İnsan ‘İnsan’a bakıyor

Arter’de açılan ‘Human’ (İnsan) başlıklı fotoğraf sergisi fotoğraf dünyasının en prestijli ödülü Prix Pictet’in bu yılki finalistlerinin portfolyolarından oluşuyor. İnsan sergisi 28 Temmuz tarihine kadar devam edecek.

Emrah KOLUKISA 

Prix Pictet’in Arter’de açılan “Human” başlıklı sergisinde bu yılın büyük ödülünü kazanan Gauri Gill’in fotoğraflarına bakarken çölde her nasılsa yeşermiş bir ağaç imgesinin önünden hızlıca geçtim.

İlk bakışta dikkatimi çekecek bir özelliği yoktu zaar. Ama hemen sonra olduğum yerde durdum ve iki adım geri atarak yeniden fotoğrafa baktım. Bir şey beni çağırmıştı sanki, ama ne? Siyah beyaz, neredeyse tozlu ve güneş ışığından silikleşmiş gibi duran ağaca biraz dikkatlice bakınca ağacın dalları arasından bir kadının da bana baktığını gördüm. Bu yaşlı kadın kimdi, neden oraya tırmanmıştı ve Gauri Gill tam o anda neden deklanşöre basmıştı? Bu kadar dikkat çekmeyen ama bu denli sarsıcı bu fotoğrafın öyküsünü öğrenmem gerektiğini hissettim. 

Bu yılın teması ‘insan’ 

Prix Pictet 2008 yılından beri verilen ve pek çoklarınca -klişe tabiriyle- fotoğrafın Nobel’i olarak anılan bir ödül. Her iki yılda bir belirli bir tema etrafında fotoğrafçıların ürettiği portfolyolar değerlendirilerek verilen ödül için seçilen 12 finalistin eserleri yıl boyunca dünyadaki çeşitli şehirlerde sergileniyor ve bu yıl İstanbul bu kentlerden biri. Prix Pictet’in İstanbul’a ilk gelişi değil bu muhtemelen son da olmayacak, ancak bu yıl ilk kez Arter çatısı altına girmiş sergi. Basın için düzenlenen ön izlemede bir konuşma yapan Arter Direktörü Emre Baykal ödülün tarihinden ve öneminden bahsetti ve serginin 28 Temmuz’a kadar ücretsiz olarak gezilebileceğini söyledi. Toplantıya bu yılın büyük ödülünü kazanan Hintli fotoğrafçı Gauri Gill de katıldı. 

Sürdürülebilirlik kavramına özel bir vurgu yapan ve daha önce ‘Su’, ‘Toprak’, ‘Büyüme’, ‘Enerji’, ‘Tüketim’, ‘Düzensizlik’, ‘Uzam’, ‘Umut’ ve ‘Ateş’ temalarına odaklanan ödülün son iki yıllık teması olan ‘Human’ (İnsan) belki de bugüne kadarki en çetrefilli konuyla uğraştırmış fotoğrafçıları. Finale kalan sanatçıların her biri farklı bakış açıları, farklı teknikleri ve farklı ruh halleriyle izleyenleri derinden etkileyen, dünyayla, insanlık halleriyle yüzleşmeye zorlayan, zaman zaman ruhunu karartıp, zaman zaman umut ışığıyla içini aydınlatan ve hatta bazen de gülümseten seriler yaratmışlar. Sahi, Tunceli’de (ya da Irak’ta, Ermenistan’da) yan yana durup objektife bakan ilkokul öğrencisi kız çocuklarını görüp de gülümsememek mümkün mü? 

Tek bir fotoğrafın değil de bir seri fotoğrafın (portfolyo) ödüllendirildiği Prix Pictet bağımsız bir jüri tarafından yapılan değerlendirmeler sonucu veriliyor. Sergideki portfolyolar da aslında fotoğrafçının seçili tema hakkında anlattığı görsel hikâyeler olarak yorumlanabilir. Öte yandan online yapılan bir oylamayla dünyanın her yerinden oy verebilir ve izleyici ödülünün sahibinin kim olacağına katkıda bulunabilirsiniz. İlginç olan şu ki, bugüne kadar izleyici ödülü hep jürinin seçtiği fotoğrafçıdan farklı bir isme gitmiş. Bu yılın izleyici ödülü de göçmen çocukların tehlikelerle dolu yolcuğunu fotoğraflayan Federico Rios Escobar’ın olmuş. 

‘Human’ sergisi 28 Temmuz’a dek Arter’de sizi bekliyor; dünyaya, insana, hayata dair beklenmedik önermeleriyle. 

*** 

Sanatçı Gauri Gill şöyle anlatıyor fotoğrafın hikâyesini: “Burası Hindistan’ın kuzeyindeki Tar Çölü ve ben 1999’dan beri burada fotoğraflar çekiyorum; bu insanlar artık benim arkadaşlarım. Buradaki kadın İzmet, hemen yanındaki fotoğrafta gördüğünüz de onun kızı, ama o artık hayatta değil ne yazık ki. İzmet ve burada gördüğünüz diğer insanlar toplumun en fakir kısmından geliyorlar ama İzmet köyün en fakiriydi, kocası onu bırakıp gitmiş ve başka bir kadınla evlenmiş. Onunla yıllar önce ilk karşılaştığımda ve Delhi’den geldiğimi söylediğimde elimi tuttu ve yaşadığı tüm olumsuzlukları anlattı, ‘Git başbakana anlat, bizim elektriğimiz yok, suyumuz yok’ diye sıraladı her şeyi. Hatta adresimi aldı ve bana yazmaya başladı. Zaman içinde arkadaş olduk. Burada ağaca çıkmış çünkü keçisine yedirmek için bir şeyler topluyor. Bu çölde yetişebilen çok özel bir ağaç ve herkes bilir oralarda, ama tırmanması kolay değildir, dalları kolayca kırılabilir ve düşersiniz. Burada, çölde zamanın farklı bir algısı var, ben o yüzden tarih koymuyorum fotoğraflarıma. Bana mesela ‘Devemin öldüğü yıldan bir fotoğraf getir’ der buradakiler, Batı’daki takvim gibi değildir, çölde işler farklıdır.” 

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
2024 Eurovision Şarkı Yarışması'nı İsviçre kazandı Hollanda, Eurovision’dan diskalifiye edildi Romantik komedi zamanlarının ipuçlarını taşır Analardır adam eder adamı*… Beyazperdede kadınların gücü