Assos’ta Felsefe’nin 15. yılı

Türkİye’de Felsefe gerİ kalmış bİr alandır. Felsefe Tarİhİ’nİn akışını değİştİrecek tek bİr özgün fİlozofumuz yoktur

ÖRSAN K. ÖYMEN*

Felsefe, insan zihnine ait bir düşünce etkinliğidir. Felsefe’nin temelinde merak duygusu ve bu merak duygusu üzerinden akıl yürütmek vardır. Merak etmeyen insan Felsefe yapamaz. Akıl yürütmeyen insan da Felsefe yapamaz.

"Felsefe, dogmatik inançların, cemaatçi, dinci, gelenekçi ve töreci anlayışların anti-tezidir. Felsefe’nin egemen tabuları yıkmak gibi bir potansiyeli vardır. Felsefe, bilgi, bilim, varlık, ahlak, siyaset, sanat, zihin, dil, din gibi konularda felsefi düşünceler, kuramlar ve temellendirmeler geliştiren bir alandır." Nitekim, Antik Yunandan günümüze kadar, Herakleitos, Protagoras, Gorgias, Parmenides, Sokrates, Platon, Aristoteles, Epikuros, Zenon, Piron, Sextus, Augustinus, İbn Sina, İbn Rüşd, Aquinas, Descartes, Leibniz, Spinoza, Hobbes, Bacon, Locke, Berkeley, Rousseau, Hume, Kant, Hegel, Fichte, Schelling, Marx, Nietzsche, Schopenhauer, Wittgenstein, Heidegger, Sartre gibi bir çok filozof, insanlık ve düşünce tarihinin gelişmesine büyük katkılarda bulunmuşlar, devrim niteliğinde kuramlar geliştirmişlerdir.

Türkiye’de ise Felsefe geri kalmış bir alandır. Felsefe alanında bazı önemli uzmanlarımız olsa da, Felsefe Tarihi’nin akışını değiştirecek tek bir özgün filozofumuz yoktur. Gerçi bu durum dünyanın çoğu ülkesi için geçerlidir. Felsefe Tarihi’ne baktığımızda, ileri düzeydeki çalışmalar daha çok, Antik Yunan, Britanya, Almanya, Avusturya ve Fransa ile sınırlı kalmıştır. 20. Yüzyıldan itibaren bu listeye, belli bir ölçüde, ABD’nin de eklendiğini söyleyebiliriz.

Ancak yine de Türkiye’de durum farklı olabilirdi. Çünkü, yukarıda tanımlandığı biçimde Felsefe’nin doğduğu yer Anadolu’dur. Bu serüven Miletos’ta, M.Ö. 7. yüzyılda, Thales, Anaksimender, Anaksimenes gibi filozoflarla başlamıştır. Daha sonra, Efes’te yaşamış olan Herakleitos ve Klazomenai’de yaşamış olan Anaksagoras karşımıza çıkmaktadır. Atina’ya Felsefe ve Bilim alanındaki çalışmaları ilk defa götüren kişinin de Anaksagoras olduğu söylenir. O dönemde daha Atina’da Felsefe geleneği yoktu. Sokrates, Platon ve Aristoteles gibi filozoflar yoktu. Atina da Felsefe alanında yaşanan patlamanın altyapısı Anadolu da daha önce oluşmuştu. Sokrates, Platon, Aristoteles gibi önemli filozoflar sayesinde de Felsefe, yüzyıllar içerisinde, bir yandan Orta Doğu ve Kuzey Afrika coğrafyasına, bir yandan da Avrupa’ya ve Amerika’ya yayıldı.

Anadolu ise, önce Bizans İmparatorluğu’nun, arkasından Osmanlı İmparatorluğu’nun ortaya çıkışıyla birlikte, emperyal teokrasiye mahkum oldu. Bu dönemde Felsefe tarihinin akışını değiştirecek türden bir gelişme yaşanmadı. Felsefe ufak tefek teolojik çalışmalara indirgendi. Bizans’tan Sokrates, Platon ve Aristoteles çapında bir filozof çıkmadığı gibi, Osmanlı’dan da İbn Sina ve İbn Rüşd çapında bir filozof çıkmadı. Bizans ve Osmanlı döneminde, Anadolu, Felsefe açısından, 1700 yıllık derin bir uykuya daldı.

1923’ten itibaren, Cumhuriyet devrimleriyle birlikte, bilimde olduğu gibi, Felsefe alanında da bazı hareketlenmeler ve çalışmalar başladı. Liselere zorunlu Felsefe derslerinin konması, üniversitelerde Felsefe bölümlerinin kurulması, belli bir altyapının oluşması açısından çok önemliydi. Ancak karşı-devrimci ve sahte-devrimci odaklar, popülizmi de arkalarına alarak, bu çalışmaları da boğmaya çalıştılar. İlkokul, Ortaokul ve Lise’de neredeyse her yıl verilen zorunlu din dersleriyle, mantar gibi açılan Kur’an kurslarıyla, İmam Hatip okullarıyla ve İlahiyat fakülteleriyle, sadece bilimi değil, Felsefe’yi de yok etmeye çalıştılar.

1700 yıllık kaybı 90 yılda telafi etmek elbette olanaklı değil. Avrupa bugünlere yüzlerce yıllık bir birikim ve mücadele sonucunda ulaştı. Karşı-devrimci ve sahte-devrimci odaklarla mücadele kazanılmadan, Türkiye’de de Felsefe’nin gelişmesi ve yaygınlaşması söz konusu olamaz.

İşte bu zor koşullarda, bundan 15 yıl önce, 2000 yılında, Assos’ta, “Assos’ta Felsefe / Assos Felsefe Akademisi” adını verdiğim oluşumu kurdum. Her yıl düzenli olarak, kışın ulusal boyutta, yazın uluslararası boyutta olmak üzere, dünya çapında önemli uzmanların da katıldığı, iki adet sempozyum etkinliği düzenliyorum. Kurucusu ve Başkanı olduğum Felsefe Sanat Bilim Derneği bünyesinde gerçekleşen, ücretsiz ve herkese açık olan bu etkinliğe, bugüne kadar 5000’i aşkın kişi katıldı. “Assos’ta Felsefe / Assos Felsefe Akademisi”, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, Felsefe alanında üniversite dışında yapılan etkinlikler içerisinde, düzenli olarak en uzun süre gerçekleşmiş olan etkinliktir.

Aristoteles’in de yaşamının bir bölümü geçirdiği ve Felsefe alanında eğitim verdiği Assos’ta, Felsefe’nin yeniden canlanmasıyla, en azından, geleceğe yönelik bir umut ışığının doğduğuna inanıyorum.

(Ayrıntılı bilgi almak ve “Stoacılık, Epikurosçuluk ve Kuşkuculuk’ta Ruh Dinginliği Kavramı” konusunda 6-9 Temmuz 2015’te gerçekleşecek olan etkinliğe kayıt olmak için www.philosophyinassos.orgve www.felsefesanatbilim.orgweb siteleri ziyaret edilebilir)

*Profesör Doktor

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
Şimşek’in Programı: İşsizlik, borçluluk, daha fazla yoksulluk Şimşek, ekonomi ve gerçek Dizi önerileri Ekonomik politikalar ve bütçe “Gurbeti ben mi yarattım?”