Prof. Dr. Taner Timur: Meclis’i kayıt bürosu haline getirdiler

23 Nisan’da Meclis’in anlamı üzerine BirGün’e konuşan Prof. Dr. Taner Timur, “Meclis de bir çeşit 'kayıt bürosu' haline dönüşmüştür. Bu haliyle bizim yeni sistemimiz, güçlü bir kuvvetler ayrımına ve ifade özgürlüğünde köklü geleneklere dayanan çağdaş başkanlık sistemlerinden çok, Fransa’da yüz yetmiş yıl önce yaşanan III. Napolyon sistemine benziyor” dedi.

HABER MERKEZİ

Türkiye’nin saygın entelektüellerinden Prof. Dr. Taner Timur, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 101’inci kuruluş yıl dönümünde BirGün’e yaptığı değerlendirmelerde, Meclis’in bir kayıt bürosu haline geldiğini ifade etti.

Meclis’in gensoru gibi denetleme olanaklarının ortadan kalktığını ve ülkenin bugünkü sisteminin III. Napolyon’un yönetim sistemine benzediğini kaydeden Prof. Dr. Timur, yeni anayasa tartışmalarına da değinerek, “Önümüzde gerçekten de bir “yeni anayasa” savaşı var; fakat bu “yeniden kuruluş” savaşına artık bu konudaki karnesi belli olan bir takım asla öncülük yapamaz” uyarısında bulundu.

Prof. Dr. Taner Timur’un değerlendirmeleri şu şekilde:

‘EGEMENLİK BAŞKANA EMANET EDİLMİŞ’

“Anayasamızın 6. Maddesi “Egemenlik Kayısız şartsız milletindir” der; oysa bize özgü bir “Başkanlık Sistemi”ne geçildikten sonra bu egemenlik neredeyse tümüyle “Başkan”a emanet edilmiş, Meclis de bir çeşit “kayıt bürosu” haline dönüşmüştür. Meclis soruşturması ve gensoru gibi denetleme olanakları kaldırılmış, Cumhurbaşkanı’na çok geniş bir alanda “kararname” çıkarma yetkisi verilmiş, üstelik bu yetkilerin de –“İstanbul Sözleşmesi” olayında olduğu gibi- pratikte aşıldığı da tartışma konusu olmuştur. Bu haliyle bizim yeni sistemimiz, güçlü bir kuvvetler ayrımına ve ifade özgürlüğünde köklü geleneklere dayanan çağdaş başkanlık sistemlerinden çok, Fransa’da yüz yetmiş yıl önce yaşanan III. Napolyon sistemine benziyor. Fransız düşünür Alain Badiou, Macron iktidarını bir bakıma darbeci III. Napolyon rejimine (1851-1870) benzetiyor ve “III. Napolyon’dan beri ilk kez bir ‘parti’nin bir ‘aday’a değil de, bir ‘aday’ın bir ‘parti’ye sahip olduğunu” söylüyordu. Bununla partisinden ayrılıp da özel bir liste oluşturarak seçimlere giren Macron rejimini kastediyordu. Böylece Macron tamamen kendi iradesine bağlı bir meclis çoğunluğu oluşturmuştu. Oysa bana göre III. Napolyon rejimine bizim “başkanlık” sistemimiz daha çok benzemeye başladı. Sadece arada bir terslik var: III. Napolyon otoritarizmi bir darbeyle kurulmuş ve 1860’larda liberalleşmeye başlamıştı. Hatta 1867 yılında Meclis’e soruşturma ve gensoru hakları bile tanındı. Oysa gidişat bizde tam ters yönde oldu.

HER ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNDE OTOKRASİYE GİTTİK

AKP iktidara seçimlerle geldi ve her anayasa değişikliği ile otokrasiye doğru yol aldık. Hep de “daha fazla özgürlük”, “daha fazla demokrasi” türküleriyle! Bu yüzden, “yeni anayasa”, “ileri demokrasi” gibi sloganların tekrar tedavüle girdiği bu günlerde uyanık olmalı, Millet Meclisi’mizin 101’inci yıldönümünü son gelişmelerden alınan dersle kutlamalıyız. Aslında önümüzde gerçekten de bir “yeni anayasa” savaşı var; fakat bu “yeniden kuruluş” savaşına artık bu konudaki karnesi belli olan bir takım asla öncülük yapamaz.”

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün sınavı: Türkiye birincisi mülakatta elendi Selahattin Demirtaş'tan aylar sonra ilk paylaşım Mülakatı savunan bakanın eşine ‘yürü ya kulum’ denmiş! SGK vurgunundan eski bakanın hastanesi çıktı 4 il için gök gürültülü sağanak uyarısı