‘Türkiye’ye benzeme’ ve ‘iyimserlik' arasında Polonya: Duda’nın yeniden seçilmesinin anlamı ne?

Polonya’da cumhurbaşkanlığı seçiminin galibi Andrzej Duda oldu. Duda’nın yeniden cumhurbaşkanı seçilmesi ile hem ülkesinde hem de dünyada yeni bir tartışma başladı. Herkes aynı soruyu soruyor: Duda’nın bir daha seçilmesi ne anlama geliyor?

DOĞUŞ SARPKAYA / WROCŁAW

Beş yıldır iktidarda olan aşırı sağcı PiS’in adayı olan cumhurbaşkanı, 12 Haziran'da yapılan ikinci turda oyların 51,03'ünü aldı, rakibi olan Varşova'nın liberal belediye başkanı Rafał Trzaskowski ise yüzde 48,97'de kaldı. Seçim sonrasında yapılan yorumlar ise iki başlık altında değerlendirilebilir: Rafał Trzaskowski’nin yarattığı hava ve aldığı oyun, PiS için tehlike çanlarını işaret ettiğini düşünenler ile daha karamsar olup, artık PiS’i durduracak bir aracın olmadığını savunanlar.

İYİMSERLİK İLE KÖTÜMSERLİK ARASINDA

Trzaskowski’nin aldığı oy ve yarattığı havanın, PiS için bir fren görevini üstleneceğini düşünenler, Polonya’nın demokratik güçlerinin henüz tümüyle teslim olmadığını vurguluyorlar. Aynı zamanda seçimlerde ortaya çıkan tablonun gelecek için bir umut barındırdığı da vurgulanıyor. Daha karamsar yorumlar ise PiS’in önünde hiçbir engel kalmadığını eğitim, yargı ve medyayı tümüyle ele geçirmek için tüm güçlerini kullanacaklarını belirtiyorlar.

Mesela Krytyka Polityczna’dan Michał Sutowski Andrzej Duda’nın sonunda kazanmasının anlamını şu cümlelerle özetliyor: “Duda, hükümetle birlikte iktidarı tamamen ele geçirmesini önleyen bütün engelleri ortadan kaldırmaktan başka bir şey yapmayacak. ... Bağımsız medya, başkaldıran yerel yöneticiler, STK'lar, yargıçlar, azınlıklar ve devlet memurları: Muhalefetin yenilgisi, bu kurumların, baskıcı yasalara karşı Cumhurbaşkanlığı vetosuna güvencesinden mahrum olmasına neden olacak, bu aynı zamanda sembolik anlamda da güçsüzleşmek demek.”

BÖLÜNMÜŞ BİR POLONYA

Polonya üzerine düşünen yorumcuların paylaştığı ortak tespit ise artık bölünmüş bir Polonya manzarasından bahsedilebileceği.

Rafał Trzaskowski bu bölünmeyi seçim konuşmalarında sıklıkla vurgulamıştı: “Bu seçimler açık Polonya ile düşman yaratan Polonya arasında; emeğe saygı duyanlarla sadaka vermeyi vaat edenler arasında; bütün Polonyalılarla konuşanlarla çatışma arayanlar arasında; kadın haklarına saygı duyanlarla kadın düşmanları arasında gerçekleşecek.”

GENÇLER, ŞEHİRLİLER VE KADINLAR

Krytyka Polityczna’dan Kaja Puta ise seçimlerde ortaya çıkan manzaranın sadece politik bir bölünmeye işaret etmediğini vurguluyor ve “genç ve yaşlı, kırsal bölge ve şehir, kadınlar ve erkekler - bunlar Polonya toplumunu bölen açık çizgilerdir” diyerek açıklıyor bu durumu. Gerçekten de seçim sonuçları değerlendirildiğinde çıkan sonuç, muhafazakarların seçim kazandığı her yerde olduğu gibi, yaşlıların, kırsal bölgede yaşayanların ve erkeklerin muhafazakâr reflekslerinin daha güçlü olduğunu net bir şekilde gösteriyor.

Çıkış anketi sırasında toplanan verilere göre, Andrzej Duda 50.000'e kadar olan şehirlerde % 63.8 oy toplayarak rakibine karşı ezici bir avantaj sağladı. Rafał Trzaskowski ise yüzde 65,8'lik bir sonuçla nüfusu 500.000’den fazla olan şehirlerde oyları domine etti.

Seçim tercihlerini yaşa göre değerlendirdiğimizde benzer bir tablo ile karşılaşıyoruz: En genç seçmenler (18-29 yaş), % 63.7 ile Rafał Trzaskowski'yi seçti ve Duda sadece 50-59 yaş grubunda kazandı. Buna ek olarak Duda, kadınlar arasında Trzaskowski'ye göre (yüzde 50.3 ila yüzde 49.7) erkeklerden (yüzde 51.9 ila yüzde 49.1) daha küçük bir avantaj elde etti.

HALA UMUT VAR

Seçim sonuçları Polonya için hala bir umudun var olduğunu gösteriyor. Seçimler ertelenmeden önce Duda’nın ezici bir zafer kazanacağını ve katılımın düşük olacağını tespit eden anketler umutsuzluk yaymayı başarmıştı. Fakat tüm muhalefeti birleştiren ve ortak hedefe doğru yönlendiren bir seçim döneminin yaşanması bu umutsuzluğu kırmayı başardı. Bu aynı zamanda PiS’in tek seçenek olmadığını da Polonya kamuoyuna hatırlattı. Hatta bazı yorumculara göre bu seçimler PiS için sonun başlangıcı. Macar Azzonoli ahber portalından Péter Techet: “Trzaskowski bütün muhalefetin oylarını almayı başardı. Rakamlar açık bir şekilde, eğitimli, orta sınıf ve genç Polonya'nın onu desteklediğini gösteriyor. Duda'ya ise PiS'in -yaşlı ve eğitimsiz taşralı Polonya'nın- sadık seçmenleri kaldı. Bu seçmen kitlesi, seçimleri kazanmaya bu kez yetmiş olabilir ama şu kesin: PiS geleceği kaybetti. Bu partiyi artık sadece -hem ideolojik hem biyolojik anlamda- geçmişin seçmenleri destekliyor.” diyerek bu umuda arka çıkıyor.

MUHALEFET TEMKİNLİ

Bu açıdan bakıldığında önümüzdeki günlerin ülkedeki muhalefet için birçok fırsata gebe olacağını düşünebiliriz. Fakat yine de Polonya muhalefeti temkinli. Yaratılan havanın daha etkin bir şekilde gündelik siyasete yansıması gerektiği, ana akım medyaya karşı alternatifler geliştirilmesinin zorunlu olduğu özellikle konuşulan konulardan. Önümüzdeki yıllarda PiS’in genç seçmeni ele geçirmeye yönelik saldırılarına karşı da uyanık olunması gerektiği tartışılan konular arasında.

AB-POLONYA İLİŞKİLERİ

PiS’in galibiyeti Avrupa Birliği-Polonya ilişkileri açısından da sancılı bir sürece girileceğinin habercisi. Andrzej Duda'nın cumhurbaşkanı kalması, AB bütçesi ve Korona yardım paketiyle ilgili olarak Brüksel'de yapılacak AB zirvesinde müzakereleri epey zorlaştıracağı tahmin ediliyor. Hali hazırda iktidarın yargı reformu adı altında yargı bağımsızlığına saldırması da AB müktesebatına aykırı bulunuyor. Avrupa Komisyonu, Polonya ve Macaristan’ın, yargı ve medyayı kontrol etme çabalarına karşı, hukuk devleti ilkelerine uyup uymadıklarını araştırmak için soruşturma başlatmıştı. AB Adalet Divanı ise nisan ayında bağımsız olmadığı ve AB hukukunu ihlal ettiği gerekçesiyle Polonya’dan hakimlerin disiplin işlemleriyle ilgili olarak kurulan panelin askıya alınmasını istemişti. Yargı reformuna dair gerilim hala devam ediyor.

SALDIRILAR ARTACAK

PiS’in bu dönemde özellikle yerel yönetimlerin etki alanlarını daraltmak ve medyayı tümüyle ele geçirmek için özel bir çaba harcayacağını tahmin etmek zor değil. Duda’nın yeniden cumhurbaşkanı olmasıyla birlikte ülkenin otoriter yapıya dönüşümü ve tek adam rejimine yönelimi konusunda Polonya, Türkiye'ye benzemeye başladığını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Polonya’yı, PiS’in gün geçtikçe artması beklenen bu saldırılarına karşı birleşik bir muhalefetin iyimser olmayan bir umutla mücadele yürüteceği günler bekliyor.

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
G7 İklim, Enerji ve Çevre Bakanları Toplantısı protestolarla başladı Sunak’tan savaş için ek yatırım Hedefteki Sanchez için ‘Görevde kal’ protestosu Almanya İçişleri Bakanı Faeser: Önemli ölçüde göçmen işgücüne ihtiyacımız var İngiltere'nin tepki çeken göçmen planı parlamentodan geçti