Savaşın ekonomik sonuçları

Savaşın ekonomik yansımasını değerlendiren Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, “Ukrayna ve Rusya başta gelmek üzere tüm dünya halkları kaybetti. Yüzü gülen bir tek askeri-sınai kompleks dediğimiz silah ve enerji sektörü” diyor. Kozanoğlu: Kapitalizmin kâra sıkışmış acımasız doğasını akla getirirsek bu süreçte cebini doldurmuş güç odaklarının bu savaşın devamından hoşnut kalacağını pekala söyleyebiliriz. Bunun için mengeneyi daha da sıkıştıracaklar.

Yazı Dizisini Hazırlayan: Yaren ÇOLAK

Ukrayna savaşında faturayı bir kez daha halklar ödüyor. Gıda ve enerji krizi tüm dünyayı etkilerken savaşıın ekonomik sonuçlarını Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu değerlendirdi.

Savaşta bir yılda ne oldu? Ne olacak?
Rusya’nın Ukrayna işgali bir yıl sonra her iki tarafa da büyük insani ve maddi kayıplar vererek sürüyor. Ne yazık ki ufukta bir barış umudu görünmüyor. Tam aksine ABD ve AB eli yükselterek Ukrayna’ya savaş ve mühimmat satışlarını yoğunlaştırıyor, üçüncü dünya savaşı olasılığı artıyor. Putin’in Ukrayna’ya diz çöktürme, kukla bir yönetimi başa getirme planları gerçekleşmek bir yana, işgal halkın direnme kapasitesini artırdı, ulusal bilinci pekiştirdi. Biden liderliğindeki NATO emperyalizminin Rusya’ya mutlak ve yenilgi tattırma ısrarı da savaşın uzayacağını, bu insanlık dramının savaşan tarafların sade yurttaşlarına, emekçi sınıflarına daha büyük bedeller ödeterek devam edeceğini gösteriyor.

Savaşın başında yapılan senaryolarla bugünü kıyaslarsak tablo nedir?
Öncelikle işgalin ekonomik tahribatının şimdilik öngörülenden hafif olduğunu belirtelim. IMF işgal sonrası Rusya ekonomisinin 2022’de yüzde 8.5 daralacağını tahmin etmişti. Şimdi bu oranı yüzde 2.2’ye çekti. 2023’te de Rusya’nın yüzde 0.3 oranıyla da olsa pozitif büyüme sağlamasını bekliyor. Avrupa’da da özellikle enerji fiyatlarının aşırı yükselmesi kaynaklı büyük bir kriz yaşanacağı, halkın kışı titreyerek geçireceği olumsuz senaryosu gerçekleşmedi. Gerek kışın ılıman geçmesi, gerekse AB üyelerinin önceden depolarını doldurarak enerji tedariki yapması sonucu ekonomik yavaşlama korkulduğu kadar keskin olmadı. Avro Bölgesi pandemi sonrası talep canlanmasıyla 2022’yi yüzde 3.5 büyümeyle kapadı. 2023’te savaşın da etkisiyle büyümenin yüzde 0.7 ile sınırlanması bekleniyor. Rusya’dan enerji ithalatına daha fazla bağımlı, bölgenin en büyük ekonomisi Almanya’nın ise 2022’de yüzde 1.9’luk yavaş büyümenin ardından 2023’ü yüzde 0.1’lik çok zayıf bir büyüme yılı ile kapaması projeksiyonu yapılıyor. Britanya ekonomisinin ise 2023’te yüzde 0.7 daralması söz konusu.

Ukrayna’nın işgalinden henüz bir hafta geçmişken, ABD Başkanı Joe Biden ulusa sesleniş konuşmasında “güçlü ekonomik yaptırımların” yolda olduğunu vurgulamış, Putin’in başına geleceklerden habersiz olduğunu söylemişti. Gerçekten kısa sürede ruble keskin bir değer kaybına uğradı, borsa çöktü. Ne var ki, Elvira Nabiullina başkanlığındaki Rus Merkez Bankası hemen faizleri yükseltti, finansal piyasalardaki çalkantının durulmasını sağladı. ATM’ler önündeki kuyruklar sona erdi, hayatın normal akışı devam etti.

Başlıca ekonomik yaptırımlar nelerdi?
Rusya’ya yönelik yaygın yaptırımlar 2014’te Moskova’nın Kırım’ı ilhakıyla başladı. Bu sıralarda Rusya’nın en önde gelen gelir kaynağı petrol fiyatlarının da düşük seyretmesinin etkisiyle finansal kriz patlak verdi. Yine Rusya Merkez Bankası’nın devreye girmesi, krizin kendi ekonomilerine de sıçramasından kaygılanan Alman ve Fransız liderlerinin uzlaşma yolu aramasıyla 2015 Şubat’ında Minsk Anlaşması imzalandı. Ekonomide panik havası önlendi.

2022’de ise çok daha ağır yaptırımlar devreye sokuldu. ABD Rusya’nın 600 milyar dolar civarındaki döviz rezervlerinden aşağı yukarı yarısına denk gelen kendi kontrolündeki bölümünü dondurdu. Ülkenin en büyük iki bankası Sberbank ve VTB ile yapılacak işlemleri yasakladı. Rus bankalarının SWIFT adı verilen bankalar arası haberleşme sistemiyle bağlantısını kesti. ABD Hazine Bakanlığı Rusya’da ihraç edilmiş menkul değerlerin alım satımına engel getirdi.

ABD ayrıca Rus ham petrolü, sıvılaştırılmış doğalgazı ve kömürünün ithalini yasaklarken, Rus enerji şirketlerine yatırımı da kısıtladı. Aralık 2022’de ise ABD’nin telkiniyle G-7 Ülkeleri Rus petrolüne 60 dolar fiyat tavanı getirdi.

ABD Ticaret Bakanlığı Rusya’ya yönelik uçak ekipmanı ve yarı iletken ihracatını men ederek Moskova’nın askeri gücünü zayıflatmayı amaçladı. Daha sonra bu ihracat kısıtlaması başka ülkelerin Amerikan teknolojisi kullanan şirketlerini de kapsayacak şekilde genişletildi.

Rus petrol ve doğalgazına bağımlı AB ise yaptırımları daha gevşek bir biçimde uyguladı. Çünkü AB doğal gaz tüketiminin yüzde 40’ını, ham petrolün ise üçte birini Rusya’dan ithal etmekteydi. Almanya ve Macaristan gibi ülkelerin Rusya’dan enerji ithalatına bağımlılıkları ise daha da fazlaydı. AB kışın korktuğu kadar çetin geçmeyeceği sonucuna varınca 2023 başında G-7’nin 60 dolar fiyat tavanı kararına katıldı. Bu arada Almanya’nın Rusya’dan gaz ithalatının toplam tüketiminin yüzde 55’inden yüzde 22’sine düşerken, boşluk Amerikan kayaç gazı üreticisi şirketler tarafından doldurulmaya başlandı. Çok daha yüksek maliyetli sıvılaştırılmış doğalgaz ABD şirketlerine büyük karlar sağlanırken, Almanya’nın hem ithalat faturasını kabartıcı, hem de yoğun doğalgaz kullanan imalat sanayisi şirketlerinin rekabet gücünü zayıflatıcı bir etki yaratmaya başladı.

Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu

Yaptırımlar etkili oldu mu?
Öncelikle ABD Rusya’ya karşı takındığı hasmane tutumda AB blokunu büyük ölçüde saflarına katabildi. Gelgelelim Hindistan, Suudi Arabistan, BAE, hatta Türkiye gibi müttefiki gördüğü ülkeleri ikna etmeyi başaramadı. Çin, İran ve diğer Şangay İşbirliği Üyesi egemenlik alanı dışındaki güçlerin de yardımıyla Rusya ekonomisi şu ana kadar süreci göreceli az hasarla atlatabildi.

Zaten ekonomik yaptırımların uygulandığı ülkelerin siyasi iktidarlarından ziyade sade yurttaşların yaşamını etkilediği, satın alma güçlerini zayıflatıp, tüketim seçeneklerini daralttığı, bu nedenle olumsuz etkilerinin ağır bastığı tezi de yaygın kabul görüyor.

Savaşın patlak vermesiyle enerji fiyatlarının yükselişe geçmesi ilk başlarda Rusya’nın işine yaradı. Petrol ihracatı bir yıl öncesine göre yüzde 20 artışla 220 milyar dolara sıçradı. Ama enerji dışındaki sektörler büyük zarar gördü. Üç milyon kişiyi istihdam eden otomotiv sektöründe üretim yüzde 70 geriledi. İşsizlik arttı, birçok işçi ücretsiz izne çıkarıldı.

Batılı gemicilik ve sigorta şirketlerinin Rusya ile iş yapmaktan kaçınmaları sonucu, faaliyetler Cenevre’den Hong Kong ve Dubai’ye kaydı. Çok sayıda küçük tanker Rusya’ya yönelik petrol fiyat tavanını delmek için “gri piyasada” satışa başladı. Çin ve Hindistan’ın Rusya’dan yoğun petrol ithalatına karşın gözlemciler tarafından depolarının tam dolu olmadığı bildiriliyor. Bu da ithal petrolün rafine edildikten sonra Avrupa’ya satıldığı şüphesini artırıyor.

Diğer yandan Türkiye, Ermenistan, Kırgızistan gibi ülkelerin hem ithalatının hem de Rusya’ya yönelik ihracatının keskin artışı, batıdan alıp Moskova’ya sattıkları izlenimi veriyor. Ermenistan’ın Rusya’ya cep telefonu satışlarının patlama göstermesi de dikkat çekiyor.

Ağustos’ta Rusya teknik arıza gerekçesiyle Almanya’nın doğalgaz ithalatının yüzde 60’ının üzerinden yapıldığı Kuzey Akım 1 doğalgaz boru hattını kapadı. Daha sonra ünlü Amerikalı araştırmacı gazeteci Seymour Hersh boru hattına Norveç’in yardımıyla ABD tarafından sabotaj düzenlendiğini açıkladı. Şimdilik sussa da Almanya’nın bu durumdan rahatsız olduğunu tahmin etmek güç değil.

Genel hatlarıyla yaptırımların Rus ekonomisine kısa vadeli olumsuz etkisinin sınırlı olduğunu, faaliyetlerin etkinliğini düşürmek ve maliyetlerini artırmak, kayıt dışı işlemleri teşvik etmek boyutlarıyla küresel ekonomiye de zarar verdiğini söylemek olanaklı.

Küresel ekonomiye etkileri ne oldu?
The Guardian gazetesinde Richard ve Damian Carrington’un analizine göre savaş küresel ekonomiyi 5 kanaldan etkiledi:

Birincisi, küresel enflasyon enerji fiyatlarının artışı sonucu yükseldi. Bu ailelerin geçimini ve talebe bağlı olarak ekonomik büyümeyi olumsuz etkiledi. Enflasyonla mücadele kapsamında faizlerdeki sıçrama ise bireyler ve şirketler için borçlanma maliyetlerini ve ipotek kredili ev taksiti ödemelerini yukarı çekti. İkincisi yeşil geçiş hızlandı. Fosil yakıtlara karşı yenilenebilir enerji arzını artırmaya yönelik çabalar ivme kazandı. Üçüncüsü gıda ve hububat fiyatları zirve yaptı. Bu özellikle ağırlıklı Rusya ve Ukrayna’dan ithalat yapan Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerini olumsuz etkiledi. Küresel anlamda faiz artışları dış borçların maliyetini de ağırlaştırdı. Dördüncüsü Rusya’nın başta Çin gelmek üzere Asya, Ortadoğu ve Latin Amerika ile dış ticareti gelişme gösterdi. Özellikle hammaddeler AB pazarını kaybedince, Rusya’nın Çin, Hindistan ve Türkiye’ye ihracatı arttı. Beşincisi Rus oligarkları yaptırımların sonucu servetlerinin 95 milyar dolarını kaybetti. Londra’da lüks emlak, süper yatlar ve futbol kulüpleri almalarına izin verilmesi sonrası üzerlerindeki denetim sıkılaştırıldı. Şirketlerinin hisse senetlerinin düşmesi sonucu servetleri erozyona uğradı.

Üçüncü maddedeki hububat fiyatları konusunun BM ve Türkiye’nin aracı olduğu Karadeniz Tahıl Koridoru ürün sevkiyatını hızlandırarak gıda fiyatlarındaki basıncı azalttı.Mart ayı başında bu uzlaşmanın yenilenmesi büyük önem taşıyor.

Yaptırımlardan kim kazançlı çıktı?
Savaştan en fazla nemalanan sektörün başında silah şirketleri geliyor. “Beş Büyükler” denilen Lockheed Martin, Boeing, Northrop Grumman, Raytheon ve General Dynamics stoklarından ABD ve diğer NATO ülkelerine külliyatlı satışlarla büyük karlar sağladılar. 2022’de Lockheed Martin’in hisse senetleri yüzde 37, Northrop Grumman’ın yüzde 41, Raytheon’un yüzde 17, General Dynamics’in yüzde 19 sıçrama gösterdi.

Batılı enerji şirketleri de bu süreci büyük karlarla karşıladı. Exxün Mobil 2022’de 56 milyar dolar, Shell 40 milyar dolar, Cheron ve Total her biri 36 milyar dolar kar yazdı. BP, Rusya’daki faaliyetlerine son vermenin etkisiyle rakiplerinin biraz gerisinde kalsa da 2022’yi 28 milyar dolar karla kapatmayı başardı. Suudi Arabistan da petrole bağlı bir ekonomiye sahip olmanın lüksünü yüzde 8.7 yıllık büyümeyle yaşadı.

Buradan yola çıkarak kapitalizmin kara sıkışmış acımasız doğasını akla getirerek bu süreçte cebini doldurmuş güç odaklarının savaşın devamından hoşnut kalacağını pekala söyleyebiliriz.

Dolar hegemonyası sarsılıyor mu?
ABD’nin dünya ekonomisindeki ağırlığının azalması sonucu zaman zaman doların küresel hegemonyasının sarsılacağı yolunda iddialar ortaya atılır. Ancak gerek merkez bankalarının açık ara birinci rezerv parası olma, gerekse dış ticaretin dolar bazında faturalandırılması, menkul kıymetlerin dolar cinsinden ihraç edilmesi özellikleriyle dolar tahtını korur. Zaten hala döviz işlemlerinin yüzde 89’unun bir ayağı dolar, döviz rezervlerinin de yüzde 60’ını dolar oluşturuyor. Öte yandan jeopolitik gelişmeler, küresel hegemonya mücadelesinde ABD ve Çin merkezli iki güç odağının oluşması, bazı ülkelerin de bugün Rusya’ya uygulanan ekonomik yaptırımların yarın kendilerini de aynı akıbetin beklediği endişeleri yeni arayışları teşvik ediyor.

Rusya ve Çin ruble ve renminbi ile işlem yapılabilecek finansal altyapıyı inşa çabası içindeler. Çin’in CIPS diye kısaltılan Sınır Ötesi Bankalararası Ödeme Sistemi ABD’nin CHIPS’ine rakip olmayı aday. Rusya ile Hindistan’da aralarındaki dış ticareti kendi paralarıyla ödeme için yeni bir sistem oturtmaya çalışıyorlar. Çin, Uluslararası Ödemeler Bankası ile işbirliği içerisinde Şili, Hong Kong, Endonezya, Malezya ve Singapur’un katıldığı bir likidite sistemi tasarlıyor. Böylelikle ABD’nin dost ülkelere swap hatları açarak elde ettiği kaldıraça alternatif üretmeye çalışıyor. Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’dan oluşan BRICS ülkeleri doları bypass edecek bir rezerv para çıkarma arayışlarını sürdürüyorlar.

Dijital paraların da devreye girmesiyle bu çabalar sonuç verebilir. ABD’nin ise arada kalmış ülkeleri taraf olmaya zorlayarak, askeri gücünü ekonomik bir baskı aracına dönüştürerek bu girişimleri baltalama gayretini sürdürmesi beklenebilir.

Peki, bu savaştan kârlı çıkan kim?
Dış İlişkiler Konseyi’nin (CFR) yayın organı Foreign Affairs’de yazan Edward Fishman Rusya üzerindeki ekonomik yaptırımların şimdilik istenen sonucu vermediğini kabul ediyor ve bunun uzun süreli bir yıpratma savaşına dönüşmesini savunuyor.

Fishman’a göre başta yarı iletkenler gelmek üzere yüksek teknolojili mallara yönelik ihracat kontrolleri Rusya’nın askeri gücünü zayıflattı. Putin’in İran’a bile el açarak, drone dilenmesine yol açtı. Öyleyse batı giderek mengeneyi sıkıştırmak zorunda. Bu nedenle Rusya’dan üretilen petrol ve doğalgaz ticaretinde devreye giren şirketler tehdit edilmeli, ikincil yaptırımlara muhatap kılınmalı. Şu ana kadar yaptırım dışı kalan Gazprombank ve petrol devi Rosneft’e de acınmamalı. Çünkü ancak Rusya’yı ekonomik olarak çökerterek Putin’e askeri bir yenilgi tattırabilirsiniz.

Ne yazık ki buraya kadar savaşın sona ermesine, insani kayıpların geride kalmasına yönelik bir çabadan söz edemedik. Halbuki yazıda dikkat çekilen ayrıntıları birleştirmek, bu savaşta öncelikle Ukrayna ve Rus halkları başta gelmek üzere hepimizin, dünya halklarının kaybettiğini gösteriyor. Yüzü gülen, karları patlayan ise bir tek Askeri-Sınai Kompleks dediğimiz silah ve enerji sektörü oluyor. Aslında içinde bulunduğumuz duruma yönelik en zekice ve umut verici yorum Brezilya Cumhurbaşkanı Lula’dan geliyor. Biden tarafından Ukrayna’ya silah göndermek için baskıya uğrayınca Lula şu cevabı yapıştırıyor: “Ben savaşa katılmak istemiyorum. Ben bu savaşı sonlandırmak istiyorum”.

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
Lübnan karışırsa Ortadoğu yanar KFC İsrail boykotuna katıldı: 108 şube kapatıldı İran’da gergin bekleyiş İsrail ile ticaret, tepkiler için değil ‘engelleme’ yüzünden kısıtlanmış Üst düzey AB yetkilisi tarih verdi: Pek çok üye ülkenin Filistin devletini tanıması bekleniyor