Cebenoyan, bu filmde can buldu

Yönetmen Çiğdem Sezgin, Suna filmi ile Adana Altın Koza’da “Halk Ödülü” aldı. Filmi 3 yıl önce yaşamını yitiren gazetemizin yazarı Cüneyt Cebenoyan’a adayan Sezgin, “Cüneyt’in filmi görmesini çok isterdim” dedi.

Murat TIRPAN

Çiğdem Sezgin Kasap Havası’ndan sonra ikinci filmi Suna ile karşımızda. Adana Altın Koza’da ‘‘Halk Ödülü’’ kazanan ve Ayvalık Film Festivali’nde büyük ilgi gören Suna istemediği bir hayatı yaşamak zorunda kalan yalnız bir kadının hikâyesi. Filmin bizler için özel bir yanı daha var, sinema yazarı Cüneyt Cebenoyan’a adanmış olması. Yönetmen Çiğdem Sezgin ve oyuncu Tarık Papuşçuoğlu ile Adana’da bir söyleşi gerçekleştirdik.

Suna fikri nasıl ortaya çıktı sorusuyla başlayarak sizden filmde dair genel bir çerçeve alalım mı?

Suna’ya tanıdığım iki kadın karakterin özelliklerini düşünerek başladım. Kafamda geçkin yaşta yalnız ve yoksul bir kadın vardı, kaybedecek bir şeyi olmayan, kimsesiz, parasız bir kadın hakkında bir hikâye yazdım, ama aynı zamanda bu yoksullukla ve yalnızlıkla alakalıydı da. Tıpkı Kasap Havası’ndaki gibi istediği hayatı yaşayamayan, istediği kimliğe bürünemeyen, dayatmaların getirdiği ilişkileri yaşayan sıkışmış insanların derdini anlatmayı seviyorum ben. Suna onu seçen yaşlı bir adamla evlenmek zorunda kalıyor ve sonuçta o evde olmak istemediğini anlıyor; orada, o evde ve kasabada sıkışıyor.

BİRLİKTE AMA YALNIZ

Burada sıkışmışlık var ama bir seçim de var, sonuçta zorunlu da olsa Suna işlevsel olduğunu düşündüğü bir seçim yapıyor, geleceği için bir adamla evleniyor. Böyle birçok örnek tanıyorum ben de.

O seçmiyor aslında, adam onu seçiyor. Yalnızlık ve yoksulluk ezik yapar insanı sen de kabul edersin, boyun eğersin; yalnız ve yoksul kadınlar daha çok mağdur olurlar kuşkusuz ama bu halinle elbette katmanlı bir karakter olamazsın. Gerçekte bizler insan olarak yalnız ve parasız olsak da mümkün olduğunca karakterimizden ödün vermek istemeyiz, ben de Suna’yı yoksul ve yalnız kadın tiplemesinden çıkarmak, dönüştürmek istedim. Nihayetinde bu kadının arzuları var, istekleri var, yaşamak istediği bir hayat var. Filmin çatışması da buradan geliyor zaten, bir tür çıkar ilişkisi olan bir evlilikle karşı karşıyayız burada. Aslında filmde kafese koyduğum iki kuşun aksine bu iki kişi birbirlerine gerçekten yakınlaşmıyorlar bile.

Cüneyt Cebenoyan

Benim özel olarak ilgilendiğim diğer örnek bir film eleştirmeni olan Can karakteri. Suna kasabada Can adlı karakterle karşılaşıyor ve küçük de olsa aralarında bir temas oluyor.

Evet, film eleştirmeni karakter aslında Suna’nın içindeki biraz entelektüel, biraz özgür yanı gösterebilmek için var, bu temas önemli. Sıkışmışlık içindeyken konuşulabileceğimiz insanlara ihtiyacımız olur. Can’ın yalnız, çok film izlemiş, entelektüel çıtası yüksek, toleranslı, halden anlayan bir karakter olduğunu göreceksiniz. Film izlemek sonuçta değiştirir bizleri, dünyaya bakışımızı olumlu anlamda etkiler. Bu sıkıntılı kasabada onunla karşılaştığında Suna’yı çeken de bu.

Bu karakteri yaratırken arkadaşım sinema yazarı Cüneyt Cebenoyan hep yanımdaydı, onunla tartışıyordum. Tabii sonra sevgili Cüneyt’i ne acıdır ki kaybettik, filmdeki karakterin ismi Can da ona atıftır. Cüneyt’in filmi görmesini çok isterdim, umarım onun beğeneceği bir film ortaya çıkmıştır. Filmi de bu yüzden ona adadım.

Çiğdem Sezgin

Can karakterini Cüneyt’in oynaması planınız var mıydı?

Evet, bunu düşündük, o “Ben oyuncu değilim” dese de... Sonradan karar kıldığımız Fırat Tanış’ın da Cüneyt’i canlandırmak konusunda gerçekten beni mutlu eden bir performans gösterdiğini de söylemem gerek. Bu arada filmde covid-19 süresince yaptığım revizyonda birçok karakter ve oyuncu değişmiştir, Veysel’i oynayan Tarık Bey de filmin oyuncularına sonradan dâhil oldu mesela.

Adana’da Halk Ödülü aldınız, filme yönelik tepkiler nasıldı?

Halk Ödülü almak benim için kesinlikle çok önemli, filmi izleyen ve alkışlayan herkese teşekkür ediyorum. Hem kendi adıma hem de Suna gibi kadınlar adına...

***

BAŞTA ZORLANDIM

Veysel’i oynayan Tarık Papuşçuoğlu, filmle ilgili tecrübelerini şöyle aktardı: “Çiğdem Hanım'la yıllar önce bir projede çalışmıştık, tanışıyorduk. Bu projeyle gelince şaşırdım ama çok etkilendim. Başta gerçekten zorlandım ben itiraf etmeliyim, bunun ilk nedeni bu tür bir bağımsız filmde daha önce hiç deneyimim olmaması, ikincisi ise Çiğdem harika bir yönetmen olması. Her plandan sonra onun mutlu olup olmadığını kontrol ediyordum sette. Benim bir belli oyun tarzım vardır ama burada yönetmenim onu istemiyordu, sürekli “oynama” diyordu. Demek ki diğer projelerde hep oynuyormuşum, bunu değiştirdim Suna'da.”

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
"Ercan Kesal’dan vazgeçmeden rol yapıyorum" Yaşlılık ve getirdikleri Bozulan organlar Prof. Dr. Gülçin Aksoy yaşamını yitirdi Oyuncu Sevda Ferdağ hayatını kaybetti