Yeni başbakan çabuk eskidi

Muhafazakâr Parti bu kez de çiçeği burnunda Başbakan Liz Truss’ı harcadı. Truss, 5 Eylül’de oturduğu koltuğunu ısıtamadan tekmeyi yedi. Konservatif parti yeniden liderlik seçimleri hazırlıklarına başladı.

Konuk Yazar
Levent ÖZÇAĞATAY, Londra

17'nci yüzyılda politik bir grup olarak ortaya çıkan ve 1834’te partileşen Konservatif parti (Conservative and Unionist Party) dünyanın en uzun yaşayan ve en başarılı politik partisi olarak biliniyor. Bu başarının sırlarından birisi gerektiğinde parti liderini harcamakta tereddüt etmemeleri. 2019 seçimlerini ezici bir çoğunlukla kazanan popüler ve karizmatik liderleri Boris Johnson’ı geçtiğimiz yaz harcadıktan sonra yine kelle pesine düştüler. Yeni hedef çiçeği burnunda Başbakan Liz Truss oldu.

Liz Truss’ın balayı dönemi fazla sürmedi. 5 Eylül’de oturduğu başbakanlık koltuğunu ısıtamadan tekmeyi yedi. Ülkedeki ekonomik bunalıma çare olarak uzmanların uyarılarına rağmen kendisi gibi düşünen yakın arkadaşı ve Maliye Bakanı ile tasarlayıp özene bezene sunduğu vergi kesintisi paketi finans dünyasında kaosa neden oldu ve yalnızca Joe Biden, Avrupa Birliği, IMF gibi çevrelerden değil kendi milletvekillerinden de tepki gördü. Biden ayaküstü dondurma yerken şaşırmış bir ifadeyle “Bunun bir hata olduğunu söyleyen tek kişi ben değilim. Böyle bir dönemde süper zenginlerin vergi yükümlülüklerini azaltmak!” yorumunda bulundu.

İPLERİ PAZARA BIRAKTI

‘Trickle down’ adı verilen ve daha önce Reagan ve Thatcher tarafından yürürlüğe sokulmuş bu plan ipleri pazar ekonomisine bırakmayı, devletin piyasaya olan müdahalesini minimum düzeye indirmeyi, devleti ve bürokrasiyi küçültmeyi, özel sermayenin önündeki engelleri kaldırmayı, kurumlar vergisi, sigorta primlerini ve gelir vergisi başta olmak üzere bütün vergileri düşürmekten ibaret. Bu plandan beklenen varlıklı kesimlerin artan kazançlarını yatırım fonlarına aktarması ya da pazarda harcayarak ekonomiyi harekete geçirmesi ve kapitalist firmaların yeni kaynaklarını yatırıma dönüştürmesi ve her nasılsa işçi ve dar gelirli kesimlerin bundan pay almaları.

Gelir dağılımındaki adaletsizin giderek arttığı, ücretlerin enflasyonu arkadan takip ediyor olduğu, enerji fiyatlarındaki artış nedeni ile dar gelirli kesimlerin evlerini ısıtmak ya da yemek pişirmek arasında bir tercih yapmak zorunda kaldığı bir dönemde zengini daha da zengin yapacak bir ekonomik planın ne kadar tutarsız olduğu açıktı. Öte yandan adı ‘Reaganomics’ olarak tarihe geçen böylesine bir ekonomik plan için Reagan’ın dünya para primi olan doları ve Thatcher’ın da kuzey denizi petrollerinden gelen gelirleri kullanma şansı varken Truss’ın elinde hiçbir silah yoktu.

Plandaki vergi kesintileri bütçede kapatılması zor bir delik açıyordu ve canlanacak ekonominin bu deliği ne zaman kapatabileceği planda yer almıyordu. Plan resesyon ve enflasyon endişelerini artırdı, kendine çok güvenilen finans dünyası ve pazar göstermesi gereken tepkiyi göstererek sterline karşı harekete geçti. Sterlin değer kaybetti, faizler arttı ve Merkez Bankası acil olarak devreye girip devlet tahvillerini satın almak zorunda kaldı. Truss sorumluluğu üzerinden atmak için maliye bakanını görevden aldı ve yeni bakan ekonomik planı olduğu gibi değiştirdi. Truss koltuğunu korumak için parti tüzüğüne güvenemeyeceğini biliyordu. Tüzüğe göre yeni lidere karşı bir güvenoyu oylaması için bir yıl beklenmesi gerekiyordu. Parti yöneticileri ayni güvenceye sahip Boris Johnson’ı atmak için tüzüğün arka sayfalarını karıştırarak kendilerinin tüzükte değişiklik yapma hakları olduğunu ve ilgili maddeleri değiştirerek bir yıl beklemeksizin bir güvenoyu yoklaması çağrısında bulunabileceklerini biliyorlardı.

‘OKUMAYI BİLMİYOR’

İlk sorulan sorulardan biri ‘Truss deli mi, aptal mı?’ olmuştu. Truss bazı dünya liderleri gibi ekonomist olduğunu hiçbir zaman iddia etmedi. Ama başı sıkıştığında eve gidip ekonomist ve bankacı olan eşinden fikir aldığını itiraf etti. Gururla verdiği isimlerden biri de Reagan dönemini yakından takip etmiş ve değerlendirmiş Amerikalı yazar Rick Perlstein’di. Onun takipçisi olduğunu ve bütün kitaplarını okumuş olduğunu iddia ediyordu. Londra’daki gelişmeleri yakından takip eden Perlstein ise “Liz okumayı bilmiyor” diye yorum yapacaktı.

Daha sonra ortaya çıkan gerçek ise Truss’ın ekonomik planının ideolojik olarak birbirlerine kenetli, fonlarının nerden geldiği belli olmayan en önemlilerinin Tufton Caddesi 55 numara da konuşlanmış yarım düzüne düşünce kurumları tarafından dayatıldığıydı. Bu kurumlar Truss’ın ekonomik planını kendilerinin tasarladığını gururla belirtmekten geri kalmıyor ve Birleşik Krallık ekonomisi bizim deney laboratuvarımız olacak diyorlardı. Kısacası ülkeyi 10 Downing Street’te oturan ve ‘deli mi, aptal mı?’ olduğu belli olmayan Truss değil 55 Tufton Street’te konuşlanmış açgözlü delilerin yönettiği ortaya çıktı.

GÖZDEN KAÇANLAR

Konservatif Parti yeni baştan liderlik seçimleri hazırlıklarına başladı. Basının ilgi göstermediği başka bir gelişme ise ülkenin en büyük dört bankası olan; HSBC, Lloyds, Natwest ve Barclays’in artan faizler nedeni ile zahmetsizce karlarını katladıkları oldu. Gözden kaçan başka bir haberse silahlı kuvvetlerin elindeki nükleer silahların bakımı ile görevli 2000 işçinin ücret artışı talebi ile greve hazırlanıyor olduğu.

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
Lübnan karışırsa Ortadoğu yanar KFC İsrail boykotuna katıldı: 108 şube kapatıldı İran’da gergin bekleyiş Üst düzey AB yetkilisi tarih verdi: Pek çok üye ülkenin Filistin devletini tanıması bekleniyor İsrail ile ticaret, tepkiler için değil ‘engelleme’ yüzünden kısıtlanmış