Satılık kiliseler ülkesi

Mine YILDIZ - Dr., Brüksel Özgür Üniversitesi

“Üzgünüz kilisemiz satılık çünkü insanlar artık Tanrı’ya inanmıyor” diyerek satışa çıkarılan kiliselerin sayısı her geçen gün artıyor. Sadece Belçika’da da değil, Hollanda, Lüksemburg, Fransa’da da…

Belçika ve Lüksemburg sınırında, Fransa’nın kuzeydoğusunda bulunan Logwy kentinde asırlık bir kilise, 190 bin avro bedelle satışa çıkarılmıştı. Giderleri uzun yıllar bölgenin iş insanlarınca karşılanan kilise, ibadete gelenlerin sayısının gittikçe azalması, ilgisizliği sonrası “asgari giderleri karşılayamıyoruz, kilisemiz konut veya çok sayıda apartman dairesine dönüştürülebilir” ilanıyla satışa çıkarılmıştı. Geniş bahçelerle çevrili, manastırlara bağlı kullanılmayan şapeller artık tatil kiralamalarında çok rağbet görüyor. Brüksel’in kalbinde yer alan ve Brüksel Belediyesi’ne ait Saint Catherine Kilisesi’nin çarşıya dönüştürülmesi planlanmış durumda. Yetkililer, “ibadete gelenlerin sayısı çok düşük, yönetim ve bakım maliyetleri ise çok yüksek. Bu nedenle burayı ticari kapalı bir çarşıya dönüştürmeye karar verdiklerini” açıkladılar. Bu ve buna benzer pek çok örnek var. Avrupa’da yaygın ve uzun süreli sekülerleşme süreci göz önüne alındığında, kiliseler ve din insanları artık yeterince ilgi görmüyor. Tüm bunlar olup biterken ülkede hiç kimse “Vay kilise satılır mı, din elden gidiyor” diye bağırmıyor.


BELÇİKA LAİK Mİ?

Belçika hükümeti Katoliklik, Protestanlık, Anglikanizm, Ortodoks Hristiyanlık, Yahudilik, İslam dinini hukuken tanır. Okul çağındaki tüm öğrenciler, din veya ahlak dersi alma hakkına sahip ancak bu bir zorunluluk değil. 5 ila 18 yaş arasındaki öğrenciler ya dini eğitim ya da etik/moral olarak adlandırılan ahlak dersini alabilirler. Resmi olarak tanınan dini kurumların devletin olanaklarından yararlanması güvence altına alınır ve resmi kurumlar aracılığıyla temsiline olanak tanır. Belçika anayasasında din-devlet ilişkileri dört madde ile düzenlenmiştir: “Din özgürlüğü güvence altındadır, hiç kimse bir ritüele/dini toplantılara katılmaya zorlanamaz, devlet din adamlarının atanma işlemine karışamaz, bu ilgili dini kurumların yetkisindedir ancak din görevlilerinin maaş ve emeklilikleri devlet tarafından karşılanır” der. İnanç ve ibadet özgürlüğü, buna bağlı ifade özgürlüğü hakkı güvence altına alınmıştır. “Din adamlarının maaşını devlet ödüyorsa, o ülkenin laik olduğu söylenebilir mi?” işte bu üzerinde tartışılan önemli konulardan biri.

PEKİ YA ÜLKEDE İNANÇLILARIN ORANI NE?

Avrupa Komisyonu tarafından Aralık 2018’de gerçekleştirilen Eurobarometer anketine göre, Katolikler yüzde 57,1, Protestanlar yüzde 2,3 ve Ortodoks Hıristiyanlar yüzde 0,6, herhangi bir dine inanmayanlar nüfusun yüzde 29,3’ünü oluşturuyor. Nüfusun yüzde 6,8’i Müslüman ve yüzde 1,1’i diğer dinlere inanıyor.

Eylül 2019’da yayımlanan anket ise, 2018’de yüzde 62,8 olan Hristiyan nüfus oranının 2019’da yüzde 60’a düştüğünü, herhangi bir dine inanmayanların oranının ise yüzde 31’e yükseldiğini gösteriyor. Şii Müslümanlar yüzde 2, Sünni Müslümanlar yüzde 2, diğer Müslüman gruplar yüzde 1 ve diğer dinlere inananların oranı yüzde 4’tür.

ÜLKEDE ŞERİAT TALEBİ!

2011’de iki Müslüman kadın peçe ve burka yasağına karşı Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuş ancak talepleri reddedilmişti. Mahkeme kadın erkek eşitliği vurgusu yapmış, kişilerin demokratik toplumda bir arada yaşayabilmeleri için birbirlerinin yüzlerini görebilmeleri gerektiğini ifade etmişti.
Belçika’da 2012 yılında kurulan İslam Partisi katıldığı ilk seçimlerde yüzde 4 oranında oy almış ve başkent Brüksel’in özellikle Faslıların ve diğer müslüman grupların yoğun yaşadığı belediyeler olan Anderlecht ve Molenbeek belediyelerinde birer belediye meclis üyeliği kazanmıştı. Partinin kurucusu 2018 yılında kadın ve erkekler için ayrı ayrı toplu taşıma aracı önerisinde bulunmuştu. “Hedefimiz yüzde 100 İslam devleti" diyen parti yöneticileri bu hedefe Belçika Anayasası’nı ihlal etmeden ulaşmak istediklerini söylemişlerdi. Brüksel hükümetinin eşit haklardan sorumlu Devlet Bakanı olan Bianca Debaets, harem-selamlık otobüs önerisini, "Şok edici! Demokrasi ve özgürlükleri doğrudan ihlal eden bir öneri, bu sadece Belçika Anayasası’na değil, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne de aykırı” demişti. Toplu ulaşımda kadın ve erkekler için ayrı yerlerin ayrılması önerisine, "Şeriat dünyasında kadınların hakları yok ve her şey ayrı bir toplu taşıma ile başlıyor. Bu partiden tiksiniyorum. Şeriat, demokrasiyle bağdaşmaz ve Avrupa’ya ait değil. Bunlardan kurtulmalıyız" diye tepki gösteren sığınma ve göçten sorumlu eski Bakan Francken, İslam Partisi’nin kapatılması önerisinde bulunmuştu. Bunun üzerine Francken’in üyesi olduğu hükümet ortağı Yeni Flaman İttifakı Partisi (N-VA), aşırılık yanlısı partilerin kapatılması için bir yasal düzenleme önerisinde bulunmuştu. Öneri kabul edilmedi zira Belçika’da siyasi partilerin kapatılması yasal olarak olanaksız.

Brüksel’de 2016’daki intihar saldırılarında Brüksel’de 32 kişi hayatını kaybetmişti ve dönemin başbakan yardımcısı Jan Jambon “saldırılardan sonra Müslümanların bir bölümünün sokaklarda dans ettiğini” iddia etmişti.

2017’de dönemin iltica ve göçten sorumlu bakanı Francken’in, Twitter hesabından Akdeniz’de göçmenlere yönelik kurtarma operasyonlarıyla ilgili yayımladığı ankete verilen yanıtlardı. Oy verenlerin büyük bir çoğunluğu kurtarma çalışmalarında Müslüman kazazedeleri dışında tutmayı tercih etti. Aynı bakan “2015 yılından bu yana 903 Hristiyan Suriyeli sığınmacıya kapılarımızı açtık, Suriyeli Hristiyanlar için çaba sarf etmeyi bir görev olarak görüyorum” demişti.

MÜSLÜMANLARIN AĞIRLIĞI

Belçika’da yapılan nüfus sayımlarında kişilerin dini inançlarıyla ilgili sorular sorulmuyor. Bu nedenle Belçika’daki Müslümanların kesin sayısı bilinmiyor, ancak kimi kaynaklar ülke nüfusunun %6-7’sinin İslam’a bağlı olduğunu ifade ediyor. Bu kaynaklara göre Müslümanların ezici çoğunluğu Sünni, yaklaşık %10’u Şii. Leuven Katolik Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre bugün Belçika’da 780 bin civarında Müslüman yaşıyor.

Diğer AB ülkelerinde olduğu gibi Belçika’da da Müslüman nüfus çok genç. Ülkedeki en büyük Müslüman grup Faslılar ve Türklerin yaklaşık yüzde 35’i 18 yaşın altında, yerli Belçikalılarda bu oran yüzde 18. Bu, şu anlama geliyor: 20 yaşın altındakilerin dörtte biri Müslüman. Brüksel’de devlete ait ilköğretim okullarında, Hristiyan eğitimini tercih eden öğrencilerin oranı yüzde 24 iken İslam derslerine katılan öğrencilerin oranı yüzde 51’dir.

Belçika istatistik ofisi Statbel verilerine göre 2002 yılında başkent Brüksel bölgesinde bebeklere verilen en popüler isimler Muhammed ve Sarah idi. 2021 yılında doğan erkek bebeklere verilen popüler isimde ilk sıra ismin iki çeşidi ile “Mohamed ve Mohammed” almıştır (toplam 18.430 bebek). Ahmed dördüncü en popüler isim olmuştur. Yani Brüksel’de yeni doğan bebeklerin yüzde 43’üne geleneksel İslami isimler verilmiştir.

Peki ya Belçika, Müslümanlar hakkında ne düşünüyor? Bundan birkaç yıl önce bir anket yapıldı. Belçikalıların yüzde 74’ü İslam’ı hoşgörüsüz bir din olarak gördüğünü, yüzde 60’ı bunun bir tehdit olduğunu, yüzde 43’ü hem Belçikalı hem de Müslüman olmanın uyumlu olmadığını, yüzde 40’ı da Müslümanların terörle ilgisi olduğunu düşünüyor.

Belçika, İslam’ın kendisini ve Müslümanların entegrasyonu konusunda otuz yılı aşkın bir süredir tartışıyor ve açıkça görülen şu ki nefret tohumları çoktan ekilmiş, kılıçlar çoktan çekilmiş karşılıklı... Ve ne yazık ki kurunun yanında yaş da yanıyor, masumlar da zarar görüyor, hırpalanıyor, önyargının mağduru oluyor.

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
Hedefteki Sanchez için ‘Görevde kal’ protestosu Batı’da savaş yorgunluğu: Biden-Scholz Planı Avrupa’nın vatansız azınlığı: Çingeneler Korona krizinin Berlin’de kente etkisi: Havalı kentlerden, konforlu evlere... Vatandaşlık konusunda karar