirenlere karşı cezasızlık uygulaması sürüyor. Basın ve düşünceyi ifade özgürlüğünün, halkın haber alma, gerçekleri öğrenme ve bilgilenme hakkının önündeki duvarların yıkılmasını istiyoruz. Gazetecilere yönelik saldırıları düzenleyen gerçek azmettiricilerin bulunmasını hâlâ bekliyoruz. Metin Göktepe’yi ölümünün 27. yılında sevgi ve saygıyla anarken yaşadığımız korku ikliminde hak ve insan odaklı gazetecilik yapmanın ve mesleki dayanışmanın önemini bir kez daha hatırlatıyoruz. Metin Göktepe’yi unutmadık, unutturmayacağız.” İHD İstanbul Şubesi'nden yapılan açıklamada ise şöyle denildi: "Biliyoruz ki; Metin Göktepe işkence edilerek, kasten öldürüldü, yargı katilleri korudu, gerek ulusal gerek uluslararası hukukta mutlak yasak olarak düzenlenmiş bulunan işkenceye iyi hal indirimi uyguladı. Adalet gerçekleşmedi. İnsan hakları savunucuları olarak, aramızdan ayrılışının 27. Yılında Metin Göktepe’yi ve yaşananları unutmadık, katillerini biliyoruz ve adalet gerçekleşinceye kadar olayın takipçisiyiz."

GÖKTEPE KİMDİR?

Göktepe, 8 Ocak 1996'da, gazetecilik yaparken, gözaltında dövülerek öldürüldü. Göktepe gözaltında öldürülmüş gazeteciler içinde katilleri için mahkumiyet kararı verilmiş ilk gazetecidir. Dava 28 Eylül 2000'de tamamlandığında, beş polis memuruna kastı aşan insan öldürmek ve faili belli olmayacak şekilde insan öldürmek suçlarından yedişer yıl altışar ay hapis cezası verildi. Fakat mahkum polislerin cezalarının tamamlamalarına 19 Aralık 2000'de yürürlüğe giren Şartlı Tahliye ve Ceza Erteleme Yasası engel oldu. Sadece bir polis memuru Yargıtay'ın kararı bozmasından sonra 20 ay hapis ve beş ay kamu hizmetlerden uzaklaştırma cezası aldı.

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
4 il için gök gürültülü sağanak uyarısı Taksim 1 Mayıs’la özdeştir! Erden Timur: Tarikatçı dendiği için Alevi olduğumu söylemek zorunda kaldım Korhan Berzeg’e ait olduğu düşünülen kafatası kemikleri bulundu Meteoroloji'den gök gürültülü sağanak ve kuvvetli rüzgar uyarısı