Brezilya’da sağ siyasetin yeni mücadele mecrası: Yüksek yargı

Dilma’nın azil davası gibi Lula’nın ceza davası da tüm hukuk normlarının ayaklar altına alındığı, herhangi bir delilin bir mahkemeye sunulmadığı siyasi bir yargılamaydı

AYLİN TOPAL- Doç Dr. Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Latin ve Kuzey Amerika Çalışmaları Anabilim Dalı Başkanı

8 Nisan akşamı Brezilya siyasetinde önemli bir dönüm noktası yaşandı. 1970’lerin en etkili sendikacılarından, Brezilya İşçi Partisinin kurucu lideri, 2003-2011 yılları arasının efsanevi devlet başkanı Luiz Inácio Lula da Silva 12 yıllık hapis cezasını çekmek üzere teslim oldu. Ancak bu ceza, Lula’nın geçmişte işlediği iddia edilen, ancak herhangi bir kanıt gösterilmeyen yolsuzluk ve para aklama suçlarına istinaden değil de, yakın gelecekte yapabileceklerinden korkulduğu için verilmiş gibi görünüyor. Lula, Ekim 2018’de yapılacak seçimlerin açık ara favorisiydi. Başına gelecekleri öngörerek yakınlarda “beni hapse atarlarsa kurban, öldürürlerse şehit, serbest bırakırlarsa başkan olacağım” demişti.

2000’ler boyunca devlet başkanlığı seçimlerinde Lula’nın İşçi Partisi PT karşısında sürekli yenilgiye uğrayan sağ koalisyonun elindeki tek güç “hukukun üstünlüğüydü.” Lula’nın seçimlere aday olarak girememesi için hukuki bir savaş başlatıldı. Sağ siyaset yüksek yargı üzerinden kendisine yeni bir siyasi mücadele mecrası açtı. Bu mecranın zeminini hazırlayan önemli bir unsur oligarşik anaakım medya oldu. Her türlü hukuk ilkelerinin çiğnendiği yargılama sürecinin ve verilen hâksız hükümlerin ulusal ve uluslararası düzeyde destek bulabilmesi için ana akım medyanın karalama ve itibarsızlaştırma amaçlı haberleri elzemdi.

Sağ siyasetin yeni mücadele mecrasının kuruluş hikayesi 2013 yılı Haziran ayının ortalarında başlar. Haziran ayı başında São Paulo şehrindeki toplu taşıma ücretlerindeki artışa tepki olarak yapılan gösterinin polis tarafından sert bir şekilde bastırılmasının ardından ülkede kitlesel gösteriler patlak verdi. Bir hafta içinde tüm ülkeye yayılan gösterilerin niteliği anaakım medyanın desteklediği orta-üst sınıf protestocuların eylemlere katılmasıyla günler içinde değişti. 21 Haziran’da sol partiler ve sendikalar Dilma ile bir dizi talepler listesi üzerinde anlaşıp, sokaktan çekildiler. Ancak, Başkan Dilma Rousseff ve PT’ye yönelik yolsuzluk haberleri bu günlerde uluslararası medyaya servis edilmeye başladı. Dilma Rousseff’in azli ve askeri darbe talepleri en yüksek perdeden seslendirildi (Bu konudaki ayrıntılı analiz için Alfredo Saad-Filho’nun Praksis Dergisi’nin 34. sayısında yayımlanan yazısına bakılabilir).

Uygulanan strateji
2014 boyunca bir yandan Dilma öte yandan Lula hakkında medya üzerinden giderek daha da tırmandırılarak yürütülen bu stratejinin bir sonraki adımı 2016 yılında Dilma’nın başkanlıktan azledilmesi oldu. 1970’li yıllarda askeri diktatörlüğe karşı mücadele eden Marxist bir gerilla olan Dilma’yı azile götüren asıl sebep bütçe açığını gizleme amaçlı yasal olmayan muhasebe manevraları değildi. Küresel ekonominin gidişatı bakımından Dilma, Lula kadar şanslı değildi. Makroekonomik göstergeler kötüye gidiyordu. Finans ve sanayi çevrelerinin uygulanan ekonomi politikalarından duyduğu rahatsızlık, sınıf bilinciyle haber yapan medya patronları, siyasi hükümler verebilecek kuklalaşmış yargıçlar, ve 2000’ler boyu PT’nin sürdürdüğü sosyal politikalardan rahatsız orta sınıflar işbirliğiyle Dilma’nın azli ile sonuçlandı.

Hukuk yok sayılıyor
Azil davası gibi Lula’nın ceza davası da tüm hukuk normlarının ayaklar altına alındığı, herhangi bir delilin bir mahkemeye sunulmadığı siyasi bir yargılamaydı. Siyasi yargılama ne anlama gelir? Yüksek savcılar muğlaklaştırılıp, çürütülmesi zorlaştırılan ve herhangi bir kanıt gösterilmeyen iddialarla davayı açar; savunma haklarının çeşitli şekillerde sistematik olarak engellendiği, sonu gelmeyen yargılama süreci başlar; yargılama sırasında anaakım medya karalama amaçlı yalan haberlerini servis ederler; verilecek hükmün zemini o haberlerde yavaş yavaş oluşturulur; siyasi angajmanları güçlü yargıçlar verilen hükmü ilan eder; siyasi rakip böylece siyaset alanından çıkarılmış olur. İronik bir biçimde, Lula başkanlığa ilk kez adaylığını koyduğunda adaletsizliklere karşı savaşacağını vaadetmişti. Sağ koalisyon, Lula’nın mücadele etme sözü verdiği adaletsizliği yüksek yargının içine taşıyarak, demokrasinin temel kurumlarını işlevsizleştiriyordu.

12 yıllık hapis hükmünün verilmesinin ardından Lula’nın avukatları Anayasa Mahkemesi’ne tüm temyiz yolları tüketilene kadar cezanın infazının ertelenmesi talebinde bulundular. 4 Nisan günü Anayasa Mahkemesi’nin 11 yüksek yargıcı başvuruyu görüşmeye başladı. Oylama sonuncunun bıçak sırtı olacağına dair içerden bilgiler sızmaya başlamasıyla birlikte iki kaynaktan yorumlar internete akmaya başladı. Piyasa çevrelerinin yayın organları Lula’nın serbest kalmasının Brezilya ekonomisinin istikrarını bozacak, Temer Hükümeti’nin reformlarının altını oyacak bir durum olarak gördüklerini açıkladılar. Aynı zamanda, tabir yerindeyse, ordu aba (üniforma) altından sopa gösteriyordu. Brezilya Genel Kurmay Başkanı’nın Salı günü attığı “silahlı kuvvetlerin işlenen suçun cezasız kalmasını reddettiği, Anayasaya, toplumsal barışa ve demokrasiye saygı gösterilmesini talep ettiği...” tweet ile oylamanın sonucunu etkilediği yorumları haklı görünüyor. Ayrıca bu tweet tekrarlanarak Globo TV ekranlarından “Lula’nın serbest bırakılması kararının darbeye yol açacağı” nın iddia edilmesi hem yüksek yargıya hem de Lula taraftarlarına bir tehdit niteliği taşıyordu. Piyasaların kriz, ordunun darbeyle kıskaca aldığı oylama bilindiği gibi 5 e karşı 6 oyla Lula’nın aleyhine sonuçlandı. Lula’nın federal polise 6 Nisan Cuma öğleden sonra teslim olması karara bağlandı.

Siyasallaşan yargı
Yargının siyasal bir mecra haline getirilmesinin sonucu olarak yasal olan ile meşru olan arasında giderek büyüyecek bir makas oluştu. Lula Cuma günü teslim olmadı. 8 Nisan Pazar akşam saatlerine kadar Metal İşçileri Sendikası’nda ailesi, arkadaşları, partililer ve tüm destekçileriyle birlikteydi. 19 yaşında bir parmağını pres makinesine kaptırarak kaybeden torna işçisi Lula “burada doğdum” dediği sendikasından çıkıp teslim olmak üzere arabasına binmek istedi. Binanın etrafını sarmış olan destekçileri önünü kesip arabaya ulaşmasına engel oldular. Sendika başkanının Lula’nın teslim olmasının ülkenin geleceği için daha iyi olacağına ilişkin yaptığı konuşmanın ardından, Lula ikinci kez binadan çıkıp tüm engellemelere rağmen arabasına ulaştı. Federal polis eskortluğunda bölgedeki havaalanına ve oradan da helikopterle cezaevine nakledildi.

Lula’nın son konuşmasındaki şu sözler önemliydi: “Ben durmayacağım. Çünkü ben artık bir insan değilim. Ben bir fikirim. Sizin fikirlerinizle bütünleşmiş bir fikirim”. Gerçekten de mahkemeler bir suçu değil bir fikri yargıladı, 2016 yılında azletti, şimdi de hapse hüküm verdi.

Buradan sonra ne olabilir? Senaryolar muhtelif: Hala temyiz yolları tükenmedi. Yani, Lula’nın hapisten çıkması, Ekim seçimlerine girmesi ve başkan olması –zayıf da olsa- ihtimal dahilinde. Ancak bunun olması durumda seçimlerin iptal edileceğine kesin gözüyle bakılıyor. PT içinden Lula’nın karizmasına sahip bir aday çıkması kolay görünmüyor. Bu durumda PT’nin başka bir sol partinin adayını desteklemesi gerekecek. Ancak nazik siyasal koalisyonlar üzerinde duran PT tabanının tek bir isimde uzlaşamayarak bölünmesi ve yenilgiye uğraması oldukça muhtemel. Bu sırada sağ koalisyonun hala bir aday çıkaramamış olması dikkat çekici, ancak ulusal kaynaklarda São Paulo valisi Geraldo Alckmin üzerinde anlaşmalarının mümkün olacağı yazılıyor. Yazımı umutvar bir biçimde bitirebilmek isterdim. Ama korkarım, Brezilya’dan bir süre daha kötü haberler almaya devam edeceğiz.

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
Yasak meşru değil, halk Taksim’de olacak Emniyet Genel Müdürlüğü’nün sınavı: Türkiye birincisi mülakatta elendi Meteoroloji'den 14 il için sarı kodlu uyarı: Sağanak ve toz taşınımı bekleniyor Mülakatı savunan bakanın eşine ‘yürü ya kulum’ denmiş! Devlet bulamadı, PTT hemen buldu