Bu kilidi kaldırın merkez açılsın

Boğaziçi Üniversitesi’nde faaliyet gösteren Mithat Alam Film Merkezi’ne yapılan kayyum rektör müdahalesine tepkiler sürüyor. Sinemacılar, “Rektörlüğün verdiği bu karardan en kısa sürede dönülmesi”ni talep ediyor.

Murat TIRPAN

Boğaziçi Üniversitesi'nde yer alan Mithat Alam Film Merkezi sinema dünyamıza uzun zamandır hizmet eden önemli bir oluşum. Nuri Bilge Ceylan, Seyfi Teoman, Derviş Zaim, Emin Alper, Pelin Esmer gibi çok önemli yönetmenlerin beslendiği, çok önemli bir sinema arşivinin, Hisar Kısa Film Seçkisi'nin, Altyazı gibi bir sinema dergisinin ve sayısız projenin ortaya çıkmasında büyük rolü olan Merkez'e yapılan müdahale sinema dünyasından tepki çekiyor. Mithat Alam Bey'in büyük bir vizyonla hayata geçirdiği bu çok özgün ve özerk yapıya geçtiğimiz günlerde Boğaziçi'ndeki birçok bölüm gibi Kayyum rektör Naci İnci tarafından müdahale edilerek merkezde on beş yıldır bu mirasın sürmesi için çalışan Mithat Alam Film Merkezi’nin (MAFM) genel koordinatörü Zeynep Ünal ve proje etkinlikler yöneticisi Elif Ergezen işten çıkarıldı. Mithat Alam Film Merkezi'nin Genel Koordinatörü Mithat Alam Eğitim Vakfı tarafından atanması gerekirken ve Mithat Alam'ın hayata veda etmesi ile Merkezin yönetimi Alam Vakfı'na geçtiği halde yaşanan bu durum sonrası merkezin akıbetini endişe ile beklerken yolu buradan geçen sinemacılara görüşlerini sorduk. Yönetmen Tolga Karaçelik, yönetmen, oyuncu Ercan Kesal ve oyuncu Tülin Özen Mithat Alam Film Merkezi’nin neden önemli olduğunu anlattı.

ORTAK DİLEĞİMİZ KARARDAN DÖNÜLMESİ

Tolga Karaçelik: Mithat Alam Film Merkezi’ne yapılanlar içime sinmiyor. Akıl almıyor. Böylesine güzel işleyen, Mithat Abi ile başlamış vefatı sonrasında da aynı ruh ve şevkle devam etmiş bu kurumun üzerimde etkisi çoktur. Sarmaşık’ın çekimlerine hazırlanırken beni filme hazırlayan, zaman geçirdiğim en değerli kurumdu. Kısa Film Festivali'ne jüri üyesi olarak katıldığım orada tanıştığım kısa film yönetmenleri ile arkadaşlığımın devam etmesini sağlayan, seminerlerine hem seyirci hem konuşmacı olarak katıldığım Merkez birçok sefer, film yapmak isteyen Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri ile biz film çekebilen şanslı azınlığın bir araya gelmesine nice etkinliklerle vesile olmuştur. Bu tip buluşmalar ve bunun gibi birçok etkinliğin gerçekleşmesini sağlayan yöneticileri ile ilgili rektörlüğün vermiş olduğu bu karardan en kısa sürede dönülmesi ben ve benim gibi birçok sinemacının ortak dileğidir.

Tolga KaraçelikTolga Karaçelik

KURUMA SAHİP ÇIKMAK BOYNUMUZUN BORCUDUR

Ercan Kesal: Yıl 1970. Avanos’ta “Paralı Askerler” isimli bir film çekiliyor. Tony Curtis çarşıda dolaşıyor, yanında Charles Bronson. Ahali peşlerinde. Tüm kasabalı işi gücü bırakmış, çekimleri izliyor. Filmin bir sahnesinde büyük sofralar kurulmuş, eğlence var. Sahnenin sonunda da silahlar patlıyor, masalar devriliyor, kavga kıyamet. Set ara verince, kırılmamış tabak ve bardakları kapışıyoruz çoluk çocuk. Bir fırsatını bulup, atın üzerinde beyaz kıyafetiyle dolanan Tony Curtis’e, “Peri” gazozu veriyorum. Gülerek alıyor ve içiyor. Lakin, yanlarında getirdikleri ve ilk kez orada gördüğüm kutu kolalar karşısında hiçbir şansımızın olmadığını anlıyorum. Tony Curtis 2010 yılında öldü. O günlerde, Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Sinema Merkezi’nde, Mithat Bey’in konuğu olmuştum. Sohbet sonrası bana merkezin film arşivini gezdirdi. Zengin bir koleksiyonlarının olduğunu ve aradığım bir film varsa verebileceklerini söyledi. “Paralı Askerler” dedim. ”Yönetmenini bilmiyorum. 1970 yılında çekildi, Avanos’ta. Türkiye’de oynamadı bildiğim kadarıyla… Var mı?” Bir an duraladı Mithat Bey ve ortadan kayboldu. Geldiğinde hafif mahcup ve biraz da canı sıkkın: ”Yok” dedi. ”Vizyona farklı bir isimle de girmiş olabilir.” Sonunda filmi buldu Mithat bey.”You Can’t Win’Em All”mış orijinal adı, Peter Collinson’un filmi, “Hepsini Kazanamazsın” diye çevrilebilir” dedi ve CD’yi önüme koydu. Akşam bilgisayarımda çocukluğumu, eski evimizi, ölmüş komşularımızı izledim, ağlayarak. Mithat Alam, bir film üzerinden geçmişimi hediye etmişti bana. Belki de sinema, sadece bu kadarcık bir şeydi. Sinemanın en hayırlı evlatlarından birinin armağan ettiği bir kuruma sahip çıkmak boynumuzun borcudur!

Ercan KesalErcan Kesal

MERKEZ, SİNEMAYA KATKILARINI SÜRDÜRMELİ

Tülin Özen: Mithat Alam Kültür Merkezi, çok özel bir insanın gayretiyle, zekasıyla, emeğiyle,sevgisiyle kurulmuş ve sadece Boğaziçili öğrencilerle değil, hepimizle paylaşılmış, aklınıza gelebilecek, şu an değer üreten hemen her sinemacıya değmiş, dokunmuş, ve Zeynep Ünal ve Elif Ergezen’le devam eden, onlara emanet edilen,eşi benzeri olmayan bir sinema merkezi, okulu, arşivi,kütüphanesi, yayınevidir. O kadar eşsiz ve özgündür ki; bu yapılanın ne demek olduğunu ısrarla anlatmak gerek herhalde, bu ülkede eşi benzeri olmayan bir film arşivi oluşturulmuştur, Görsel Hafıza Projesi’ni üretmiştir,her yıl yayınlanan ‘sinema söyleşileri’ kitapları, Hisar Kısa Film Seçkisi , yapılan atölyeler, kısa film çalışma gruplarıyla son derece aktif bir merkezdir. Sadece Türkiye için değil, dünyayı düşündüğümüzde de kuruluşuyla, işleyişiyle benzeri olmayan bir yerdir..Böyle bir yere değil olumsuz bakmak ve işleyişine engel olmaya çalışmak,yanından geçerken (hangi mesleği yaparsanız yapın), bu topraklarda yaşayan, bu dünyanın kültür değerlerini seven biri olarak gurur duymamak, burayı canım Mithat Alam’dan kalan bir miras gibi görmemek imkansızdır.

Tülin ÖzenTülin Özen

Son dönemde bu kuruma yıllarını vermiş iki arkadaşımızın işine son verilmesiyle gündeme gelen Merkez hakkındaki tüm haberleri takip ediyorum ve çok üzülüyorum. Bu mirası güçlü tutan insanların ait oldukları yere bir an evvel geri dönmelerini, Merkez'in yine öğrencilerle biz sinemacıları bir araya getirmesini diliyorum.

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
Ertan Saban'ın Atatürk'ü canlandırdığı filmden ilk kareler Yaklaşık 100 yıldır kayıptı: “Bayan Lieser'in Portresi” 32 milyon dolara satıldı Irmak Ayoğlu, “Yüzleşme” şarkısının klibini yayınladı Bozulan organlar Bi'Dünya Şiir yola çıktı