Asmalı Sahne: Bakkal dükkânı değil tiyatroyuz

YAĞMUR BOZACI

İstanbul’da tiyatroya farklı bir soluk getiren Asmalı Sahne’nin kurucularından Muharrem Uğurlu ile Türkiye’de özel tiyatro olmanın zorluklarına ve Asmalı Sahne’nin bu seneki repertuvarına değindiğimiz bir söyleşi yaptık.

>> Bize Asmalı Sahne’yi tanıtabilir misiniz?

Asmalı Sahne 2014 yılında ortağım ve konservatuvardan arkadaşım Petek Kırboğa ile birlikte kurduğumuz, tiyatro salonlarında yer bulamadığımız için kendi salonumuzu yaratmak zorunda kaldığımız bir oyun alanı, bir mekân. Sadece tiyatro yapmıyoruz. Burada şiir dinletileri, akustik konserler, atölyeler, yazarlık-oyunculuk eğitimleri gibi eğitimler de verdiğimiz 50 kişilik, iki apartman dairesinin birleşiminden oluşmuş bir yer. Klasik İtalyan sahne denilen sahnelerden farkı şu: bir çerçevesi yok. Sadece dört duvarı var. O dört duvarın içerisindeki 50 koltuğu istediğimiz yere koyarak oyunumuzu gerçekçi tarzda sergileyebiliyoruz. Asmalı Sahne, 5 yıllık bir mekân.

>> Sanatın birçok dalında çeşitli zorluklar yaşanırken tiyatronun gördüğü yoğun ilgiyi neyle açıklayabilirsiniz?

Ben bunun geçici olduğunu düşünüyorum. Bir dönem kapanıyor televizyonda. Artık dijital platform diye bir platform başladı. Benim mesela televizyonda fazla bir deneyimim yoktur. Biz hep hayatımızda tiyatroyla ilgilendik. Şimdi bir geçiş döneminden bahsediliyor. Dizilerin iş yapmadığından; filmlerin çok seyredilmediğinden. Bu durumda oyuncunun tatmini oynamaktır. O yüzden oyuncular tiyatroya dönüyor. Seyirciler de artık gündelik o saçma dizilerden bunaldığı için yeni arayışlarda. Tiyatronun bu alanlarını keşfediyorlar. Biliyorsunuz interaktiflikten hoşlanan bir seyircidir Türk seyircisi; yakın olsun, içinde olsun ister. Bu yüzden alternatif mekânlara ilgi fazla arttı. Ben bunu iki sene önce söylediğimde yine klasik olarak tiyatrodaki herkes ağlıyordu. İşte ‘tiyatroda para yok, seyirci tiyatroya gelmiyor’... Geliyor. İyi bir şey yaptığınızda seyirci geliyor. Özellikle şu dizilerin bitiyor olması, filmlerin saçmalıyor olması tiyatroya olan ilgiyi artırdı.

>> Buna rağmen tiyatro da birçok zorlukla başa çıkmak zorunda kalıyor. Bir özel tiyatro olarak sizin yaşadığınız zorluklar neler?

Bizim yaşadığımız en büyük zorluk bize hâlâ bir ticarethane olarak bakılıyor olması. Yani bugün ciddi kârlarla çalışan işletmeler hangi vergilere tabiiyse sadece hayatını bilet geliri üstünden idame ettiren tiyatrolar da aynı vergilere tabii. Bu dünyanın en saçma uygulaması. Türkiye’de var sadece bu. Biz para istemiyoruz ya da kimseden bir ayrıcalık beklemiyoruz. Bir hizmet sunuyoruz, bu hizmet de insanları eğitmeye yönelik bir hizmet. Ama sen bana bakkal dükkânı gibi bir muamele yaparsan ben ayakta kalamam çünkü ben domates satmıyorum. Bu yüzden bu verilen vergiler Türkiye’de sanat hizmeti verecek kuruluşların ne kadar önemsenmediğini gösteriyor.

>> Peki, sanatın kamusal yanı sizce ne kadar önemli? Yani DT ve ŞT’nin varlığı ne kadar önemli?

Yarın itibariyle ŞT’yi de DT’yi de kaldırsınlar. Böyle bir gücün altında tiyatro yapılmamalı. Biz işletme gibi görülüyoruz, tüccar statüsünde görülüyoruz; o zaman sen de memur statüsünde görülüyorsun. Çok fazla oynamayan oyuncu var. Çok gereksiz repertuvarlara gereksiz paralar ödeniyor. DT ve ŞT’ye aktarılan paralar bir kooperatif altında kurulan tiyatrolara ciddi can kazandırır. Ben boşa görüyorum oralara harcanan paraları. Kamunun tiyatrosu olmaz.

SAHNEDE ZENGİN PROGRAM

>> Bu seneki repertuvarınızdan bize biraz bahsedebilir misiniz?

Bir İtalyan filmi uyarlamasını oynatacağız. Şu anda Iphigenia diye bir oyunumuz var.

‘...lı Kadınlar’ dediğimiz bir oyunumuz var. ‘...’yı seyirci oyundan sonra kendisi dolduruyor artık. Bir de Manastır oyunumuz var, şu an çalıştığımız. Manastır oyunu da, 6 akıl hastasının Bosna Savaşı zamanında bir manastırdan bozma akıl hastanesinde unutulması. Geçen sezon çok beğenildi, bu sezon da devam ediyor. Son olarak da, yeni repertuvarımıza aldık, Mario Fratti’nin ‘Diana’ diye bir oyunu var. Asıl adı Kurban ama biz Diana diye çevirdik. 3 kişilik bir oyun. O da ekim sonu itibariyle repertuvarda seyirciyle buluşmuş olacak.

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
Cannes jürisinde Ebru Ceylan da var Ertan Saban'ın Atatürk'ü canlandırdığı filmden ilk kareler Silik parçalar 43. İstanbul Film Festivali'nin ödülleri sahiplerini buldu Dünya Dans Günü’nde dansa davet: Bedenini dört aç