Cannes’da Fransız sinemasının zaferi

Joel ve Ethan Coen Kardeşler’in başkanlığındaki jürinin Altın Palmiye dahil verdiği yedi ödülden üçünü alan ve birkaç yılda bir verilen “Onur Palmiyesi” ile toplam dört ödül kazanan Fransız sineması, yıllar sonra Cannes’dan zaferle dönüyor

DEFNE GÜRSOY - CANNES

Biraz şaşkınlık, biraz öfke, biraz mutluluk, tüm yarışma filmlerini izleyen sinema sever ve eleştirmenlerin ödüller açıklandığında hissettiği duygular paketini oluşturur. Her şey jürinin kararına bağlıdır. Jüri bizce bu yıl olduğu gibi ne kadar uyumsuzsa, o kadar şaşırtıcı kararlar çıkar. Tören bittikten sonra Coen Kardeşler’in açıkladığı gibi: “Biz sinema eleştirmeni değiliz, sadece sinema eserine bakan sanatçılarız”.

Ödül listesinin en büyük eksikleri iki İtalyan, Nanni Moretti ve Paolo Sorrentino. Ama bizi bu yıl en çok şaşırtan Altın Palmiye ile En İyi Senaryo oldu. Jacques Audiard’ın “Bir Peygamber” dahil, önceki filmografisini çok beğensek de, anaakımın güçlerine yenik düşmeye başladığı “Pas ve Kemik” bundan sonraki gideceği yönün habercisiydi. “Deephan” iyi bir film, konusu “siyasi olarak doğru”. Hatırlatalım, eski bir Tamil Elam Kurtuluş Kaplanları üyesinin sahte kimlik ve sahte aile Sri Lanka’dan kaçtıktan sonra Fransa’ya iltica ederek, göçmenlerin bugün Avrupa’nın birçok ülkesindeki gerçeklerini anlatıyor. Altın Palmiye açıklandığında töreni izleyen eleştirmenler tarafından yuhalandığını da belirtelim.

Macar Lazslo Nemes’in ilk uzun metrajlı filmiyle Cannes’da yarışmaya alınması zaten nadir bir olaydı, “neredeyse Altın Palmiye” olarak nitelenen Büyük Ödülü alması genç yönetmenin haklı başarısını teyit etmiş oldu. “Saul’un Oğlu” ile hak edilmiş bir ödül alan Nemes’in ustası Bela Tarr’ın Cannes’da birçok kez yarışsa da hiç ödül almamış olduğunu hatırlatalım. Sanırız Nemes bu başarıyla Cannes tarihine geçecek.

İkinci ve daha rahatsız edici sürpriz, Meksikalı Michel Franco’nun “Chronic”ine senaryo ödülü verilmesi. Son güne geldiği için yazamadığınız filmin konusu, ağır hastalıklara yaşam sonu bakıcılığı yapan bir adamın kendi geçmişiyle hesaplaşamaması ve sözde ötenazi ile ilgili. Sözde diyoruz, zira film bir kışkırtma ve manipülasyon. Kadın oyuncu ödüllerinin iki saat boyunca histerik bir kadını aynı mimiklerle oynayan Emmanuelle Bercot’ya ve Carol filminin sessiz karakterini oynayan Rooney Mara’ya birlikte gitmesi de şaşırtıcı.

Gelelim mutluluklarımıza ve eleştirmenleri genelde birleştirecek kararlara. Tayvanlı Hou Hsiao-Hsien’in “Katil” ile En İyi Yönetmen ödülünü alması en az Vincent Lindon’un çok hak etmiş En İyi Erkek Oyuncu ödülü kadar sevindirici. Öte yandan özgün hikâyesiyle Lanthimos’un Jüri Ödülü alması şaşırtmadı. Türkiye’de ve dünyada az tanınan, Cannes’da 1964’te unutulmaz “Cherbourg Şemsiyeleri” ile Altın Palmiye alan Jacques Demy’nin eşi, Fransız sinemasının en özgün yönetmenlerinden ve Fransız Yeni Dalga’sının tek kadın üyesi Agnès Varda’nın gözleri yaşlarla “Kocamın Palmiyesinin yanına koyacağım” dediği Onur Altın Palmiye’sinin bundan önce Clint Eastwood, Bernardo Bertolucci ve Woody Allen almıştı.

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
Cannes jürisinde Ebru Ceylan da var Ertan Saban'ın Atatürk'ü canlandırdığı filmden ilk kareler Silik parçalar 43. İstanbul Film Festivali'nin ödülleri sahiplerini buldu Dünya Dans Günü’nde dansa davet: Bedenini dört aç