Şantiyeden çıkıp sahneye koşuyor

Müzik dünyasında farklı mesleklerden olanlara rastlamak mümkün. Ancak inşaat mühendisi olup halk müziği kariyerini sürdüren az. Tulumuyla şantiyeden çıkıp müzik kariyerini sürdüren Görkem Aygün bunlardan biri.

Kazım DOĞAN

Anadolu, Bedri Rahmi’nin dizeleriyle, “Karanlık kuyularda açılmış çiçekler gibi / Kiminin reyhasından geçilmez / Kimi zehir, kimi zemberek gibi” türküler üretiyor. Bu coğrafyanın yürekli insanları da yüzyıllardır o “Kimi zehir, kimi zemberek gibi”, zengin, birbirinden farklı tını, doku ve renkteki türküleri asırlardır dilden dile yeni nesillere ulaştırıyor. Görkem Aygün, son yıllarda türkülere gönül veren, hayat bulduran isimlerden biri. İnşaat mühendisliği eğitiminin yanı sıra, yakınlarından sıkça dinlediği türkülere yüreğini yatırıyor. Ünlü ustalardan eğitim alıyor. Sazın, notanın yanında repertuvarını geliştiriyor. Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Geleneksel Türk Müzikleri bölümünde yüksek lisans eğitimi alan sanatçı dijital müzik dinleme platformlarında okuduğu eserlerle de öne çıkıyor. Aygün en son Menekşe isimli albümüyle dinleyiciyle buluştu. Müzisyen ile türküleri, sanatını ve geleceğini konuştuk.

Müzik dünyasında öğretmen, doktor gibi birçok farklı meslek grubundan sanatçı örnekleri var. Ancak bir inşaat mühendisinden türkü performansı dinlemek pek rastlanır bir durum değil. Sürekli türkü dinlenen ve söylenen bir evde büyümenin onu halk müziğine yönlendirdiğini anlatan Görkem Aygün, bu tutkusunun peşini hiç bırakmamış. Aygün, serüvenini şu sözlerle anlatıyor: “Üniversite bünyesinde ve mezun olduktan sonra farklı kurumlarda halk müziği korolarına devam ettim, birçok konserde korist ve solist olarak görev aldım. Bir yandan inşaat mühendisi olarak çalışmaya başladım, hâlâ devam etmekteyim.” Sonrasında türkülerle olan ilişkisini profesyonel boyuta taşımaya karar veren Aygün, “Menekşe” isimli ilk halk müziği albümümü çıkarmış. 14 şarkılık albümün hem CD olarak basıldığını hem de dijital platformlarda yer aldığını şöyleyen müzisyen, “Albüm türkülerimi yüzlerce eser içinden kendim seçtim. Yıllardır söylediğim, söylemek istediğim, sevdiğim eserleri yöre, tür ve makam çeşitliliklerine göre bir araya getirdim. Sade ve geleneksel formlara sadık bir halk müziği albümüdür. “Menekşe” ismi Çorumlu Aşık Şekip Şahadoğru’nun bozlağından geliyor” diye konuşuyor. Sözü Anadolu’nun çeşitliliğine getiriyoruz ve Aygün’e gönlüde yatan türkülerin ortak özelliğini soruyoruz. Anadolu halk müziği konusunda engin bir çeşitliliğin bir şans olduğunu vurgulayan Aygün, sorumuzu şöyle yanıtlıyor: “Balkan türkülerinin tadı başka gelir, Ege türkülerinin yeri apayrıdır, Doğu Anadolu türküleri insanı alır götürür, Karadeniz bambaşka hislere gark eder. Coğrafya ile özdeşleşen ezgiler, makamlar, sözler, söyleniş biçimleri hepsi büyük bir müzik zenginliğine işaret ediyor. Ben bu zenginlik içinde her bölgenin türkülerini çok seviyorum. Ancak elbette hepimizin daha meyilli olduğu yöreler vardır. Genellikle, köklerimizin bulunduğu memleket türküleri kalbimize daha çok dokunmaktadır. Çorum türküleri ve yapı ve form itibarıyla bağlı olduğu Orta Anadolu türküleri, Doğu ve Güneydoğu Anadolu türküleri ve deyişlerin gönlümdeki yeri ayrıdır. Özellikle Aşık edebiyatı eserlerini okumayı ve anlamlandırmayı çok seviyorum.”

PİYASA MÜZİĞİNE UZAĞIM

Sanatta gelişmenin sınırı olmadığını söyleyen Aygün, geleceğe dair planlarına ilişkin, "sürekli okuyarak, kaynak kişileri dinleyerek, ustalardan öğütler alarak, amatör ruhu kaybetmeden kendimi geliştirmeye çalışarak müziğimi icra etmeyi planlıyorum. ‘Piyasa müziği’ olarak tabir edilen çabuk tüketilen müzikten uzak duruyorum. Binlerce yıllık kültürümüzü taşıyan isimli ve isimsiz ozanlardan, aşıklardan, ustalardan feyz alarak halk müziği yolunda ilerlemek istiyorum. Müziğimizde hiç dinlenme ve halk tarafından bilinme şansı bulamamış türküleri gün yüzüne çıkarmak istiyorum. Bir yandan da bu formda yeni eserler üretebilmek ve kendi müziğimle anılmaya çabalıyorum. Müzik, bir hayat yolculuğudur. Bizim halk müziğimiz de engin bir okyanus ve ben ömrüm boyunca bir damlasını bile içebilirsem ne mutlu bana” diyerek sözlerini sonlandırıyor.

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
Cannes jürisinde Ebru Ceylan da var Ertan Saban'ın Atatürk'ü canlandırdığı filmden ilk kareler Silik parçalar 43. İstanbul Film Festivali'nin ödülleri sahiplerini buldu Dünya Dans Günü’nde dansa davet: Bedenini dört aç