Kemanının sesini tüm dünya duyacak

Keman sanatçısı Hande Küden, Berlin Filarmoni Orkestrası’na asil üye olarak kabul edilerek Türkiye’de bir ilki gerçekleştirdi. BirGün’e konuşan 28 yaşındaki müzisyen, “Beni tanımayan ve müzisyen olmayan insanlar tarafından da desteklendim. Böylece klasik müziğin Türkiye’de eskisine göre daha çok ilgi gördüğünü fark ettim” diyor.

Işıl ÇALIŞKAN

Henüz 9 yaşındayken keman ile tanışan Hande Küden, 19 yıllık müzik kariyerine pek çok başarı sığdırdı. 13 yaşındayken yılbaşı programı vesilesiyle izlediği Berlin Filarmoni Orkestrası’nı kendisine hedef olarak belirleyen Küden, yıllarca bu uğurda çalıştı.

Bir yıldır Berlin Filarmoni Orkestrası’nın geçici kadrosunda çalan Küden, şimdi Orkestra’nın 1. keman grubunun asil üyesi. Küden, böylece 138 yıllık tarihinde Berlin Filarmoni Orkestrası’na Türkiye’den kabul edilen ilk keman sanatçısı oldu.

2012 yılında İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından klasik müzik alanında gelecek vadeden 30 yaşın altındaki genç müzisyenlere verilen Aydın Gün Teşvik Ödülü’nü kazanmıştı. Küden ile müzik serüvenini konuştuk.


► Müzik serüveniniz 9 yaşında başlamış. Buna tutku demek yanlış olmaz sanırım ama en zoru istikrar olmalı. Yaşıtlarınız oyun oynarken siz muhtemelen disiplinli bir şekilde çalışıyordunuz. Sizi bugünlere getiren istikrarınızla nasıl bir ilişkiniz var?
Evet, kemanla ilk kez 9 yaşındayken tanıştım. Keman çalmayı çok istiyordum, kimse beni keman çalmak için yönlendirmedi. Bence bu, bendeki tutkunun oluşmasında çok önemli bir etken. Biraz hırs biraz da istek ve çaba sanırım. Ben her zaman yurtdışına özellikle Berlin’e gitmeyi, eğitimime orda devam etmeyi hayal ettim. Bunun için ne yapmam gerekiyorsa hazırdım. Ayrıca ilk keman hocam Daniya Kaynova’nın çok büyük bir etkisi oldu üzerimde.

► Kariyerinizde hep doğru adımlar mı attınız?
Şans eseri olsa da evet, doğru adımlar attığımı düşünüyorum.

► Kemanınızla olan ilişkinizi nasıl tarif edersiniz?
Çok severek çalıyorum hâlâ. Üzerinden yıllar da geçse keman çalmak benim için güçlü bir tutku.

► Berlin Filarmoni Orkestrası’na asil üye olarak kabul edildiniz. Bunun 13 yaşından beri hayaliniz olduğunu söylediniz. Neler hissediyorsunuz?
Evet, yılbaşı günleri ya Viyana Filarmoni ya da Berlin Filarmoni’yi izleme şansımız oluyordu. İlk izlediğimde “Ben bu orkestrada çalmak istiyorum" dedim. Gerçekleştirmek üzere bunu bir kenara yazdım. Ve sonuç itibarıyla çok mutlu oldum. 1 sene süren deneme süresini başarıyla geçtiğim için üzerimden büyük bir yükün kalktığını hissediyorum.
Oylamada neredeyse orkestranın yüzde 100’ü bana evet demiş. Bunu öğrendiğimde de çok mutlu oldum. “Ben gerçekten istendiğim yerdeyim” dedim.

► Dahası 138 yıllık tarihinde ilk kez Türkiye’den bir keman sanatçısı Berlin Filarmonili oldu. İlk olmanın sizin için nasıl bir anlamı var?
Evet, benden önce kontrbas sanatçısı Fora Baltacıgil vardı. Ancak şimdi Münih Filarmoni’de çalıyor. Umarım birçok Türk kemancımız ve diğer müzisyenlerimiz için bunun imkânsız olmadığını gösterip sınava girmeleri için cesaret vermiş olurum. Ben küçükken Berlin’de olmak için günde 6 -7 saati odamda tek başıma kemanımla geçirirdim. Hayal etmek çok önemli. İstediğiniz şey uğruna sonuna kadar gitmek gerekiyor.

► Kendinizi kariyerinizin neresinde görüyorsunuz?
Şu an Berlin Filarmoni’deki başarımı biraz varış noktam olarak görsem de birkaç sene sonra aynı orkestrada 1’inci Konzertmeisterlik pozisyonu için sınava girebilirim sanırım.

TEKLİF GELİRSE ALBÜM YAPARIM

► Neden bugüne kadar hiç albüm çıkarmadınız?

Teklif gelmediği için kendim de albüm yapmak için ekstra bir çaba göstermedim. Teklif gelirse neden olmasın.

► Orkestrada kemanın yerini bize somut bir benzetmeyle açıklayacak olsanız bu ne olurdu?
Yönlendiren bir pozisyon derdim.

► Klasik müzik icra eden bir sanatçı olarak Türkiye’deki dinleyiciyi nasıl yorumlarsınız?
Özellikle beni tanımayan ve müzisyen olmayan insanlar tarafından da tebrik edilerek desteklendim. Bu beni çok mutlu etti ve klasik müziğin Türkiye’de eskisine göre daha çok ilgi gördüğünü fark etmemi sağladı.

► Bir sonraki hayaliniz nedir?
Avrupa’daki gibi müzikle alakası olmayan işlerde çalışan her insanın Beethoven’ın 9. Senfonisi’ni mırıldanabilmesi veya dinlemiş olmasını isterim.

***

YETENEKLİ BİR O KADAR DA ÇALIŞKAN

Orkestra Şefi Cem Mansur: Hande, Gençlik Orkestrası’nda 15 yaşındayken başladı. Yıl 2007’ydi. Ertesi yıl başkemancılardan biriydi. Sonraki yıllarda ise başkemancı, solist ve yaylı sazlar eğitmenimiz oldu. Berlin’deki ilk büyük konserlerimiz birlikteydi. Müthiş yetenekli ama bir o kadar çalışkan, uyumlu biri. Yaylı saz eğitmeni olarak bize katıldığında gençlere müthiş bir örnek oldu. Hande’nin bir şansı da küçüklüğünden doğru hocaya rastlamış olması. Hande, en büyük yeteneğin bile ancak ağır bir çalışmayla başaracağının bir örneği.

***

KADINLARIMIZ SANATTA GURUR VERİCİ

Orkestra Şefi Gürer Aykal: Hande ile gurur duyuyorum. Ülkemizden bu kadar iyi bir sanatçının çıkmış olması bana büyük kıvanç veriyor. Hande ile İzmir Karşıyaka Filarmoni Orkestrası ile Mozart Konçerto çaldık beraber. Türkiye’de kadınların sanatta vardığı yer gerçekten çok yüksek. Ben de bir erkek olarak bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bizim geçmişimizde de var. Bakınca “Harika Çocuklar Yasası” Suna Kan ve İdil Biret için çıkıyor. Bunların devamı gibi görüyorum bu gelişmeyi. Ben Hande Küden’i her zaman çok beğendim. İyi çalgıcılığının yanında çok iyi bir insan. Etrafında onu sevenler var. Gurur duyuyorum kendisiyle. Berlin Filarmoni dünyada bir başkadır ve buraya kabul edilmiş olmak tarifsiz.

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
Cannes jürisinde Ebru Ceylan da var Silik parçalar Dünya Dans Günü’nde dansa davet: Bedenini dört aç 43. İstanbul Film Festivali'nin ödülleri sahiplerini buldu Dublörlükten yönetmenliğe