Kült müzik gruplarından Islandman: Müziğimizde tüm kültürler var

Yerli müzik sahnesinin uluslararası boyutlara ulaşmış genç gruplarından Islandman, çok önemli başarılara imza atıyor. Tolga Böyük “Islandman’in müziğinde tüm kültürlerden bir etkileşim var” diyor.

Erkin Can SEYHAN

Nispeten genç bir grup olarak daha şimdiden İstanbul müziğini temsil eden kült müzik gruplarından Islandman, hem ülkemizdeki hem de yurtdışındaki festivallerde adından söz ettirmeye devam ediyor. 2010’da kurulan ve Tolga Böyük, Eralp Güven, Erdem Başer üçlüsünden oluşan grup, 2015’te bağımsız bir şekilde plaklarını yayınlamaya başlarken sonraki yıllarda üretken bir dönem sürdürmeye devam ediyor. Islandman, İstanbul Lifepark’ta gerçekleştirilecek Cheerz Festival’in ilk günü 24 Eylül’de Franz Ferdinand’ın hemen öncesinde sahne alacak. Başarılı ve kendine has grubun yolculuğunu Islandman’e öncülük eden Tolga Böyük ile konuştuk.

Islandman’in müziğinin en büyük ilham kaynağı nedir?
Sanırım Islandman’in bugünkü en büyük ilham kaynağı İstanbul. Kalabalık ve kaos uzun yıllardır birike birike bir sırt ağrısı, bir yorgunluk şeklinde tüm şehre yayılıyor. Müziğimizde de dışarıya bakmak, biraz şifa biraz neşe bırakmayı hedefliyoruz.

2018 yılında dünyanın en önemli caz festivallerinden Montreaux Jazz Festival’in’’Montreux Jazz Talent Award’ adlı ödülünün ilk sahibi oldunuz. Aynı yıl Türkiye’nin en köklü caz festivallerinden İstanbul Caz Festivali’nde yer aldınız. Bu sahnelerde yer aldıktan sonra müziğiniz nasıl etkilendi, bu başarılardan dolayı üzerinizde olumlu hislerin ve heyecan duygusunun yanı sıra, bir sorumluluk veya baskı hissettiniz mi? Müziğinizde bir değişiklik yaşandı mı?
Montreux’deki ödül bize caz dünyasının ‘hoş geldin’i gibiydi. Bu dünyanın, kafamızdaki önyargıları silip, yeniliklere ne kadar açık olduğunu öğretti. Bir bakıma yaptığımız şeyi yapmaya devam etme cesareti verdi. Müziğimiz ve ona bakış şeklimiz hep değişim halinde, elektronik ve tekno ağırlıklı festivallerde çalıp ertesi gün bir caz festivalinde çaldığımız oluyor. Bu ilk zamanlar kendimizi yabancı hissettiğimiz ve çekindiğimiz bir durumdu. Zaman içinde çekingenliğimiz azaldı, performansımıza daha çok doğaçlama, davul ve gitar bölümleri eklendi ve en son Romanya’da Smida Jazz Festival’de headliner olarak yer aldık. Bizim için yeni bir dönemin başlangıcı oldu diyebilirim. Bu yıl Londra Jazz Festival kapsamında müzik direktörlüğünü VEYasin ve Al Mcsween ile birlikte üstlendiğimiz ‘Air Anatolia’ projesi ile Royal Festival Hall’da bir konser gerçekleştireceğiz. İngiltere caz sahnesinden isimlerin ve 70’ler döneminin efsanelerinden Cahit Berkay, Ahmet Güvenç gibi isimlerin de konuk olduğu, Anadolu müziğinin farklı diyarlara açılmasını hedefleyen bir proje olacak.

Albümleriniz Danimarkalı yapım şirketi Music For Dreams tarafından, müziğinizin beslendiği köklere yakışır bir biçimde, plak olarak basılıyor. Dinleyicilerinizin veya koleksiyonerlerin Islandman plaklarına yönelik ilgileri sizi nasıl hissettiriyor?
Hiçbir şey ilk plağınızı elinizde tutmanın verdiği hisse benzemiyor. Bir albümü dijital olarak tasarlamak ile plak olarak tasarlamak çok farklı şeyler. Bir plakta parça sayısı, sırası ve kapak tasarımı aslında bir film çekmek gibi. Tüm hikâyeyi aktarabileceğiniz elle tutulabilen bir iletişim aracı. Yapılan parçaların plağa basılması başka bir şey, bir albümü plak olarak tasarlamak başka bir şey. Yakında yayınlayacağımız bir proje; Okay Temiz ve Muhlis Berberoğlu ile Hollanda’da özel bir stüdyoda direkt plağa kayıt yaptık. (Direct to Disc). Çok farklı bir deneyimdi. Sonradan hiç bir şeyi değiştirme şansınız yok. Miks ya da düzenleme yapamıyorsunuz. Bir hata olursa plağın bir yüzünü tekrar baştan kaydetmek gerekiyor. Ama bu plağı dinleyen, tamamen bizim duyduğumuzu, kaydederken yaşadığımız o ‘an’a misafir olup müziği en direkt yoldan neredeyse kayıpsız olarak deneyimleyecek. Bu çok heyecan verici.

Cheerz Festival’in ana sahnesinde, ilk gün Franz Ferdinand’dan hemen önce sahne alacaksınız. Böyle geniş çaplı bir organizasyonda, yerli bir grup olarak headliner’ın öncesinde sahne almak nasıl bir his? Cheerz Festival seyircilerini sizin açınızdan neler bekliyor?
Bir bölümünün bizi ilk defa dinleyecek olduğunu düşündüğümüz geniş bir dinleyici kitlesine bu kadar güzel bir slotta çalmak heyecan verici. Islandman’in müziğinde tüm kültürlerden bir etkileşim var. Anadolu bunlardan biri. Bu da projeyi yerli bir gruptan öte global sahnenin bir parçası haline dönüştürüyor. Yerli festivallerde bu gibi line-up’lara yer vermeye başlamak Türkiye’deki müzisyenler için çok önemli bir yaklaşım.

Daha önce Aşık Veysel’in ‘Kara Toprak’ parçasını yeniden yorumladığınız gibi son konserlerinizde Cem Karaca’nın ‘Çok Yorgunum’ şarkısını yorumladığınızı gözlemliyoruz. Bu ve benzeri türdeki çalışmalar, stüdyo kaydı olarak da dinleyicilerle buluşacak mı?
Evet, Cem Karaca’nın ‘Yorgunum Kaptan’ yorumunu bir süredir konserlerde çalıyoruz. Yurt dışı dâhil her konserde Cem Karaca’nın sesi tüm alanı etkisi altına alıyor. Sevgili Emrah Karaca ve Mine Aksoy’un desteğiyle parçanın Islandman yorumunu Cem Karaca’nın kendi sesiyle ekim ayında yayınlayacağız.

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
Cannes jürisinde Ebru Ceylan da var Ertan Saban'ın Atatürk'ü canlandırdığı filmden ilk kareler Silik parçalar 43. İstanbul Film Festivali'nin ödülleri sahiplerini buldu Dünya Dans Günü’nde dansa davet: Bedenini dört aç