Demokrasi feda ediliyor

Timo AL-FAROOQ

Filistin’e destek amacıyla Şansölye’nin bulunduğu Reichstag binası önünde çadır kuran eylemciler geçen cuma günü Alman polisinin sert müdahalesi ile karşılaştılar. Nisan başından beri eylemini sürdüren eylemciler alandan çıkarıldı.

“İşgale Karşı İşgal” sloganıyla yola çıkan eylemciler binanın önünde toplu okuma etkinlikleri, grupça tartışmalar ve çalıştaylar yapıyorlardı. Anlaşılan bu faaliyetler Berlin’in İsrail yanlısı, Filistin karşıtı yetkililerini kızdırdı.

Polis müdahalesi öncesinde de Almanya parlamentosu Bundestag önündeki farklı bir eylemci grubu gündelik olarak taciz ediliyordu. Her iki eylem noktasında da eylemcilerin Almanca ve İngilizce harici dilde konuşmaları, polisin istihbarat faaliyetlerini kolaylaştırmak için yasaklamıştı.

Yani ramazan ayı içindeki günlerde Arapça dua etmek de yasaktı, Yahudi eylemcilerin İbranice metinler okumaları da.

SEYAHAT YASAĞI

Berlin’de yapılan Filistin Kongresi, Berlin polisinin ani baskınıyla karşılaştı ve kongre durduruldu. Dr. Ghassan Abu Sittah ve Yunanistan Eski Finans Bakanı Yanis Varoufakis’e seyahat yasağı getirildi.

Almanca Betätigungsverbot denilen ve İçişleri Bakanlığı tarafından çıkarılan seyahat yasakları, normalde yalnızca IŞİD militanları gibi azılı suçlular için “son çare” olarak kullanılan önlemlerdi. Seyahat yasakları hakkında yorum yapan Filistin Kongresi avukatlarından Alexander Gorski, federal polisin davranışlarının “kısa süre öncesine dek hayal edilemeyecek derecede baskıcı” olduğunu söyledi.

Gorski, Almanya hükümetinin Siyonist yanlısı duruşunun ülkede anayasa güvencesinde olan temel özgürlüklerin altını oyduğunu, bizzat toplanma özgürlüğünün ihlal edildiğini ifade ediyor.

Almanya’nın otoriterleşmeyi ve Filistin dayanışmasına baskı uygulamayı tercih etmesi Filistinliler için yeni bir şey değil. Fakat 7 Ekim’den sonra olaylar değişti ve Alman devleti içinde çürümüş bir şeyler olduğunu tüm dünya fark etmeye başladı.

Berlin İrlanda Bloku isimli İrlandalı dayanışma grubu, Almanya’daki İrlanda Büyükelçisi’ne yazdığı açık mektupta “Berlin polisinin İrlanda dili konuşulmasını fiilen yasakladığının ve ikiden fazla İrlandalı’nın toplanmasının dahi suç sayıldığının” altını çizdi.

Mektupta Büyükelçi’den Berlin Senatosu ve şehrin emniyet müdürü ile görüşerek fiili yasağı kaldırması talep edildi.

Sosyal medya kullanıcıları hakkında dahi iddianameler hazırlanıyor, “anayasaya aykırı ve terörizm ile ilintili” semboller kullandıkları iddia ediliyor. İddiaya konu olan sloganın, “RISA’dan Spree’ye, Filistin özgür olacak” olduğu anlaşıldı. Yasaklanan “Nehirden denize, Filistin özgür olacak” sloganının bu şekilde değiştirilmesi, devletin giderek baskıcı hale gelen yargı organı için anlaşılan yeterli olmamış.

Filistin Kongresi’ne polis baskını yapıldığı gün acil toplantı düzenleyen Barış Yanlısı Yahudiler Örgütü Başkanı Wieland Hoban, konferans katılımcılarına yönelik devlet tacizlerinden bahsetti, bu yöntemleri “organize suç örgütlerinin” taktiklerine benzetti.

Basın mensuplarına “Bu yöntemler demokrasiye mi ait, mafyaya mı?” diye sordu.

İnternette paylaşılan videolar, polisin kongredeki reji odasına girerek Filistinli araştırmacı Salman Abu Sitta’nın konuşması sırasında elektriği kestiğini gösteriyor. Kongreyi organize edenler, polisin denetim amaçlı girişine izin vermelerine rağmen sert müdahale ile karşılaştılar. Bu tür davranışlar genellikle hem mafya, hem polis tarafından kullanılır; “mesaj verme amacıyla” mülke zarar vermek esastır.

Yaşananlar düşünüldüğünde Almanya güvenlik devletinin hiyerarşik yapısı, Cosa Nostra mafya ailesine benziyor. En tepede patron, onun altında yaverleri, en altta da askerler.

SUÇ ORTAĞI MEDYA

Gazeteciliğin başlıca sorumluluklarından biri güç sahiplerinin hesap vermesini sağlamaktır. Fakat Almanya’da ana akım medya ısrarla hükümetten yana tavır aldı ve İsrail’in Gazze’de işlediği suçların aklanmasına göz yumdu.

Filistin Kongresi baskınına giden süreçte tüm haber kanalları düzenlenen etkinliği ve katılımcılarını karalama kampanyası yürüttüler. Der Tagesspiegel kongreyi “Terör yardakçıları kongresi” olarak tanımladı ve katılımcıların “İsrail düşmanları” olduğunu söyledi. Bir zamanlar insan odaklı gazeteciliği ile bilinen TAZ, devlet söylemlerini tekrar etti ve kongrede konuşma yapan belli başlı kişileri terör sempatizanı ya da Yahudi düşmanı olarak tasvir ederek Filistin karşıtlı bir çizgi izledi.

İşgale karşı İşgal hareketine yönelik medya saldırıları daha da kötüydü. Filistin karşıtı ırkçı yaklaşımların farklı siyasi görüşlere mensup haber kanallarınca seslendirildiğini ve resmen İsrail devletinin borozanlığını yaptıklarını gördük. Komplo teorilerine düşkünlüğü ile bilinen sağcı gazete Bild, işgal eylemcilerini “sağcı mistikler ve pembe saçlı Filistin romantikleri” olarak tanımladı ve “Hamas’ın dostları” olduklarını öne sürdü. Der Tagesspiegel de benzer ırkçı söylemler kullanarak eylemcilerin “cinayete teşvik ve teröre destek amacı” güttüklerini öne sürdü.

Devlet ve medya arasındaki işbirliği aşikar. Polis, Filistin karşıtı haber organlarına mensup kişileri akreditasyonları olmaksızın Filistin Kongresi’ne almaktan geri durmadı.

İsrail Gazze’ye yönelik zalim savaşı başlatalı altı aydan fazla zaman oldu. Almanya İsrail’in apartheid rejimini destekledi ve Avrupa’daki en sadık destekçisi oldu. Dünyanın dört bir yanından farklı eleştiriler seslendirilmesine ve İsrail’in Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde soykırımla yargılanmasına rağmen, Almanya otoriter bir rejime dönüşme pahasına tarihin yanlış tarafında durmaya devam ediyor.

Çeviren: Fatih Kıyman

Kaynak: The New Arab

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
Sömürü düzeni elinde patlıyor Bu kedinin üniversite diploması var Venezuela, buzullarını kaybeden ilk ülke oldu Kobani Davası kararları dünya basınında: "Muhalefeti susturmaya yönelik bir girişim" Hamas'ın kaçırdığı Shani Louk'un cansız bedenine ulaşıldı