Milliyetçiler 100 yıldır aynı siyaseti izliyor

Doç. Dr. Behlül Özkan, Türk milliyetçiliğinin tarihsel kökenini hatırlatarak, “Türk milliyetçiliğinin son 100 yılda siyaseti hiç değişmedi. Bu ‘beka’ kaygısıydı” diyor.

OĞUZCAN ÜNLÜ

TÜRK milliyetçiliği ülke siyasetinde ağırlığını hissettirmeye devam ediyor. AKP ve MHP tarafından oluşturulan Cumhur İttifakı, Türk-İslam sentezine dayanan bir milliyetçilikle ülkeyi yönetiyor. Türkiye’de Milli Vatanın İnşası kitabının yazarı Siyaset Bilimci Doç. Dr. Behlül Özkan ile MHP, Türk milliyetçiliği, İslamizasyon ve Cumhur İttifakı’nı konuştuk.

AKP-MHP iktidarının milliyetçilik açısından konumu nedir? Bugün iktidarda nasıl bir milliyetçilikle karşı karşıyayız?

Bunu tarihsel bir koalisyon olarak görüyorum. İlk olarak, bu tarihsel koalisyonun arka planını 1970’lerdeki 1. Milliyetçi Cephe (MC) hükümeti oluşturuyor. 1970’lerde kurulan 1. MC’nin kökeni antikomünizmdi. Antikomünizm adı altında sola, sendikalara ve öğrenci hareketlerine karşı kurulmuş bir ittifaktı. Bugünkü AKP-MHP koalisyonunun kurumsal arka planı orada var. İkinci olarak, 12 Eylül Askeri Darbesi sonrası Türkiye’de resmi ideolojinin Türk-İslam sentezine kaymasından bahsetmek gerekiyor. Türkiye solunun bir kısmı, ulusalcılar ve kendisini Kemalist olarak tanımlayanlar orduyu laikliği savunan bir kurum olarak görüyor. Fakat Cumhuriyet tarihi bize böyle demiyor. Ordunun önceliği çok uzun zamandır laiklik değil. Tam tersine, dinle soslandırılmış bir milliyetçilik 12 Eylül sonrasında Türkiye’nin resmi ideolojisi haline getirildi. Bugün Cumhur İttifakı’nın savunduğu Türk-İslam Sentezi tarzı milliyetçilik yeni bir oluşum değil. MHP, 1960’ların ikinci yarısındaki gelişmelere bağlı olarak seküler milliyetçi çizgiden Türk-İslam Sentezi çizgisine kaydı. Cumhur İttifakı’nın benimsediği milliyetçilik Türk-İslam milliyetçiliğidir. Bu yüzden 12 Eylül’ün resmi ideolojisini son derecede savunan ve benimseyen bir milliyetçilikten bahsediyoruz.


MHP’NİN YURTDIŞIYLA YAKIN İLİŞKİSİ VARDI

Türkiye’de 1960’lı yılların sonunda gündeme gelen İslamizasyon süreciyle Türk milliyetçiliği arasında nasıl bir ilişki var?

MHP’nin ve Türkiye’nin İslamizasyon tercihi bireysel olmadı. MHP’yi sadece Türkiye’nin yerel şartlarında oluşmuş bir parti olarak göremeyiz. MHP Soğuk Savaş dönemi partisi… Türkiye’nin ait olduğu Batı blokunda egemen olan antikomünist ideolojiden MHP çok etkilendi. MHP’nin yurtdışıyla yakın ilişkileri vardı. Almanya bunların başında geliyor. Türkeş’in siyasi kariyerine baktığımızda 1945 sonrasında ABD’ye gidip geldiğini görüyoruz. 1960’larda CIA’nın Ankara görevlisi Ruzi Nazar ile Türkeş’in yakın ilişkileri olduğu görülüyor. Batı blokundaki antikomünizmin yalnızca milliyetçilik öznelinde değil, dinle sentezlenmiş bir milliyetçilik olarak görülmesi gerekiyor. MHP’nin bunu kabullendiğini görüyoruz. Bu adeta bir zorunluluktu. Ve bu dönüşüm MHP’nin yalnız başına aldığı bir kararla gerçekleşmedi. Bu dönüşümün etkisiyle Necip Fazıl Kısakürek 1977 seçimlerinde MHP’yi destekledi. Ve MHP’nin kullandığı slogan Necip Fazıl tarafından bulundu: “Oklar tirkeşe, oylar Türkeş’e.” Necip Fazıl’ın 1977 seçimlerinde MSP’den MHP’ye geçmesi İslamizasyonun çarpıcı örneğidir.

İSLAMİZASYON SERMAYENİN DESTEĞİYLE YAPILDI

Bir röportajınızda “Dini kavramlar kapitalizmin yaşatılması, kapitalizme karşı çıkacak direniş noktalarının yumuşatılarak bertaraf edilmesinde önemli rol oynuyor” diyorsunuz. Peki, milli kavramlar kapitalizmin sürekliliği açısından nasıl bir role sahip?

Türkiye’deki antikomünizmi yalnızca MHP’ye indirgemek doğru değil. Bunun sınıfsal arka planını unutmamak lazım. Bugün Türkiye’de 10 Kasımlarda, 29 Ekimlerde Türkiye’nin büyük sermayesi sosyal medyada Atatürk ve Cumhuriyet ile ilgili paylaşımlarda bulunuyor. Ama aynı sermayenin 1960’lı yıllarda orduyla birlikte imam hatipleri nasıl desteklediğini ve antikomünizm mücadelesinde cemaatleri bu mücadeleye nasıl dâhil ettiğini biliyoruz. İslamizasyon Türkiye sermayesinin desteğiyle yapıldı. Türkiye siyasetine Şerif Mardin’den ilhamla bakılan bir tarz var. Bu tarza göre merkezde seküler, laik, Atatürkçü bir ordu ve bürokrasi var. Bu merkez, çevredeki İslamcı cemaatleri ve sivil toplumu baskı altına alıyor. Ben bunun tam tersi olduğunu düşünüyorum. Türkiye’de Soğuk Savaş devlet yapılanması var. Ve bunun en önemli aktörleri olarak sermaye, ordu ve MHP var. Çevrede ise yükselen işçi ve öğrenci hareketleri, daha demokratik, daha adil ve paylaşımcı bir ekonomik düzen talep eden kesimler var. Bu kesimleri ve sendikaları bastırmak için cemaatler ve MHP merkezden örgütlenerek çevreyi kontrol etmeye çalışıyor. TTB ile ilgili tartışma bu açıdan çarpıcı. Bir sivil toplum örgütünün merkez vasıtasıyla nasıl susturulmaya çalışıldığını görüyoruz.

***

ÇATIŞMALAR MHP'Yİ BÜYÜTTÜ

Kürt Sorunu Türk milliyetçiliğini nasıl etkiledi? MHP’nin politikasını genel hatlarıyla nasıl belirledi?

1984’te silahlı çatışmaların başlamasıyla MHP’nin ciddi anlamda bu sorunla birlikte büyüdüğünü görüyoruz. 1999 seçimlerinde MHP’nin aldığı oy yüzde 18 civarındaydı. Bu oran Türkeş’in liderliği döneminde hiçbir zaman ulaşamadığı, yakınına bile gelemediği bir oy oranıydı. Bunun nedeni Devlet Bahçeli ile MHP’deki değişim ve dönüşüm değil Kürt sorununun neticesinde gelen bir dönüşümdü. Bu bağlamda, Kürt meselesinin, silahlı çatışmaların ve PKK’nin silahlı eylemlere başlamasının MHP’nin tabanını genişlettiğini görüyoruz. MHP’nin tarihsel olarak Soğuk Savaş dönemindeki toplumsal tabanı yüzde 10’u hiçbir zaman bulmadı. İYİ Parti’yi de bu tabandan ayırmıyorum. Çünkü İYİ Parti merkez sağ parti değil. Meral Akşaner o dönüşümü yapamadı. MHP hareketinin İYİ Parti’yle birlikte toplumsal tabanı bugün yüzde 20’ye oturdu. 1990’lı yıllardan beri süren çatışmalar MHP’yi ciddi anlamda büyüttü.

PANİSLAMİST POLİTİKA DEVAM EDİYOR

AKP-MHP iktidar blokunun dış politikadaki tutumunu Türk milliyetçiliği açısından nasıl yorumluyorsunuz?

Türk milliyetçiliğinin yüzü tarihsel olarak Orta Asya ve Kafkasya’ya dönükken AKP’nin dış politikası milliyetçiliğin doğrudan desteklediği bir politika olmadı. Cumhur İttifakı’nın dış politikası daha çok ümmetçi bir dış politikadır. Bu klasik Türk milliyetçiliğinin ciddi açıdan sorunlu baktığı alanlardır. Libya ve Suriye gibi… MHP’nin bu politikayı savunduğunu düşünürsek, Cumhur İttifakı içerisinde MHP’nin ümmetçi çizgideki dış politikaya gittikçe yaklaştığını görüyoruz. İdeolojik anlamda Cumhur İttifakının dış politikada Türk milliyetçiliğine kaydığını düşünmüyorum. Panislamist dış politikanın devam ettiğini düşünüyorum.

21. yüzyılda Türk milliyetçiliğinin ana politik hattı nedir? Kendisini ‘her şeyden evvel Türk milliyetçisi’ görenler bugün neyi hedefliyor?

Türk milliyetçiliğinin son 100 yılda siyaseti hiç değişmedi. Bu ‘beka’ kaygısıydı. Türk milliyetçiliğini etkileyen önemli idealler Turancı idealler değildir. Bölünme ve parçalanma korkusudur. Bunun aynen devam ettiğini düşünüyorum. Osmanlı’nın çöküş sürecinde ortaya çıkmış bir ideolojidir Türk milliyetçiliği. Dolayısıyla, devletin nasıl korunması ve kurtarılması üzerine kuruludur. 1990’ların başında Sovyetler Birliği parçalandı. Ve Türk milliyetçiliğinin Orta Asya ve Kafkasya’yı tanımadığını gördük. 21. yüzyılda da MHP’nin temsil ettiği Türk milliyetçiliği beka kaygısıyla hareket ediyor. Bu devletin korunması demektir. MHP’nin Cumhur İttifakı’nın içine girmesinin ana dinamiği budur. MHP, “Madem Erdoğan’ı iktidardan düşüremiyoruz o zaman ittifakın içine girelim ve onu içerden yönetelim” dedi. Beka kaygısıyla böyle hareket ettiler.

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
Saray’a dakikada bir asgari ücret CHP'den 1 Mayıs açıklaması: "Taksim'den vazgeçmiyoruz" CHP'den Anayasa şartı: AYM ve AİHM kararlarına uyulsun Sokakta kazanacağız Yerel seçim sonrası ilk kez: Erdoğan ile Bahçeli bir araya geldi