Küresel ısınmayı 1,5 ºc ile sınırlandırmak olası

“İklim koşullarına uyumları açısından gerekli ‘kritik eşik’ olarak kabul edilen 1.5 °C’yi aşmaması ya da 2 °C’nin altında kalmasının sağlanması gibi eşik değerler gerçekçi değil. Bu eşik değerleri tutturmak için çok geç kalındı”

Batuhan Sarıcan @batusrcn

Tarih: 8 Ekim 2038, Yer: Dünya…

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) 2018’de açıkladığı raporun üzerinden tam 20 yıl geçti. Hükümetlerin raporda yazılanları kulak ardı etmesi sonucunda küresel sıcaklık artışı 2 ºC’yi aştı; Kuzey kutbundaki buzulların erimesi sonucunda Arktik açık bir deniz haline geldi. Mercan resifleri tükendi, dolayısıyla deniz ürünlerini soframızda göremiyoruz, birçok gıda maddesine ulaşmak artık imkânsız. Dünyanın dört bir yanında her gün başka bir su savaşı patlak veriyor. Aşırı sıcaklıklar her gün binlerce can alıyor. Yoksulluk ve eşitsizliğin hüküm sürdüğü, tükenmiş bir Dünya’da yaşayan belki de son nesiliz…

İklim değişikliğine yönelik bugünkü umarsızlığımız devam ederse yukarıdaki tablonun bir felaket senaryosu olmaktan çıkarak gerçeğin ta kendisine dönüşmesi bir hayli olası. Çağımızın en büyük sorunlarından birisi olan “kurulu düzeni devam ettirme” hastalığının kaçınılmaz bir sonucu olarak torunlarımıza ve hatta çocuklarımıza yukarıdaki tabloyu yaşatmamız sürpriz olmayacak. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) bu tablonun “fıtratımız” olmadığını açık bir şekilde söylüyor. IPCC tarafından hazırlanan “Küresel Isınma 1,5 ºC” raporunun başyazarlarından Fiziki Coğrafyacı ve İklim Bilimci Emeritus Profesör Murat Türkeş ile TEMA’nın rapor değerlendirme toplantısının ardından bir söyleşi gerçekleştirdik.

Önemli riskler 20-30 yılda gerçekleşebilir
► Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) yayınladığı raporda, sürdürülebilir kalkınma, eşitsizlik ve yoksulluğu azaltma vurgusu yapıldığını görüyoruz. Raporun başyazar ve editörlerinden birisi olarak bu raporun içeriğini anlatabilir misiniz?
1.5 ºC Küresel Isınma Raporu, iklim değişikliğiyle savaşımın temelini oluşturan insan kaynaklı sera gazı salımlarının hiç zaman kaybetmeden ve ciddi oranlarda başta enerji, sanayi, ulaştırma ve konut vb. sektörlerdeki fosil yakıt kullanımının azaltılması ve ilgili sektörler başta gelmek üzere, çeşitli önlem ve politikalarla, belirli maliyetlerle azaltılabileceğini öngörüyor. Bunun hangi gelişme yolları, hangi düzeyde sera gazı salım azaltımıyla ve hangi maliyetlerle yapılacağı da ilgili bölümlerde tartışılmış durumda.

► O halde özetleyecek olursak, küresel ısınmayı 1.5 ºC’de tutarsak ne olur? 2 dereceye çıkarsa ne olur?
1.5 °C’lik küresel ısınma gerçekleşirse, okyanus ekosistemlerinin kritik düzeylerine geleceği ve tropikal mercan resiflerinin %70-90 düzeyinde yok olacağı gibi büyük etkiler bekleniyor. Ayrıca, bugünkü sera gazı salım oranlarının sürmesi durumunda, söz konusu önemli risklerin 20-30 yılda gerçekleşeceği kestiriliyor. Raporun en önemli mesajlarından bir başkası da söz konusu etkilerin, 2 °C’lik ısınma senaryolarından önemli derecede daha yüksek olacağı vurgusudur. Rapor, bu kapsamda 1.5 °C ile karşılaştırıldığında 2 °C’lik küresel ısınmanın olasılıkla şu anlamlara geldiğini gösteriyor:

» Karasal türlerin iki katı kadarı iklimsel olarak belirlenmiş olan coğrafi yayılışlarını kaybedecek;

» Yüzyıldan daha uzun zaman ölçeğinde 2 milyon km2’den daha fazla permafrost (Boreal tundralardaki yarı donmuş araziler) arazi kaybı olacak;

» Ortalama olarak günümüze oranla iki katı kadar insanın (bazı bölgelerde bu oran daha yüksek olacak) iklimle ilişkili su stresine uğrayacak;

» Birkaç yüz milyon daha insan iklimle ilişkili risklere maruz kalacak ve yoksulluğa karşı daha hassas olacak.

Hızlı adım atılırsa başarı sağlanabilir
► IPCC raporunda küresel ısınmayı 1.5 ºC sınırında tutmanın “mümkün olduğu” savunuluyor. Buna karşın sera gazı salımından büyük oranda sorumlu olan ABD ve Çin gibi ülkelerin umarsızlığını da göz önünde bulundurursanız iklim değişikliğini durdurmak ne kadar mümkün?
Rapor bize, iklim değişikliğiyle savaşımın, yani sera gazı salımlarının “insanın iklim sistemi üzerindeki olumsuz etkilerini giderebilecek” oranda, hızlı ve ivedi olarak -gerekli azaltım politika, önlem ve sektörel dönüşümlerin- gerçekleşmesi durumunda başarılı olacağını ayrıntılı olarak açıklıyor aslında. Dahası küresel ısınmanın 1.5 ºC’de sınırlandırılmasının fizik ve kimya yasaları açısından olası olduğu söyleniyor. Kuşkusuz ABD ve Çin gibi ana sera gazı salımı yapan ülkelerin bu sürece katkı vermesi çok önemli. Küresel ısınma düzeyini 1.5 °C’de sınırlandırmak hala olasıdır, ancak bu kolay olmayacak.

► Ne yapmalı?
2030 yılına kadar 2010 yılına göre insan kaynaklı (antropojen) karbondioksit (CO2) salımlarının mutlaka % 45 oranında azaltılması ve 2050 yılına değin net sıfır salıma düşmesi gerekiyor. Bu ise ancak enerji, sanayi, tarım, konut, ulaştırmadan kaynaklanan CO2 (Karbondioksit) salımlarının 2050 yılına gelindiğinde ise 2010 yılına göre % 75-90 oranında azaltılmış olmasıyla mümkün.

► Hedeflenen rakamları gerçekçi buluyor musunuz?
Bugün gözlenen iklimsel ve sera gazı birikimlerindeki değişim ve eğilimler dikkate alındığında, gelecekte yerkürenin küresel ortalama yüzey sıcaklıklarındaki artışın, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin yaşanmasını önleyecek bir düzey ya da daha açık olarak biyosferdeki tüm canlıların, genetik çeşitliliğin ve ekolojik sistemlerin varlıklarını sürdürmeleri ve değişen iklim koşullarına uyumları açısından gerekli ‘kritik eşik’ olarak kabul edilen 1.5 °C’yi aşmaması ya da 2 °C’nin altında kalmasının sağlanması gibi eşik değerler gerçekçi değil. Bu eşik değerleri tutturmak için çok geç kalındı.

Rapor, Türkiye için çok önemli
► Peki, ya Türkiye?

Bu rapor Türkiye açısından çok önemli. Çünkü iklim değişikliğinin sorun yaratacağı Akdeniz bölgesinde bulunuyor. Dolayısıyla karar vericilerin, hükümetin ve politikacıların, raporun bulgularını Türkiye açısından değerlendirmesi gerekiyor. Bunu, Paris Anlaşması için olmasa da burada yaşayan insanların yaşam kalitesi ve ekosistemin sürekliliği için yapmak zorunda. Buna karşın Türkiye, iklim değişikliği çerçeve sözleşmesi, Kyoto Protokolü ve şimdi Paris Anlaşması›nda hiçbir yükümlülük almıyor. Özellikle fosil yakıtlara dayalı sanayi ve enerji sisteminden daha az fosil yakıt tüketen ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönlenen yasal düzenlemeler yapmak zorunda. Kalkınmasını buna göre planlamak zorunda.

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
Şimşek’in Programı: İşsizlik, borçluluk, daha fazla yoksulluk Şişli Meydanı’nda üç kız Şimşek, ekonomi ve gerçek “Gurbeti ben mi yarattım?” Şeriatçılar neden şimdi sahnede?