Aşı güncesi: Müşterek bağışıklığımızın önündeki iç mihraklar

EMRAH KIRIMLI

Önemli bir rica ile başlamak istiyorum. Bu hepimiz için ölüm kalım meselesi olacak önemde. Lütfen aşınızı olun. Henüz aşı sıranız gelmediyse, lütfen aşı sırası gelmiş bir yakınınızı, sevdiğinizi arayın ve aşılarını olmalarını söyleyin. Onlar için randevu alın. Hastane ya da aile sağlığı merkezi hangisi sizin için kolaysa. Lütfen hemen yarın aşılarını olsunlar. Şimdiden teşekkür ederim.

Hepimizin hastalanması ve arada on binlerce sevdiğimizin ölmesi ile gerçekleşecek olan korkunç senaryonun ismi Sürü Bağışıklığı. Yaygın aşılama ile virüsün bedenimizde yaşayıp, toplumda yayılmasının önüne geçtiğimiz senaryo ise Toplum Bağışıklığı. Biz ikisinin arasında bir yerlerdeyiz. Ama bir de Müşterek Bağışıklık var epey uzağında olduğumuz. TTB tarafından düzenlenen “Pandemide Buharlaşan Hakikat” panelinde, Étienne Balibar bu terimi (Collective Immunity olarak) kullandı. Buharlaşan hakikat bizim müşterek bağışıklığımızı engelliyor. Biyomedikal bir ürün olan aşı, virüsün insan hücrelerine yerleşmesini önlemeye çalışan tekil bir araç. Oysa biz biliyoruz ki salgın sadece bir virüsün bir insan bedenine girip orada çoğalması değil. Sadece bir kişiden başlayıp tüm dünyayı teslim almasını sağlayan hakikat başka. Müşterek bağışıklığımız eşitsizlikleri önleyecek, şeffaf bilgiye erişmemizi sağlayacak ve birbirimize güveni inşa edecek olan senaryo. Onun peşinde koşmalıyız. Aile Sağlığı Merkezleri (ASM) müşterek bağışıklık sağlamamızda önemli. Bizde nasıl oluyor aşılama anlatayım.

Sabah Saime Hanım aşıya geldi... Beklemiyordum aslında. Uzun bir yol aldı.

Kızı B vitamini ve tırnağındaki mantar için danıştığında aşı randevusu almasını söylemiştim. Randevuyu aldılar ama sonra aşıya gelmeyeceği bilgisini verdiler bana. Hay aksi hissimle kaldım. Geçen hafta gelmişler ben yokmuşum, randevu yokmuş, hastanede aşı olabilirsin demişler. Vazgeçmiş. Sonra yine hatırlatınca, yine randevu almış. Bu sefer geldi. Onam formlarında bir sürü şey yazıyor, dedi. Olmayacaktım ben ama sen söyleyince randevu aldık diyor. Çocukları olma demiş, o da aşı konusunda tereddütlü imiş. Yine de gelmiş ASM’ye.

Niye tek geldin, demişler. Biriyle gelmelisin, denilmiş. Tek değilsin ben varım, dedim. Saime Hanım da öyle söylemiş. Benim doktorum yukarıda. Odaya aldım. Bekliyor biraz, o sırada Zeynep Hanım zatürre aşısına gelmiş, kolesterolünü ve tiroid takibini soruyor, kapıda evlenecek bir çift var. Rapor lazım tahlilleri dışarıda yaptırsam olur mu, diyor. Dışarıda çok para vermeyin, yarın sabah erken gelin burada yaparız, diyorum. Covid aşısı ebe arkadaşların odasında, aşıyı almaya gidip Saime Hanım’ın yanına dönüyorum.

Enjektörü unutmuşum, gidip enjektör alıp dönüyorum. Hemşire odasında gebe ve çocukların aşıları yapılıyor. Mart ayında ailece sıkıntılı bir Covid süreci geçiren hastam 3 numarayı aşıya getirmiş. 1 numara bu sene öğretmen olarak işe başladı. Dedeleri Covid nedeniyle kaybettiğim ilk hasta idi. Nasıl Şule’nin öğretmenlik iyi gidiyor mu, diyorum odalar arasında dolaşırken. Odalarımız dolu, Covid aşılarını ben yapıyorum, diğer aşıları ebe hanım. O aile hekimliğinden ayrılmak zorunda, 7-8 ay sağlık izni almalı, aile hekimliğinde izin kullanamıyor. Aile hekimliği, çalışanın sağlık meselelerini çözmesine izin vermiyor. İstifa edecek.

Neyse odaya dönüyorum. Saime Hanım bizim Aysel’de gelmiş odadan çıkıp çıkıp gelmişsin, diyor. O gün de yandan aşı almaya gittim muhtemelen. Tam bu sırada yine çıkıyorum, pamuk ve alkol lazım. Onu unutmuşum. Malzemeyi idareli kullanmaya çalışıyoruz. Eldiven, dezenfektan hepsinin fiyatı uçtu ve bunları kendimiz satın alıyoruz. Bakanlık sağlamıyor. Neyse aşısını yapıyorum Saime Hanım’ın. Tereddütlü idi. Aysel Hanım da öyleymiş ama oldular aşılarını. İkinci doz konusunda halen şüpheleri var. Gelecek ay hem şekerine bakarız, hem aşını yaparız, diyorum. Bekleyecek miyim diyor, oturtuyorum odada. Kızını arıyor aşımı oldum, diye. İki yıl kadar önce tansiyonu ve şekeri ile epey uğraşmıştık. Şimdi iyi. İki sene önce ölen oğlundan bahsetti. Babası da onun gibi aniden gitti, bir hastalığı olsa insan alışır deyip susuyor. Birlikte susuyoruz. 15 dakika bekleme süresi böyle geçti. Sessizliği gözlerim çok yanıyor ile bitirdi.

30 dakika içinde aşısını oldu ve gitti. Hastanede aşı olmadı. Öyle önerilmişti. Evde aşı olmadı, belki olabilirdi. 30 dakika içinde 3 hastam daha aşılanıyordu. Sağlıkta dönüşümün ve sağlığın merkezine ticareti yerleştiren politikaların ezici baskısı altında bile Aile Sağlığı Merkezleri toplum içinde yerleşimleri ve toplum yönelimli doğaları gereği kendiliğinden bir üçüncü mekân olarak hayatını sürdürüyor. Neoliberal politikaların radarında yer almakla birlikte sıra henüz birinci basamağa gelmediği için bir araftayız. Dönüşüm denilen ticarileşme özel hastane zincirlerinde epeyce, kamu özel ortaklığı şehir hastanelerinde kısmen tamamlandı. Zincir eczaneler ve birinci basamak sıralarını bekliyor.

Tepeden gelen ve topluma yayılan bu dönüşüme, Aile Sağlığı Merkezleri/sağlık ocaklarının doğasında yer alan toplum temelli bakış ile karşı durabilir miyiz? Ray Oldenburg; 3. mekânı, ev (1. mekân) ve iş (2. mekân) dışında kalan, birbirini tanıyan insanların arada takıldıkları, müdavimi oldukları ve sosyal iletişime girebildikleri kamusal mekanlar olarak tanımlıyor.

Bülent Yılmaz kütüphaneler için 3. mekân ölçütlerini sıralamış:

Oldenburg’un 3. mekân kavramı için önerdiği, yani bir mekânın 3. mekân niteliği taşıması için gerekli ölçütler şunlardır:

Tarafsız/Eşitleyici

Konuşma/görüşme olanağı sunma

Müdavimler yaratma

Standart /düşük profil

Erişilebilirlik ve barınma/zaman geçirme

Doğal, neşeli, rahat, düzenli ortam

Evden uzakta ev (duygusu).

Başlıklar ASM’leri de kapsar. Saime Hanım’ın ASM’de geçirdiği 30 dakika içindeki karşılaşmalarda yeterli nüve mevcut. Hastalarımızın kapı önü konuşmalarından biliyoruz, komşular akrabalar sohbet edebiliyorlar. Herkes farklı ama herkes eşit, müdavimlerimiz var, şehir hastaneleri ya da “özel” hastanelerin mobilyalarındaki albeni yok, standart bir düzen ve hijyen/temizlik var, işlerin bir düzeni ve hiyerarşisi olsa da rahatça gelip gitme imkânı mevcut, ev değil ama mahallenin her evinden bambaşka da değil. Toplumun dönüştüğü, esenliğinin arttığı bir alan olarak yaşayabilir. Bu imkânın güçlendirilmesi, toplum sağlığı ve eşitsizliklerin azaltılmasına aracı olabilir. Yerelde yaygınlaşmış sağlık ağı eşitsizliklerin giderilmesi için en etkili metotlardan birisi. Bu tarafa doğru hareket etmemiz gerekiyor.

SALGININ ORTASINDA AİLE SAĞLIĞI MERKEZLERİ

Aile Hekimliği çok yönlü ve verimli bir alan. Bunu hepimiz biliyoruz. Toplumun sağlığı ve esenliği için yapılacak hemen tüm planlamalarda akla gelir. Planlamalarda gözde ama çalışmalarda gönülden uzak. Bu alan çok uzun zamandır susuz bırakılmış durumda. Salgın ise bu susuzluğun yarattığı çoraklığın sonuçlarını iyice gözler önüne serdi. Birinci basamak bu zorlu şartlarda hayatını sürdürme kapasitesini geliştirdi. Ciltleri sertleşti, dikenleri çıktı. “Siz de her şeye karşı çıkıyorsunuz!” Çok duyduğumuz bir söz. Dışarıdan bakan ilk önce sert yüzeyi görüyor. Mekânlarımız da öyle, kurak topraklarda direnmeyi başarıp serpilen bir bozkır bitkisi gibi. Birinci basamağın güçlendirilmesi, toplum yönelimli çalışmalara katılabilmesi için bu mümbit alanı görmek gerekiyor. Bu noktada bir tehlike daha var. Görülecek mekânın/sahanın, sağlıkta dönüşüm denilen ticarileşmiş politikalara değil, toplumun ve sağlık çalışanlarının esenliğine yönelik olması sağlanmalı. Birinci basamağın gücü buradan geliyor.

Peki, ASM’ler bugün ne durumda? Salgının ortasında milyonlarca Covid-19 hastasının takibinin yapıldığı, milyonlarca aşının uygulandığı ASM mekânlarımızın güncel hali nedir?

TTB Aile Hekimliği Kolu, ASM’lerin mekânsal özelliklerini görünür kılmak için harekete geçti. Nerede çalışılıyor? Nasıl odalarda hasta kabul ediliyor? Çok yorulduklarında nefes alabilecekleri yerler var mı? Yemeklerini nerede yiyorlar, bir bardak çaylarını nerede içiyorlar? Hastalar ve çalışma arkadaşları ile karşılaşmaları nerelerde oluyor? Hastalar nerede bekliyor? ASM’ye girişleri nasıl oluyor? Koridorlarında nasıl vakit geçiriliyor? Hasta bakma, aşı yapma dışında gündelik çalışmalarını nasıl yapıyorlar? Çalışma mekânlarında salgından korunmak için neler yapıyorlar? Pencereleri nereye açılıyor? Kapıları nereye bakıyor? Sokakları nasıl? ASM’ye nasıl ulaşılıyor? Merdivenleri, asansörleri, tekerlekli sandalye geçebilecek kapıları var mı? Tuvaletleri, ellerini yıkayacakları lavaboları, kıyafetlerini değiştirecekleri mekânları sağlanmış mı? Oturup hava alabilecekleri bir bahçeleri var mı? ASM işlerini planlayacakları, bir araya gelip konuşabilecekleri dinlenme odaları var mı? Köy ziyaretlerine nasıl gidiyorlar? Acil odaları kaç adım? Kanser taramaları için kullandıkları alanlar ne durumda? Bir hastanın özel bir alana ihtiyacı olsa gidebilecekleri bir yerleri var mı? Aşı dolapları nerede? Kare kare her birinin resmini gözler önüne sermek, birinci basamağın bir haritasını çıkarmak istiyoruz. Nereye varmak istediğimizi biliyoruz. Bugün olan halimizi de göstermek istiyoruz. Böylece aradaki yolu aşmak için taleplerimizi daha kolay anlatabiliriz.

Taleplerimiz halkın sağlığa ve esenliğe erişimi içindir.

Taleplerimiz bizi öldüren, hastalandıran eşitsizliklerin azaltılması içindir.

Taleplerimizi birinci basamakta çalışan bizlerin sömürülmeden, keyifle, güvenle ve emeğinin karşılığını alarak çalışabilmesi içindir.

Aile Sağlığı Merkezleri, hepimizin güvenle gidebileceği, çocuklarımızı ve büyüklerimizi koruyacak aşılarını olabildiğimiz, sağlık sorunlarımızı ve esenliğimizi bozan gündelik örselenmeleri konuşup çözüm yolları arayabildiğimiz yerler olabilir. Dar koridorlar yerine, kederi ve mutluluğu ile hayatın ışığının içinde olduğu. Toplumu bilen, toplumla çalışan, sağlık çalışanlarının ticarileşen sağlık döngüsü içinde ezilmediği birinci basamak salgını saklayan yalan bilgileri, aşı tereddüttü yaratan bilim düşmanlarını, sağlığımızı paraya tahvil eden politikaları görüp algı oyunlarını bozmamızı sağlayabilir.

Son olarak yeniden: Lütfen aşınızı olun.

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
Şimşek’in Programı: İşsizlik, borçluluk, daha fazla yoksulluk “Gurbeti ben mi yarattım?” Dizi önerileri Şeriatçılar neden şimdi sahnede? Devlet, burjuvazi ve AKP iktidarı