Gelenek Nedir sorusu ve Tuncer Bulutay üzerine..

EKİN DEĞİRMENCİ
SBF, DOKTORA ÖĞRENCİSİ

Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat Bölümü’ne (bundan sonra SBF) öğrenci olarak girdiğim 2006 yılından itibaren “Mülkiye Geleneği” söylemi altında çok değişik davranış kalıplarıyla karşılaştım. Bunlar arasında düşünce, ifade ve tartışma özgürlüğünün en liberal yorumlarından tutun da devrimci sol siyasetin egemen olduğu alanlardaki kimi hatalı ‘gelenek’ yorumlarına kadar birbiri ile uzlaşmaz çok çeşitli yorumlar SBF ‘geleneği’ adı altında kullanılıyordu. Bu kısım, görece genç bir lisans öğrencisi olan benim bir köşesinden mütevazı bir biçimde iştigal ettiğim sol siyasete dair deneyimlerimi içeriyor ve burada anlatmayacağım.

Sevgili Tuncer Bulutay Hoca’nın hiç öğrencisi olmadım. Tuncer Bulutay ve onun gibi nice kıymetli hocanın öğrencisi olamadığım gibi. Ben, kendisinin hiç öğrencisi olmamış biri olarak bana ve benim gibilere hissettirdikleri üzerine yazmak isterim. Dr Selim Soydemir’in verdiği Finansal Kuruluşlar dersinden kendisi ile ilgili hatırladığım bir anektoda yer vereceğim izninizle. Bu, aslında benim değil Selim Soydemir’in anısı ama o dönem biz öğrencileriyle paylaşma gereği hissetmişti. Kendisi o zaman Tuncer Hoca ile birlikte İsmail Türk’e Armağan çalışmasının derlemesiyle ilgileniyordu. Tuncer Hoca’nın ilerlemiş yaşına rağmen haftanın her gününü farklı bir kamu kurumunun kütüphanesine ayırarak oradaki yayınları okuduğunu, incelediğini ve her seferinde dikkatle notlar aldığını anlatmıştı. Kendisine, bir meslekdaşı tarafından bu yaştan sonra bunlarla neden uğraştığına dair yöneltilen bir soruya verdiği cevap bilimsel bilginin kamusal amaçlarla, halkın yararına yapılmasının ne kadar önemli olduğunu anlatır nitelikte:

“Eğer bugün yanlış gördüğümüzü söylemezsek, yarın genç öğrencilerimizin, insanların yüzüne nasıl bakarız?”

Tuncer Hoca bu sorumluluğunu her zaman yerine getirdi. 1980 12 Eylülü’nde 1402’lik olduğunda da, TÜİK’in evlere şenlik milli gelir revizyonunu yaptığı sırada da. TÜİK’in çeşitli alanlardan bilim insanlarını davet ettiği toplantıya katıldı ve sorularını sordu. Elbette yanıt alamadı.

SBF’ye lisans üstü öğrenci ve ‘yüce’ akademinin bir üyesi olma motivasyonu ile tekrar geldiğimde ise ‘gelenek’e dair düşüncelerim biraz değişmişti. Elbette devrimci sol değerleri aklımın ve yüreğimin bir köşesinde hep tutarak. Bilimsel çalışmanın kamusal çıkarları gözeterek yapılması gerektiğine dair anlatılan herşeyi hatırlayarak.

1 Eylül 2016’dan başlayarak, SBF’nin devletçi bir geleneği ‘devlet düşmanı’ olduğumuz gerekçesiyle fakültenin önemli çoğunluktaki hocasını, içlerine lütfedip beni de katarak, tasfiye ettiğinde yine Tuncer Hoca’yı hatırladım. Tuncer Hoca belki yaşı nedeniyle 10 Şubat 2017’deki polis saldırısından uzaktaydı, ama Korkut Boratav hocamız oradaydı. Tuncer Hoca’nın da aklı fikri eminim oradaydı.
Şimdi SBF ‘geleneğinin’ devletçi kanadı, Tuncer Hoca’nın vefatı nedeniyle rektörlük makamının şaşaalı odalarında ve kişisel çıkar peşinde koştukları her yerde güzel sözcüklerle anma etkinliğinde bulunacak, bundan hiç utanmayacak.

Bitirirken şunu eklemeliyim: Gelenek ezilen şekerlerdedir.

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün sınavı: Türkiye birincisi mülakatta elendi Yasak meşru değil, halk Taksim’de olacak Mülakatı savunan bakanın eşine ‘yürü ya kulum’ denmiş! Selahattin Demirtaş'tan aylar sonra ilk paylaşım SGK vurgunundan eski bakanın hastanesi çıktı