Türban neyi örtüyor?

B

Başbakan Erdoğan"ın Medeniyetler İttifakı Forum Toplantısı için gittiği İspanya"da ilk kez "siyasi simge" olarak türbanı savunmasıyla türban konusunda yeni bir tartışma alanı açıldı. Türbanın siyasi bir simge olarak takılabileceğini dile getiren Erdoğan, "Simgelere, sembollere yasak getirebilir misiniz? Dünyanın neresinde böyle bir suç var? Biz sorumluluğumuzun farkındayız. Özgürlükler noktasından çözümüne inanıyorum. En yakında çözeceğiz" sözleri Türkiye"nin bıçak sırtı konularından olan türban meselesini gündemin baş sırasına taşımaya yetti. Bugüne kadar dini bir sembol olan türbanın siyasi bir sembol olarak takılabileceğini savunan Erdoğan böylece türban için "yeni" bir özgürlük alanı da yaratmış kabul ediliyor. Kimilerine göre ezber bozan bir açıklamaya işaret eden Erdoğan"ın önümüzdeki süreçte türban meselesindeki beyanatları bir hayli önem kazanıyor. Erdoğan"ın açıklamasının yeni Anayasada kılık kıyafet yasasına getirilecek yeni düzenlemeler için ön alarm niteliği taşıyıp taşımadığını, türbanın özgürlükler çerçevesinde nerede yer aldığını akademisyen ve yazarlarla masaya yatırıp, laik Türkiye Cumhuriyeti"nin 2000"li yıllardaki fotoğrafını değerlendirdik.

Hazırlayan: TACIM AÇIK

F. Berktay: AKP"nin ve genel olarak muhafazakârlığın "türban" üzerinden, deyim yerindeyse, "bir taşla iki kuş vurmak", yani hem politik olarak mevzi kazanmak ama aynı zamanda da bunu kadınlara ilişkin muhafazakâr yaklaşımları pekiştirmek için kullanmak peşinde olduğu kanısındayım....

ABDURRAHMAN DİLİPAK Vakit Gazetesi Yazarı
Biz, devleti bize din biçsin diye kurmadık
Bu traji komik hadise dilerim yeni bir rejim krizine yol açmaz. Belki asıl olması gereken, bu konuları tek tek tartışmak değil, herkes için adalet ve özgürlük talebi olmalıdır...
»"Siyasi simge olarak türban takmak suç mu?" cümlesiyle Erdoğan"ın kast ettiği ne idi?
Kimilerine başörtüsü dini inançları gereği örttükleri bir şey, siyasi bir sembol. Bundan çıkan anlam da "onun için yasaklanmalı" gibi bir anlam taşıyor. Bunun bir diğer anlamı "Dini açıdan olsa kabul edilebilir" gibi, ancak bu da değil...

Bu iddia sahipleri, bu konunun dini bir konu olmadığı, Kur"anda / İslamda böyle bir emir bulunmadığı görüşünde. Varsa bile bu kez de laiklik gerekçesi ile karşı çıkacaklar. Yani zihinleri oldukça bulanık. Kaldı ki, bu konu dini bir gerekçe dışında, ideolojik ve politik bir tavrın değil, felsefi ya da vicdani bir kanaatin sonucu olarak da örtünme ya da örtünme biçimi olarak karşımıza çıkabilir. Kimsenin bu konuda niyetini okumamız mümkün değil. Burada tek bir kriter, açık ya da yakın bir tehlike kriteridir. Genel ahlak, kamu güvenliği, kamu sağlığı gibi kriterlerdir.

Başbakan burada başörtüsü (Türban değil, türban Sih"lerin başına sardığı sarığa verilen isimdir. Bu isimlendirme ilk kez YÖK başkanı İhsan Doğramacı tarafından kullanıldı ve başörtüsüne değil ama modern bir örtünme biçimi olarak Türbana izin verebileceklerini söyledi.) yasağına gerekçe olarak gösterilen ideolojik ve politik sembol tanımlamasına da gönderme yaparak, öyle olsa bile yine özgür olması gerektiğini söyledi.

Konunun aslında hukuki bir tartışma değil, siyasi bir tartışma olduğuna vurgu yaptı. Esasen hukuki bir yasaklama olmamasına rağmen, yasakçıların Anayasa Mahkemesi kararının gerekçesine gönderme yapması sebebi ile, konunun Anayasa değişikliği ile ilgili bir sorun haline geldiğini ifade etti. Temelde hukuki bir yasak yok ki kalksın. Fiili bir durum var. Bunun içinde zihniyet değişikliği gerektiğini söyledi.

»Bugüne değin dini bir simge olan türbanın, siyasi simge olarak tanımlanması turbanın serbest bırakılmasında yeni bir adım sayılabilir mi?
Başörtüsü dini bir zorunluluk. Kaldı ki, buna siyasi bir simge deseniz de değişen bir durum yok. Yine özgür olmalı gibi bir yaklaşım söz konusu, başbakanın açıklamalarında. Kaldı ki mahkemesi, dava açıldığı halde, YÖK Yasası"nın üniversitelerde kılık kıyafeti serbest bırakan geçici 17. maddesini iptal etmedi. Anayasanın 13. Maddesi, temel hak ve özgürlüklerin ancak yasayla sınırlandırılabileceğini öngörüyor. Bu konuda bir yasal düzenleme yok.

YÖK Yasası"nın geçici 17. maddesi"nde "Yükseköğretim kurumlarında kılık kıyafet serbesttir" Bu şartlarda bir yasaktan söz etmek esasen mümkün değil. Bu soruya "Anayasa Mahkemesi kararı ile" dışında bir cevap vermek mümkün değil. Oysa yürürlükteki anayasamız, çok açık bir biçimde, Anayasa Mahkemesi"nin "Bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tamamını veya bir hükmünü iptal ederken, kanun koyucu gibi hareketle, yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis edemeyeceğini" (m. 153) belirtiyor. Bu durumda, YÖK Yasası"ndaki ek 17. madde varken, kimse, Anayasa Mahkemesi"nin daha önceki bir yasa maddesiyle ilgili iptal kararının gerekçesini "yasak sebebi" olarak kullanamaz.

»Türban kamu hizmetlerinde serbest bırakılmalı mı?
Evet. Başörtüsü Müslüman kadının dini bir mecburiyetidir. Buna karşı çıkmak, laikliğin ihlali anlamına bile gelebilir. Devletin anayasa ve yasaların varlık ve meşruiyeti, temel hak ve hürriyetlerin korunup geliştirilmesi ile ilgilidir. Biz devleti, bize din biçsin diye kurmadık. Hukuk devletinde bireylerin devlete ve anayasaya sadakadan, İmanlarına sadakatların teminatı olduğu ölçüdedir.

»Türban konusundaki gelişmeler yeni Anayasa"da kılık-kifayet yasasını etkileyecek mi?
Öyle olması gerek. Bu traji komik dilerim yeni bir rejim krizine yol açmaz. Bu konu er ya da geç çözülecek. Bundan sonrası için çözüm değil, geçmişe dönük bir de af çıkartılması, bu yüzden öğrenim haklarını, kamu haklarını kaybedenlerin haklarına kavuşması gerek. Belki asıl olması gereken, bu konuları tek tek tartışmak değil, herkes için adalet ve özgürlük talebi olmalıdır. Hattı müdafaa yok sathı müdafaa var, satıh bütün insan hakları ve hukuk devletidir. Başkalarının hak ve hürriyetierine hizmet etmeyen bir çözüm önerisi bizim çözüm önerimiz olmamalıdır. Onun için herkes için özgürlük ve herkes için adalet istemeliyiz.

* * *
FATMAGUL BERKTAY (İ.Ü Siyasal Bilgiler Fakültesi)
Anayasa konusu değil
AKP adım adım ilerleyip zemin yoklayarak yapılan davranışlar, sadece kamuoyundaki "takiyye" endişelerini arttırmaya yarıyor...
AKP"nin "türban" konusundaki tutumunun ilkesiz ve samimiyetsiz olduğu kanısındayım. Adım adım ilerleyip zemin yoklayarak yapılan davranışlar, sadece kamuoyundaki "takiyye" endişelerini arttırmaya yarıyor. Eğer öyle olmasaydı, Başbakan"ın Madrid"de sarfettiği cümleyi daha farklı (özgürleştirici) anlamlandırmak mümkün olabilirdi, ama bu haliyle hemen insana, "peki, diğer siyasi simgelere serbesti tanınacak mı?" sorusunu sordurtuyor, ve somut deneyimlerimizle biliyoruz ki bu sorunun cevabı "hayır"dır. Politik islamcı militan erkek öğrencilere engel getirilmezken sırf başörtüsü nedeniyle kadınların eğitim hakkından mahrum edilmesi başlıbaşına büyük bir adaletsizlik ve eşitsizliktir, bu sorun pekala üniversitelerin yönetmelikleriyle vb. çözülebilir. Anayasada yer alacak bir konu kesinlikle değil. Kadınlara karşı uygulanan şiddet, haksızlıklar vb. her zaman dinsel ya da kültürel kaynaklı "örf ve adetler" gerekçe gösterilerek meşrulaştırılmıştır. AKP"nin ve genel olarak muhafazakarlığın "türban" üzerinden, deyim yerindeyse, "bir taşla iki kuş vurmak", yani hem politik olarak mevzi kazanmak ama aynı zamanda da bunu kadınlara ilişkin muhafazakâr yaklaşımları pekiştirmek için kullanmak peşinde olduğu kanısındayım. Yasakçılığa düşmeksizin kadın özgürlüğünü ve eşitliğini, kadınların birey olma hakkını savunmak zorundayız. Elbette sadece kadınların da değil, bütün ezilenlerin ve baskı altında olanların... Bence, siyasi özgürlükten dem vuran başbakana eşcinsellerin kendilerini ifade hakkı ve cinsel yönelimin ayrımcılık nedeni sayılmamasının anayasada yer alması konusunda sorulacak bir soru, AKP"nin özgürlükler konusundaki tutumunun samimiyetini gözler önüne sermeye yetecektir. Çünkü sorun, benim açımdan bir demokrasi sorunudur ve eğer başbakan da soruna bu açıdan bakıyorsa sadece kadınların başörtüsüne değil, her kesimin varolma, ayrımcılığa uğramama ve kendini ifade etme hakkına özgürlük tanınmasını savunması gerekir. Oysa AKP"nin anayasa taslağında böyle bir yaklaşım mevcut değil!

* * *
BEYHAN DEMİR (Pazartesi Dergisi)
Samimiyetsiz bir politika izliyor
AKP"nin türbanla ilgili samimiyetsiz politikalarını; F Tipi cezaevlerinde yaşanan işkence ve tecritten, sınır ötesi operasyon kararını alma ve uygulamasına, sosyal güvenlik reformu yasa tasarısından, çıkardığı Polis Vazife ve Salahiyetleri yasasına ve diyanet bütçesinin farklı inançlardan olanlara açılmamasına varıncaya dek insan hakları ihlallerinde birbiriyle yarışan girişimlerinin tümünü göz önüne alarak değerlendirmekte fayda var...
Türban meselesi ve Başbakan Tayyip Erdoğan"ın türbanın siyasi simge olmasına dair sarfettiği sözlerin şu ana dek AKP"nin türban meselesinde gösterdiği ikiyüzlülük ve türbanı daha ziyade birtakım meselelerin üzerini örtmek, gündem yaratmak/saptırmak (Anayasa tartışmalarında bunu çok net bir şekilde gözlemledik) noktasında kullanma zihniyetinden bağımsız değerlendirmemek gerektiğini düşünüyorum. Ama meseleye erkek egemen sistem açısından baktığımızda da şunu söylemek mümkün; türbanın örtülü kadınların görüntüsü anlamında bir siyasi simge olduğu açık. Yani kadınların saçlarının bir telinin bile görünmesinin yasaklandığını bunun da erkekleri tahrik etmemek fikrinden hareket ederek belirlendiğini düşünürsek türban takmanın bir simge olduğunu söyleyebiliriz. Bu simge halinin bir "şeriat" propagandası anlamı taşımaktan çok kadınların erkek egemenliği tarafından nasıl baskı altına alındığının bir simgesi olarak görülmesi daha anlamlı bence.

Türban konusunun anayasal bir düzenleme kapsamında ele alınmaması gerektiğini düşünüyorum. Çok ayrıntı bir düzenleme çünkü. Yani türbanlı kadınların üniversiteye girişlerinin, kamusal alana çıkışlarının, çalışmalarının önündeki engelin kalkmasını nasıl savunuyorsak aynı şekilde anayasanın kılık kıyafet genelgesi olmaması gerektiğini, kılık kıyafetle ilgili meselelerin hangi alan nezdinde konuşuluyorsa o alan içinde tartışılıp insanların eğitim hakkının elinden alınmaması bakışıyla düzenlenmesi en genel anlamıyla bir insan hakları sorunudur.

Ancak şunu da eklemek gerek ki, üniversitelerde türbanın yasağına karşı çıkarken lisede türban takmanın aynı kapsamda değer-lendirilemeyeceği de çok açık. Reşit olmadan türban takılmasını savunmak mümkün değil. Yani türban takmama hakkı da güvence altına alınmalı. Aile baskısı ya da özendirmeyle türban takılmasının da önüne geçilmeli.

AKP"nin türbanla ilgili samimiyetsiz politikalarını; F Tipi cezaevlerinde yaşanan işkence ve tecritten, sınır ötesi operasyon kararını alma ve uygulamasına, sosyal güvenlik reformu yasa tasarısından, çıkardığı polis vazife ve selahiyetleri yasasına ve diyanet bütçesinin farklı inançlardan olanlara açılmamasına varıncaya dek insan hakları ihlallerinde birbiriyle yarışan girişimlerinin tümünü gözönüne alarak değerlendirmekte fayda var.

* * *
LEVENT KOKER Yakın Doğu Üniversitesi Öğretim Üyesi
On yıldır çözümsüzlük üretiliyor
Başörtüsü/türban yasağının kaldırılması, bu yönde atılacak önemli bir adım. Ama asla yeterli bir adım olmayacaktır. AKP"nin sorunun çözümünde kararlı olduğu ve çözümün şimdi mümkün gibi göründüğü bu noktada, diğer demokratikleşme reformlarının da hatırlanması ve acilen gerçekleştirilmeleri gerektiğini vurgulamamız da kaçınılmaz olmaktadır...

BAŞBAKAN"ın, "siyasi simge olarak türban takmak suç mu?" anlamındaki açıklamasıyla yeniden alevlenerek siyasi tartışma gündeminin ön sırasına yerleşen türban/başörtüsü sorunu, Türkiye"nin onyıllardır biriken ve çözüm bekleyen sorunlarındandır. Kanatimce bu sorunla ilgili olarak bugüne kadar terminoloji, teoloji, hukuk ve politika alanlarında epeyce gereksiz enerji harcanmış ve hâlen de harcanmaktadır ve buna rağmen sorun yine de çözülememiştir. Tartışmalar bazen öyle bir hâl almaktadır ki, zaman zaman sorunu hatırlamak ve hatırlatmak gerekmektedir. Sorun, adına ister başörtüsü, ister turban diyelim, ister dinî, ister geleneksel, ister siyâsî simge olarak görelim, belli bir kılık kıyafeti tercih etmekte olan bâzı yurttaşlarımızın bu kılık kıyafet tercihleri nedeniyle yüksek öğretim kurumlarında verilmekte olan eğitim hizmetinden yararlanamamaları sorunudur. Kısaca "üniversitelerde turban/başörtüsü yasağı" diye bilinen bu yasağın ve dolayısıyla bu yasaktan ötürü gündeme gelen sorunun da devamını savunmanın hukukî ve etik olarak mümkün olmadığı görüşündeyim. Çağdaş devlet düzeninde temel hak ve özgürlükler asıl, bunların sınırlandırılması ise istisnadır. Türkiye"de şu anda geçerli olan 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu"ndaki düzenlemeye gore, "yürürlükteki kanunlara aykırı olmamak kaydıyla yüksek öğretimde kılık kıyafet serbesttir."

Anayasa Mahkemesi"nin anayasaya uygun bulduğu bu açık hüküm karşısında, yine Anayasa Mahkemesinin bu düzenlemeden önceki bir başka düzenlemeyi iptal ederken ortaya koymuş olduğu gerekçeden hareketle, turban/başörtüsünün yükseköğretim kurumlarında yasak olduğu türünden, yürürlükteki kanun hükmünün bir istisnasını türetmek mümkün değildir. "Türban siyasi simgedir" yolunda artık revaçta olduğu anlaşılan "yasakçı görüş", siyasi simgeden lâik cumhuriyeti yıkmayı amaçlayan bir ideolojinin bayraktarlığını anlamakta ve hattâ düpedüz turban takan Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının lâk-lik karşıtı bir eylem içinde olduklarını ileri sürmektedirler. Bu iddia, doğru olduğunu bir ân için varsaydığımızda bile, benzer görüşlere sahip olduklarını kolayca tahmin ve iddia edeceğimiz "erkek yurttaşlar" karşısında kadınlara karşı yapılan açık bir "negative ayrımcılık" örneğidir ve etik olarak temellendirilme-si mümkün değildir. Bundan da öte, her başörtülü/türbanlı Türkiye Cumhuriyeti yurttaşında potansiyel bir rejim düşmanlığı (veya bir İslâmî köktencilik) olduğu gibi, insanların kılık-kıyafetlerinden ötürü aşağılanmasına, dışlanmasına ve hattâ onlara, hadi nefret demiyelim ama, kötüleyici gözlerle bakılmasına neden olan ve dolayısıyla bu insanların onurunu zedeleyici bir yaklaşım söz konusudur.

Türkiye Cumhuriyeti, yurttaşlarının bir bölümünde artık adı, türü ve niteliği dönemlere gore değişen "yıkıcılık" potansiyeli görmekten uzak, gerçek anlamda demokratik bir cumhuriyet olmalıdır. Başörtüsü/turban yasağının kaldırılması, bu yönde atılacak önemli bir adım ama asla yeterli bir adım olmayacaktır. AKP"nin sorunun çözümünde kararlı olduğu ve çözümün şimdi mümkün gibi göründüğü bu noktada, diğer demokratikleşme reformlarının da hatırlanması ve acilen gerçekleştirilmeleri gerektiğini vurgulamamız da kaçınılmaz olmaktadır.

* * *
ÖMER LAÇİNER
Birikim Dergisi Genel Yayın Yönetmeni
Önemli olan bizim nasıl baktığımız
»Türban siyasi sembol ya da değil... Üniversitelerde ve kamu hizmetlerinde takılmalı mı?
Üniversitelerde insanların kılık kıyafetlerine herhangi bir kısıtlama getirilmesine karşıyım. Dolayısıyla türban siyasi simgedir veya değildir; 18 yaşını bitirmiş, üniversiteye girmiş insanlar istediklerini takarlar, istediklerini giyinirler. Kamu hizmetini verenler bakımından bir takım kısıtlamalar kamu hizmetinin tarafsızlığı, herkese eşit olarak verilmesi ilkesiyle çelişebilir olduğu düşünülen durumlarda kamu hizmetini veren insanlara bir takım kılık kıyafet kısıdaması getirebilir.

»Türban konusundaki gelişmeler yeni Anayasada kılık kıyafet yasasında değişikliğe adımın sinyali mi?
Bir Anayasada türbanın düzenlenmesi o Anayasanın iyi bir Anayasa olmadığının göstergesidir. Ceketler için de madde koysunlar o zaman. Böyle bir şey olur mu? Bu Anayasadır. Etek için, kazak için, yok ayakkabı için kural getirilmez. Mevcut Anayasanın türbanı yasakladığına inanmıyorum; böyle bir şey yok ortada. Türban meselesini Anayasada tartışmak toplumun aczini gösterir.

»Türban okul ve kurumlarda serbest bırakılırsa AB ve diğer çevrelerin konuya ilişkin yorumu nasıl olur?
AB nasıl bakarsa baksın, önemli olan bizim nasıl baktığımızdır. İnsanların kişisel tercihleri doğrultusunda vereceği karardır. Bunları yasalar düzenleyemez, yasaların böyle etkileri olmaması gerekir. Devletler buralara kadar giriyorsa artık, benim ne kadar yemek yiyeceğime, ne kadar kalori alacağıma falan da karar versinler.

* * *

NİHAL BENGİSU KARACA
Başörtüsü politize edildi
TAKTIĞINIZ mavi taşlı bir yüzük bile eğer çok istenirse politize edilebilir. Başörtüsü de günümüzde kısmen politize edilmiş bir şeydir. Fakat onu politize eden, başını örten kadınlar değil, başörtüsünü halkın dini eğilimlerine saldırmak, batılılaşma projesini başarısız kılan dindar halkı sindirmek ve aşağı itmek için uğraş veren otoriter zihniyettir. Bu zihniyetin yarattığı baskı ve aşağılanma sonucunda dindar halk yine de konuyu modern siyaset anlayışının içinden çözme doğrultusunda davranmıştır ve söz konusu demokrasi mücadelesi bu kez de "türban siyasi semboldür" yaftası altında eritilmeye çalışılmaktadır. Başörtüsü yasakları siyasi bir meselenin konusu haline geldiğinde "başörtüsünü siyasi emellerine alet ediyorlar, başörtüsü siyasal islamın simgesi" gibi eleştirilere geçilmiştir. "Mecliste neden başörtülü yok?" sorusunun cevabı olarak, çünkü başörtüsü siyasal bir simge diyebilecek kadar akılsız insanlar vardır bu ülkede.

Mecliste siyasetten başka yapılabilecek bir şey var da, biz mi bilmiyoruz? Başör-tüsü-türban takanlar arasında, anti emperyalist de var, anti komünist de; anti feminist de var, feminist de, Batı karşıtı olanı da var, AB"ye mutlaka girmeliyiz diyeni de. Ve her biri, taşıdıkları politik görüşleri ifade edebilecek bir sembolün icad edildiğini biliyor. Başörtüsü ya da türban, eğer dini inancı yaşamanın araçlarından biri olmasaydı, rozetler ya da hilal, tuğra, Che, Gandhi ya da Nasrallah fotoğrafı bastırılmış tişörtler yetip de artardı, o kadar çabaya gerek yoktu yani.

Başörtüsünün devlet erkanında görünürlük kazanmasının bir göz aşinalığının oluşmasında olumlu etki mi yapıyor; yoksa "ya bir gün bunu bize de dayatırlarsa?" paranoyasını daha mı azdırıyor, bilemiyorum. Fakat bu toplumun kadınlarının yüzde 70"lere varan bir oranı başını örtüyorsa ve demokrasi de toplumsal mutabakatların yönetim sürecine yansımasını sağlayan bir yöntemin adıysa, tepemizdeki insanların toplum eğilimlerini, davranış paternlerini yansıtmasından kimse gocunmamalı.

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
Hafriyat Karaköy açıldı Hoş geldin kadınım ON’lar da olmasalar...ON’LARIN, ONLARCA YOLDAŞINDAN BİRİ, İLKAY ALPTEKİN DEMİR: Geride kalmak kolay değil! Vicdandan vazgeçince yaşamak kolay! 'Ankara kriterleri' (!)