Kazık kadar adamların ayaktopu kavgası ve gözden kaçanlar

FB-GS şampiyonluk maçı sonrası kazık kadar adamların nasıl itişip, kakıştığını ve sevinmek adı altında ne denli gülünç duruma düştüğünü bir kez daha gördük. Her yıl benzeri görüntüleri, farklı renk yandaşlarının hallerinde izliyorduk zaten. Bu kez ezeli rakiplerin arasında sene başından beri, bilinçli tırmandırılan gerilim vardı. Artık iş son noktaya geldi. Kan davasına dönen bu ayak topu oyunu, nihayetinde ruhuna uygun bir biçimde sonlandı. Neredeyse Kadıköy savaş meydanına döndü. Neyse biz gözden kaçanları yazalım… 

 

GS ŞAMPİYONUN ADI, FB DİRENCİN
GS susamıştı şampiyonluğa. Sezon başından beri buna kilitlenmişti. Bu yıl kupayı kaldıracak ve yeniden Avrupa fatihi olmak için kolları sıvayacaktı. Doğrusu rakipsizdiler bu yıl. FB baştan saf dışı edilmiş, TS mecalsiz, BJK sorunluydu. En diri olan Cim Bom’du ve sonuçta zor da olsa ipi göğüsledi. Şampiyon oldu. Yandaşlarının sevinmesi doğal 18. kez adlarını yazdırdılar ilk sıraya. Bir Fenerbahçe’li olarak kutlarım…

 

 

Ancak bu yıl bana kalırsa en büyük galibiyet ilk andan itibaren birbirine kenetlenen ve ‘iyi günde, kötü günde bir arada’ olmayı başaran Fenerbahçe taraftarınındır. Sadece para, pul, şan, şöhretle ilgilenen, gencecik ayaktopu oyuncularını, bir başka dünyaya davet ettiler sanki. İnanılmaz bir dirençle son maça dek taşıdılar onları. Yetmedi, neredeyse tüm amatör dallarda hem yurt içinde, hem dışında şampiyon oldu Fenerbahçe! İnanılmaz bir gövde gösterisidir bu.

Direncin adı oldu Fenerbahçe!

 

AYKUT KOCAMAN, ŞENOL GÜNEŞ…
Aykut Kocaman ilk günden itibaren soylu bir duruş sergiledi. Etik değerlere bağlı, yönetimindeki korkak adamlara inat tüm bir FB kitlesini kucakladı. Siyasi ve dengeli iletileriyle yerli yerinde davrandı. Boynunu bükmedi. Sürecin gerilimine kimi zaman yumuşak, yeri gelince sert yanıtlar verdi. İdam sehpasına çıkarılan kulübünü korudu. Öteden beri saygın olan ismini bu süreçte daha da değerli hale getirdi. Zaman zaman sertleşen ifadeleri bence konumu gereğiydi. Bir kumandan gibi davrandı. Futbolun sadece futbol olmadığını kanıtladı.

Büyük saygı ve sempati duyduğum Şenol Güneş ilkelerden söz etti tüm yıl boyu. Emeğinin çalındığını düşünüyordu. Taşralı olmanın açmazını yaşıyordu. Şan, şöhret, medya ve para İstanbul’da! Daha önce kaleminden kan damlayan adamlar milli takım hocalığından kellesini almışlardı Güneş’in. Karizması yok dendi, kılık kıyafeti bir şeye benzemiyor dendi, utanmaz bir dille saldırdılar değerli hocaya. Dilini bozmadan, gerçekleri anlatmaya çabaladı.

Unutmayalım Aykut Kocaman, meşhur Trabzon’da kazanılan şampiyonluğun ardından sevinemediği için çok sevdiği formasından olmuştu. O gün Trabzon’un başında Şenol güneş vardı. Kocaman ve Güneş bence aynı yerdeydi hep ama bu kez düşman saflarda olmak zorundaydılar. Senaryonun cilvesi diyelim.

 

FATİH TERİM!
Yine racon kesti. Kabadayı söylemini sürdürdü. Koca GS kitlesini esir aldı. Ne başkan, ne yardımcısı, ne gelenek, ne kanaat önderi tanımayan, dünün Mehmet Ağar, Haluk Ulusoy denkleminin adamı, milli maçlarda oyuncuları saldırgan bir militana döndüren kişi! Milli takımı kulislerle ele geçiren, tek adam sürecinin tipik simgesi. Son güne damgasını vurdu. Her dönem kazandı. Yine kazandı. Bir aktör gibi davranmayı becerdi. Geçmiş başarısızlıkları unutturmayı başardı. Yeniden kahraman oldu. Emre Belezoğlu’nun oynadığı takımı tutmak ne denli zorsa, hocalığını Terim’in yaptığı takımı tutmak da o denli güç olsa gerek!

 

BİBER GAZI!
FB taraftarı yıllardır tüm direnç gösteren grupların başına gelen felaketten payına düşeni aldı. Hangi toplumsal olay olursa olsun, nasıl bir kitleyle karşılaşırsa karşılaşsın, polis hep aynı yöntemi uyguluyor. Çocukların olduğu, yaşlıların, hastaların bir arada bulunduğu bir ortamı görmezden geldi polis. Evine gitmek isteyen insanları kıstırdı. Suçluyla, suçsuzu ayırmadı. Sahaya en son biber gazı çıktı!

 

ABDÜRRAHİM ALBAYRAK ve TEVFİK FİKRET
Zamanın ruhu diye bir olgu varsa, onu da somut olarak gördük şu kısacık ömrümüzde. Mektebi Sultani’nin (Galatasaray Lisesi) köklü bir kurum olması, önemli düşünürler, yazarlar yetiştirmesindendir. GS kulübünün de gücü buradan gelir. Yoksa ayaktopu oyunun da kazanılan başarıdan değil. Geleneği vardır bu kurumun. Okulun meşhur salonunun adı Tevfik Fikret’tir. Anlayacağınız Galatasaray demek, biraz da Fikret’in ilkeleri demektir. Aydınlanma, bilim, entelektüel kişilik… Çoğaltabilirim.

Bir de Abdürrahim Albayrak ve onun Galatasaray’ı ve değerleri var. Yaşına, başına bakmadan, biraz da gösteriş gibi görünen hareketleriyle gülünç bir figürden söz ediyoruz. Ağzından hamaset, kadercilik düşmeyen biri! Abartılı, ağdalı söylemlerin kahramanı! Kupa almak için çırpınan camiasına başbakanı arayarak, büyük bir görev üstlenmiş kişi. Canlı yayında elli kez ‘Sayın başbakanımı aradım. Kendisi kupamızı alacağımızı söyledi. Allah ondan razı olsun’ diyen kişi. Bence de kupanın oyunun oynandığı alanda alınmasında bir sakınca yok. Neticede bir kazanan olur, bir kaybeden. Ama başbakanla, padişah arasındaki farkın olmadığını bir kez daha gördük. Albayrak başbakandan ricacı oluyor, Erdoğan da ‘ben ne karışırım kardeşim sizin işinize, git yetkililerle hallet’ demiyor.

Galatasaray’lı düşünmeli “Biz Tevfik Fikret’ten Abdürrahim Albayrak’a nasıl geldik” diye…

 

ŞANSAL BÜYÜKA ve ŞÜKÜR!
Tüm bu olaylar olurken LİGTV canlı canlı yayındaydı. Siyasal en değerli beyanı “Büyüklerim bilir” olan Hakan Şükür ve Şansal Büyüka konuştu gece boyu. Takla atan ve sözcükleri de dans ettiren Albayrak, başbakana dua edip, güzellemeler yaparken Şansal Büyüka tarihi beyanı verdi;

“Biz spor camiası bir kupa töreni yapmayı bile beceremiyoruz. Başbakan nereye, hangi birimize yetişsin. Her şeyi ondan bekliyoruz. Yazıklar olsun” deyiverdi. Vekil Şükür’de onu onayladı. Bir gazeteci için içler acısı halleri gördük. Hüzünlendik. Başbakanların sınırlı yetkileri olduğunu unuttu yılların gazetecisi, hukuğun, kurallar bütünü olduğunu da! Tek adamlığı, Albayrak’ı eleştireceğine, kendi varlığını sorgulattı!

 

KISSADAN KENDİME HİSSE!

 

 

Futbolun sadece futbol olmadığını öğreneli çok oldu. Uzun zamandır maçlara gitmiyorum. Oysa severdim. İnancım yitti. Eğlenceli bir oyun ortadan kalktı. Ayak oyunları sürüyor, ama kulislerde. Yine kaba bir ikileme sıkıştırılmaya çalışıyoruz. Aziz Yıldırım ile Fenerbahçe eş değer hale geldi. Hayır diyemiyorsunuz. ‘Ben Fenerbahçe’yi tutuyorum, Aziz Yıldırım’a yapılan muameleyi de kabul etmiyorum ama Fenerbahçe eşittir Yıldırım denklemine de karşıyım’ dedirtmiyor ortam size.

Son maç FB-GS oldu.

Maç berabere bitti.

Şampiyon GS oldu.

Bu akşam yıllardır alınamayan Türkiye Kupası da Fener’in olursa, ne şiş yanmış olacak ne kebap!

Alan razı, veren razı sana ne be oğlum!

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
Eğitim Bakanlığı Müsteşarı'nın kızına YGS'de VIP torpili! Abdülhamitçiler, Osmanlıcılar, İslamcılar; nerdesiniz? ‘Öldü’ denilen itirafçı, 8 ay önce Jandarma’da memurmuş Diyanet’ten hadisli 1 Mayıs mesajı Hoş geldin kadınım