100 yıldır yasasız perde açıyorlar

İlki Dârülbedâyi İstanbul Şehir Tiyatrosu adıyla 108 yıl önce kurulan yaklaşık 70 şehir tiyatrosu hâlâ yasasız. Tiyatrolar, çözümü bağımsızlığı güçlendirecek bir ‘Şehir Tiyatroları Yasası’nda görüyor.

Işıl ÇALIŞKAN

Büyük bölümü cumhuriyetle yaşıt, ilk kurulanlar ise 100 yılı aşmış olmasına rağmen sayıları 70'i bulan şehir tiyatroları, halen özel bir yasası olmadan yönetiliyor. Bu problem, belediye başkanlık koltuğunun el değiştirmesiyle kendini daha fazla gösteriyor.


Çalışanlar, belediyelerin desteklediği tiyatrolarda en büyük sıkıntının sanatçı kadrosu eksikliği olduğunu dile getiriyor. Bunun dışında repertuvar içeriğine yönelik müdahale, yönetim kadrosunun bağımsızlığına müdahale, ekonomik bağımsızlığın olmaması gibi sıkıntıları peş peşe sıralamak mümkün. 1944’te Avni Dilligil tarafından kurulan İzmir Şehir Tiyatrosu’nun 1950’de iktidara gelen Demokrat Parti tarafından kapatılması ve 70 yıl boyunca perde açamaması, yaşanan sorunların en önemli örneklerinden. O dönemden bu döneme ise değişen pek bir şey olmadı. 2016 yılında gerici Yeni Akit gazetesinin “Tiyatro değil gezici yuvası” şeklinde hedef gösterdiği Denizli Büyükşehir Belediyesi Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni Sinan Küçüköz’ün işten çıkarılması yakın zamanda yaşanan örneklerden.

Şehir Tiyatroları emekçileri, bu sıkıntıların giderilmesi ve keyfi uygulamaların sona ermesi için ortak bir “Şehir Tiyatrosu Yasası” talep ediyor. Tiyatro emekçileri, gelecek haziran ayında taleplerini görünür kılmak amacıyla bir araya gelmeyi planlıyor. Şehir Tiyatroları yetkilileri ile yaşanan sıkıntıları ve taleplerini konuştuk.

BAHÇIVANLA OYUNCU AYNI STATÜDE

Şehir Tiyatrosu çalışanlarının işçi statüsünde olduğundan yakınan Mersin Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Murat Atak, “Biz Kültür AŞ üzerinden çalışıyoruz. Dolayısıyla bahçıvanı da, beton karmacı da aynı statüde alınıyor. Oysa sanatçılar için mutlaka ayrı bir kategori oluşturulmalı” diyor.


Murat Atak - Mersin Şehir Tiyatrosu Genel
Sanat Yönetmeni


Şehir Tiyatroları Kuruluş Kanunu’nun gerekliliğine vurgu yapan Atak, “TBMM’den şehir tiyatrosu kurmaya karar veren bütün belediyeler o kanunu baz alarak kendi yönetmeliklerini hazırlayabilirler” şeklinde konuşuyor. Atak, yasa eksikliğinden kaynaklı yaşanan sıkıntıları şöyle sıralıyor: “Belediyenin işleyişiyle Devlet Tiyatroları’nın işleyişi bambaşka. Bazı tiyatrolarda yukarıdan gelen talimatlarla oynanan oyunlar var. Bütün bunları düzene sokacak bir çalışmaya ihtiyaç var. Bazı tiyatrolarda sahne amiri o sahnenin tek amiridir ama bazı tiyatrolarda sanatçıların çok altındaymış gibi bir görev verildiği için sahne amiri sanatçılar üzerinde bir otorite kuramıyor. Şu anda her şehir tiyatrosu kendi belediyesinin o günkü idarecilerine göre çalışıyor. Hiçbir parti ayrımı olmadan, hiçbir söz belediye başkanının iki dudağının arasında olmamalı. Yarın gelecek bir belediye başkanı ‘Ben sevmiyorum bu tiyatroyu kapatın’ deyip bu çocukların hepsine başka görevler verebilir ve tiyatroyu kapatabilir. Şehir Tiyatroları yasası çıkartıp belediyelerin de kendi yönetmeliklerini devreye sokmaları gerekiyor. Çalışma koşulları, çalışanların hakları yok. Bazı şehir tiyatrolarının sendikal hakları da yok.”

Haziran’da buna ilişkin bir çalıştay yapmayı planladıklarını aktaran Atak “Ortak bir sanat yönetimi bildirgesi hazırlamayı amaçladıklarını belirtiyor ve ekliyor. Biz sanatçısıyla, tekniğiyle, idarecisiyle şehir tiyatroları çalışanı olan belediyeden sanatçı olarak maaş alan kişilerin çalıştığı tiyatrolara davet edeceğiz” dedi.

DAHA FAZLA HOR GÖRÜLMESİN

Eski İstanbul Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Orhan Alkaya, “108 yıla yaklaşan tarihiyle İstanbul Şehir Tiyatrosu’nun tartışma üstü bir statüye kavuşturulması gerektiğini “Bu öncelikli ihtiyaç” sözleriyle destekliyor.


Orhan Alkaya - Eski İstanbul Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni



Dünya ölçeğinde “asırlık” tiyatro kurumu sayısının çok az olduğunu ifade eden Alkaya, görüşlerini şöyle aktarıyor: “Bakırköy, Eskişehir, Kocaeli ve İstanbul tiyatroları, 5441 sayılı Devlet Tiyatroları Kanunu’na atıfta bulunarak istihdam sağlıyor. Antalya da kuruluş itibarıyla böyleydi, sonra ne oldu izleyemedim. İzmir Şehir Tiyatrosu Sayıştay onayı bekliyor. Mersin için de durum benzer seyirde. Diğer yerel yönetim tiyatroları ise iyiden iyiye yöneticilerin iki dudağı arasına sıkıştırılmış durumda. AKP marifeti, taşeron şirketler aracılığıyla istihdam sağlama modelinden bir an önce kurtulmak gerekiyor.”

Alkaya görüşlerini şu sözlerle özetledi: “AKP –yahut Erdoğan- vizyonu, kurumları “fethetmek”, liyakatli insanları tebaaya dönüştürmek; olmadı tarumar edip insanlara ağaç kabuğu yemeyi tavsiye etmekten ibaret. Kimseden, Darülbedayi’nin kurucusu Şehremini Cemil Paşa (Topuzlu) ya da İstanbul Şehir Tiyatrosu’nu kurumsallaştıran Belediye Reisi Muhittin Üstündağ kadar uzak görüşlü olmasını beklemiyorum. Ama bilhassa kişilerle kaim uygulamaların sıklıkla faciaya sebep olduğunu bildiğim için, İstanbul Şehir Tiyatrosu yasasının bir an önce hazırlanarak parlamentoya sunulması gerektiğini düşünüyorum Darülaceze ile birlikte Osmanlı’dan intikal eden bu nadir kurumun, daha fazla hor görülmesinin, yıpratılmasının önüne geçilmeli. İstanbul Şehir Tiyatrosu ve Yerel Yönetim Tiyatroları” üst başlığıyla birlikte değerlendirilmeli.

***

100 küsur yıldır ödevimizi yapmadık

Şehir Tiyatrosu’nun ülkemizde, bir yasaya sahip tek kamu tiyatrosu olan Devlet Tiyatrosu’nun katettiği yoldan bağımsız düşünülemeyeceğini vurgulayan ve oyuncu Tuncer Yığcı, yasa sorununu tarihsel olarak şu sözlerle anlattı:


Tuncer Yığcı - Oyuncu

“Ne yazık ki bunca yıldır ülkemizde tiyatro adına tek bir yasa var: O da Devlet Tiyatrosu Kuruluş Yasası. Bu kanun, tiyatro insanlarına, önemli ev ödevleri vererek, “kendi özel kanununuzu ve tüzüğünüzü yapacaksınız” diyordu. Gelgelelim tiyatro insanları kendi artistik hayatlarına öylesine odaklandılar ki, tam kurumsallaşmış bir tiyatronun geleceğinin yasayla doğrudan ilişkili olduğunu göremediler. Güvenli bir siyasi iklimde deniz sütlimandı. Siyasetin farklılaştığı zamanlarda ise defansa geçip var olanı korumayı tercih ettiler. Devlet Tiyatrosu için konuştuğumuzda, 1965 yılında dönemin genel müdürünün keyfî uygulamalarına karşı bir grev girişimi söz konusu oldu. O zaman memurların grev yapması yasak olduğu için, yasadışı olarak 657 sayılı yasa devreye sokuldu. Tiyatronun özel yasası yapılabilmiş olsaydı böyle yasal olmayan memuriyet garabeti giderilmiş olacaktı. Ortada bir boşluk vardı, tiyatro hizmetini sürdürmeye, dahası yeni bölgeler açmaya devam ediyordu. Yasa ihtiyacı giderilmeyen tiyatronun büyümesiyle sorunları da büyüdü. Ertuğrul Günay’ın Kültür Bakanı olduğu dönemdeki bakanlar kurulu kararı ile kadrolu olmayan istihdam biçimi çıktı ortaya. Oysa yasal zeminde tiyatro alanında iş güvencesi ve sürekli çalışmanın mesleki gelişmenin motoru olduğu gerçeği defalarca tespit edilmişti. 2019’da kişisel çabamla ortaya çıkan Anayasa Mahkemesi kararı da özetlemeye çalıştığım durumu perçinler nitelikteydi.”

Kadrolu yapıya göre tercih edilen “çeyrek kadrolu” istihdam anlayışının tüm sanat kurumlarının gerçeğine dönüştüğünün altını çizen Yığcı, “Geleceği iki dudağın arasına sıkışan, bağımsız ve özgür olmayan ve biat kültürüne dayalı “sanatkâr” tipi kurumsal geleceği tehdit ediyor” diye konuştu. Şehir tiyatrolarının, değişen yönetimler elinde yoluna devam edemeyeceğini ifade eden Yığcı, “Bir an önce yasalarını kendileri yapmalılar. Belli ki armut pişip ağzımıza düşmeyecek. Yüz küsur yıldır ödevimizi yapamadık. Sınıfta kalmak üzereyiz” şeklinde konuşuyor.

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
Cannes jürisinde Ebru Ceylan da var Ertan Saban'ın Atatürk'ü canlandırdığı filmden ilk kareler Silik parçalar 43. İstanbul Film Festivali'nin ödülleri sahiplerini buldu Dünya Dans Günü’nde dansa davet: Bedenini dört aç